Yıkılmış kalpler umutlar sönmüş kül olmuş Yeni umutlar doğmuş acı umutlar Yılların acısını bir güne sığdıran bilir miyiz? Arkadaşlar biliyorum bölümleri düzensiz kopyalama yaptığım için Wattpad`e kendi yazdığım hikayeyi yayınlıyorum Hala Wattpad kullanlar orijinale ulaşa bilirler Tamamlandı

Soner yeni okulunda eski arkadaşı keremle karşılaşır ve 12/C ile 12/D arasındaki kargaşanın ortasında bir çift mavi göze tutulur

sosyal psikoloji final sınavı

Yunanistan`da ki hayatını geride bırakıp Türkiye`ye gelen bir anne geldiği yerde nelerle karşılaşacak

Noktalı virgüldü onlar. Tek onlar değil, hepimiz. Zihniyle savaşanlar, kendine düşman olanlar, ağlayanlar, korkanlar, hayatından vazgeçenler, ruhuna yabancılaşanlar... Biliyorum, en yakından tanıyorsunuz hepsini. İşte bu yüzden noktalı virgülüz biz. Hikayesi devam edenlerdeniz. Bütün hücrelerimiz `VAZGEÇ` derken `YAŞA` diyen tek bir parçaya tutunanlardanız. Düşmekten kanlar içinde kalmış dizlerimizi bir yara bandıyla kapar yine koşmaya devam ederiz. Ruhumuz bedenimize tutsakken Özgürlüğü düşleyenlerdeniz. O halde siz de tekrarlayın ` Hikayem bitmedi, devam ediyor.` Çünkü bu hepimizin hikayesi... " -Peki sence... Sen tam olarak kimsin Özgür? - Ben Özgür Akal. Bipolarım... "

herşeyin yüzyıllar önce yok olduğu bir evren... Prenses ama asla olmayan bir kız... Korsan bir adam.. İmkanların bittiği bir aşk hikayesi.. Birlikte olabilecekler mi?

“Her ailenin bir sırrı vardır… Bazıları gömülür, bazıları ise evlilikle mühürlenir.” İclal, geçmişin sessizliğine gömülmüş bir genç kadındır. Ardıl, ailesinin yüküyle büyümüş, özgürlüğü sadece hayallerinde tatmış bir adam. İkisi de birbirini sevmiyor, hatta belki tanımıyor bile. Ama kader –ya da daha doğrusu ailelerinin karanlık sırları– onları aynı sofraya, aynı çatıya ve aynı yalnızlığa mahkûm eder. Görünürde bir evlilik… Aslında derinlerde bastırılmış duygular, örtülmeye çalışılan günahlar ve konuşulmamış geçmişler. Bir inci, istiridyenin içinde yıllarca şekillenir. Peki ya insanlar? Onlar da kırılarak mı kıymetlenir? “İstiridyenin Kıymetli İncisi” aşk ile öfke, sadakat ile ihanet, sessizlik ile çığlık arasında ince bir çizgide yürüyenlerin hikâyesi… 14/05/2025

-KÜLLERİN İZİ-; Babası bir meclis üyesi olan Doktor İzel izwan’ın Ve babasının üye olduğu meclisin Lideri olan karan İvan’ın, düzenlenmiş olan bir davette çatışmanın ortasında denk gelmeleriyle başlamıştır.

Ah bu kardeşlerde nerden çıktı? Şimdi herşeyime karışıcaklar ben istemiyorum..

Kitap suan yayinda değil,daha yazmadım. Uzun bir süre yazmayacağım gibi. Ama kitabın fikrinin ilk olarak benden çıktığını, kitabın tüm haklarının bana ait olduğunu belirtmek isterim. Ayrica kitabin ismini unutmamak için yazıyorum😅 En yakın zamanda görüşmek üzere👋🏿

