Son sınıf öğrencisi olan Caner`in tek isteği okulu bitirip sonsuza dek özgür olmaktır; ancak sınıfa yeni gelen öğrenci onun hayatını sonsuza dek değiştirir. Yeni gelen kızı yalnız gören Caner, onunla arkadaş olmaya çalışır. Caner`in bilmediği tek şey, kızın aslında aranan bir seri katil olduğudur...

BULDUKLARI BİR NOTLA HAYATLARINDAKİ TONLARCA DEĞİŞİM... DUYGULAR SEVİNÇLER VE KAYGILAR O NOTLA BİRLİKTE HERŞEY DEĞİŞİYOR. PEKİ BU DUYGULARI TOPARLAYABİLECEKLER Mİ? ~NOT~ Yine o sıkıcı klişe günlerden birisiydi okulun bitişiyle birlikte ekiple beraber hep yaptığımız gibi gizli bölgemiz olan çatı katına çıkacaktık. Okulumuzun saat 23.00`a kadar kapanmaması bizim yararımızaydı oturup sohbet ediyorduk fakat yakalanırsak iyi sonuçlar doğurmaya bilirdi kameralarda kontrol edilmediği için bugüne kadar hiç yakalanmamıştık. Merdiveni tırmanmayı bitirdiğimde bütün ekiple göz göze geldik Ece, Bulut, Kaya ve Mert hepsi aynı anda bana baktılar ve nerde kaldın Nehir diyerek sitem ettiler. -Sakin olun geldim işte -yakalandın zannettik kızım dedi Kaya Kaya karaca 18 yaşındaydı. Olası sebeplerden dolayı okula geç başlamıştı. Kaya spesifik bir lider özelliğine sahipti ve ekipi o yönetirdi kararlı ve cesurdu. esmer, uzun boylu, kaslı ve siyah gözleriyle kızların ilgisini çeken bir karakterdi. Sinirlendiğinde dayanılmaz biri olsada onu çok seviyorum. -geldim işte kanka abartma Bulut söze girdi -Tamam üstüne gitmeyin kızın gel otur buraya dedi ve kayarak bana yer verdi. Bulut`ta 17 yaşında çok komik ve eğlenceli bir karekter kumral dağınık saçları var ve orta boylarda bir ara Ceren diye bir kızla sevgiliydi ama ayrıldı çünkü kız bulutun saçma sapan esprilerine tahammül edemedi her ne kadar boş espriler yapsada o bizim mutluluk kaynağımız onu çok seviyoruz. Tebessüm ettim ve yerime oturdum. Ece yanağıma bir öpücük kondurdu ve - hoşgeldin prensesimm boş ver sen bu odunlara takma dedi. Ecede 17 yaşında çok romantik ve sempatik bir karakterdi kızıl düz saçları ve kumsaati fiziği ile ilgi çekiciydi. kavga ettiğimizde duygularımızı Ece düzenlerdi bu yüzden biz ona kalp doktoru diyoruz. Onunla ilişkimiz çok farklı aramızda resmen kardeşlik bağı var.Birnevi ona bişey olsa ben yaşayamam... Gülümsedim ve -konuştu minik kuşum dedim Oda bana tebessüm etti ve sarıldı. Eeee herkes konuşurda Mert susar mı? -Tamıtamına 9 dk 45 sn geç kaldın Nehir Dedi Mert 17 yaşında çok zeki, mantıklı bir kişiliğe sahipti . Simsiyah saçları vardı ama teni bembeyazdı biraz cılız olmakla beraber bol giyinmeyi seviyordu biz ona aramızda grubun beyni diyoruz. Çok iyi kalpli birisi -Sağol einstein arkadaşım sen olmasan ne yapardık. Dedim gülerek Mert gözlerini devirdi ve bana trip atan bir bakış attı Mert trip attığında çok şirin görünüyordu. Biz böyle sohbet ederken Kaya yerde bir kağıt parçası buldu -buda ne? kayanın sesi sorgulayıcı ve meraklıydı. -Açta görelim dedim dalga geçer gibi Kaya bana sinirli bir bakış attı ve kağıdı açtı bu bir nottu -burda bişeyler yazıyor dedi Kaya Demesiyle birlikte Bulut notu Kayanın elinden aldı. -kardeşim sen okurken nefesin yorulur. ben okurum senin yerine. dedi ve okumaya başladı "EĞER BU NOTU BULDUYSANIZ GEÇ KALMADINIZ DEMEKTİR. BENİ BULMANIZ İÇİN BİR YOL VAR AMA DİKKATLİ OLMALISINIZ HERŞEYİN GÖRÜNENDEN FARKLI OLDUĞUNU UNUTMAYIN BENİM KAYBOLUŞUM, BİRİSİNİN BİRŞEYLERİ SAKLAMASI İLE İLGİLİ. BAZILARI BENİM BULUNMAMI İSTEMİYOR. BU YÜZDEN KİMSEYE GÜVENMEYİN. ÖZELLİKLE EN YAKINLARINIZA... GERİ DÖNMEMİ BEKLEMEYİN ÇÜNKÜ GERİ DÖNMEMİ ENGELLEYECEK BİR ŞEY VAR. AMA YİNEDE CESARETİNİZ VARSA ESKİ KÜTÜPHANENİN İÇİNDEKİ ESKİ KİTAPLARI ARAŞTIRIN. ORADA HERŞEYİN BAŞLADIĞI YERİ BULACAKSINIZ.. "KAYIP ARKADAŞ" Sanki biri bize özel olarak yazmıştı bunu ne anlama geldiğini çözememiştim... Mert söze atıldı -bence biri bizi fark etti ve saçma bir şaka yapıyor bunun peşine düşmemeliyiz. Bulut ellerini çırparak -Ayyy çok heyecanlı ne kadar sıkıcısın Merto tabikide gideceğiz dedi Kayaya bakarak. Kaya başını öne doğru eğip -bu işin içinde bir bit yeniği var bunu araştırmalıyız. dedi Zaten sonra kimse