Bazı gerçekler, gizlendiği sürece koruyucu olur. Peki ya o gerçekler ortaya çıktığında? Gökyüzünün düzeni, meleklerin görevi… Her şeyin kutsal ve değişmez olduğu varsayılır. Ama ya bu düzen, saklanan bir yalanın üzerindeyse? Cennetin semalarında yıllardır görevini sadakatle sürdüren bir Melek olan Calista, bu kez alışılmışın dışında bir karşılaşmayla sarsılır. Yanında beliren gizemli varlık, onun dünyasını ve inandıklarını tamamen değiştirecektir. Görevler, sırlar ve yasaklar arasında Calista, cennet düzeninin, yaratılışın ve varoluşun ardındaki karanlık gerçeklerle yüzleşmek zorundadır. Bir meleğin yüreğinde filizlenen sorular, yasaklı bilgilerin, kadim sırların, isminin söylenmesinin bile yasak olduğu karakterlerin kapısını aralar. Görev mi, yoksa kader mi? İtaat mı, yoksa özgür irade mi? Bize Cennet Vaad Edilmedi, kutsal düzenin ötesine bakmaya cesaret edenlerin hikâyesi. Bir sorgulama ve değişimin kaçınılmaz bedeli… Gerçekler sizi özgür bırakır mı, yoksa mu eder? Hakikati bulmanın, onu aramanın bedeli nedir? Kendi Hakkımda Notlar* -Kitap, tamamen hobi ve eğlence amaçlı yazılmıştır. -Hedefim; belki de benden çok daha tecrübeli olan insanlardan bir şeyler alabilmek, insanlara bu hikayeyi okutturmak ve fikirlerini almak, kendimce hem eğlenmek hem de öğrenmektir. -Bize Cennet Vaad Edilmedi`nin en azından ilk 10 bölümüne şans vermenizi; düşüncelerinizi, fikirlerinizi ve eleştirilerinizi de bana göndermenizi bekliyorum. -Vakit ayırdığınız için teşekkürler!

Yıllar önce bir çöp konteynırında bulunan 2 günlük RENATA, Ailesinin onu terk ettiği düşüncesiyle yetimhanede yıllanan RENATA, Yaşadıklarından dolayı sokak çocuğu olan RENATA, Ailesizliği ve kimsesizliği içinde bütünleşen RENATA, VE TAM 17 YIL SONRA ONU BULAN ABİLERİ! KARAYELLER! Sizce bir aile olabilecekler mi? Gelin hep beraber görelim! ( Herhengi bir çalıntı durumunda avukatımla muhattap olursunuz.)

Sivas’tan Nusaybin’e uzanan, ateşle yoğrulmuş bir aşkın hikâyesi bu. Güneydoğu’nun güçlü ve korkusuz ağası, herkesin önünde diz çöktüğü, merhametiyle değil, kudretiyle anılan bir adam... Bir nişan için Sivas’a gelir ama o gece her şey değişir. Düşmanlar pusudadır, kurşunlar nişanı kana bularken ağanın abisi gözlerinin önünde can verir. Kendisi ise ağır yaralı halde hastaneye kaldırılır. O hastane… Yaralı bedeninden çok, kalbindeki derin boşluğu dolduran biriyle tanıştırır onu. Lösemili çocukların yanında, umutla gülümseyen, şarkılar söyleyen, adını bilmediği bir kızla... O kız, onun hayattaki en büyük umudu olur. Yedi yıl sonra, yollar yeniden kesişir. Bu kez bir moda şirketinde, başarılı bir stilist olarak çıkar karşısına o kız. Ağa, şirketi satın alır, onu kişisel asistanı yapar. Ama bu aşk, masum bir karşılaşmadan ibaret değildir artık. Kızın hasta ve yatalak kardeşinin tedavisini üstlenir. Karşılığında ise altı ay ister. Altı ayda ya ona âşık olacak, evlenecek ve çocuk yapacak… Ya da her şey bitecek ve bir daha asla onun peşine düşmeyecektir. Zorla değil… Aşkla, sabırla, yavaşça… Agirê Dil; kayıpların, arayışların, acıların ve beklenmedik bir tutkunun romanı. Bu, bir adamın kalbinde kavrulan kadın için yandığı ateşin ve bir kadının zamanla aşka inandığı hikâyedir.

Selamm umarım seversiniz ilk kitabım olduğunca bölüm atmaya çalışacağım beğenmezseniz yorumlarda söyleyebilirsiniz iyi okumalar..

Onlarca memleketin savaşı var içimde korkum da bundan, değmeyecek diye Korkum var evet, görmeyecek bile Henüz genç yaşında hayatı öğrenen biri için, insanlar ne kadar tehlikeli olabilir ki…

> “İstanbul’un sakin bir sokağında, birbirinin karanlığında büyüyen iki çocuk… Biri ajan, biri hacker. Ve geçmişten gelen bir mektup, her şeyi değiştiriyor. Gerçek aileler, yalan hayatlar ve sessizce akan bir intikam.” > “Bu hikâye, yalnızlıkla büyüyen iki ruhun birbirini bulma yolculuğudur. Okurken kendinizden bir parça bulursanız, bilin ki yalnız değilsiniz.”

Bir gün bir yerden bıkmış birinin bir yere gidip kafa dinlemek isteyip yeni bir hayata başlaması

"Ben sana ihanet ettim!" diye bağırdım bilinçsizce. Karşımdaki adamın göz bebeği,benimse kalbim titredi. Kelimelere sığdıramadığımız haykırışlarımız,bastırmak zorunda kaldığımız duyguların zehrini akıttım. "Sevgine de inancına da ihanet ettim." Sıcak nefesi saçlarımın arasından sızıp boynumu okşadı. Gözlerime değen kara gözlerinde ölümümü görüyordum,bu yüzden artık ona bakmak yüreğimi parçalıyordu. "Bu çırpınışların seni kurtaramayacak." dedi buz gibi bir sesle. Onun kolları arasında üşüdüğümü fark edince sol gözümden bir yaş aktı. "Demir lütfen bırak." dedim son çare. "Teslim olup cezamı çekmeme izin ver." "Senin cezan benim." dedi acımasızca,fısıltısı tenimi ürpertti. "Bundan kaçışın yok,sen benim mahkememde yargılanacaksın." Sözleri saf bir nefretin yansımasıydı. "Cehennemine hoş geldin Meyra.." ✯

Ajan olan Park Min-jae her zaman ki gibi yeni görevinde. Fakat bu görevi diğerlerinden çok farklı geçeceğinden haberi yoktu. Görevi için Ünlü Kore mafyası Hyun-Woo`yu öldürecekti. Tabii bu ilk yaptığı bir şey değildi ama araya aşk karışacağından ve hayatının alt üst olacağından haberi yoktu...

Kendi kurgumdur.

"Bazı çocuklar hiç büyümez. Onlar sadece daha az ağlar." Sevginin neye benzediğini bilmeden büyüyen bir kız çocuğunun hikâyesi bu. Bir duvarın arkasında konuşmadan geçen yılların, aynaya bakarken kendini tanıyamaman, "Ben neden böyle oldum?" sorusunun cevabını arayan bir kadının yolculuğu. Çocukluğunu hiç yaşamamış, ama yetişkinliği sırtına erken giymiş bir ruhun iç savaşları, sessizlikleri ve hayal kırıklıkları bu sayfalarda can buluyor. Bu kitap, duymayı beklediğin bir "aferin"i hiçbir zaman alamayanların, en çok sevilmeyi hak edenlerin nasıl unutulduğunun öyküsü. Belki sen de bu hikayenin bir yerinde varsın. "Büyümek diye bir şey varsa, bazıları çok erken öğrenir."

Havin abisi yüzünden sevmediği bir adama berdel gider ancak bir yolunu bulup kaçar ve mardinin en büyük ağası Hazarın evine gider. Eve gizlice girdiğinde yarı çıplak bir şekilde Hazar ağayı görür. Hazar ağa ona ne yapacaktır? Arkadaşlar bu benim ilk berdel kitabım güçlü kadın karakter yazmayı sevdiğim için böyle bir hikaye yazmayı uygun gördüm. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

“Kodlarla oynayan bir kız, kurşunla konuşan adamlar… Ve bir WhatsApp grubunda baş gösteren savaş. Gizemin, mizahın ve aksiyonun sınırlarını zorlayan bir hikâyeye hazır mısın?”

İstanbul`a taşınan doktorun başına gelenler.

Oyun ve yorumun kitabım için çok önemli. Keyifli okumalar "Ne yaparsın be kadın!"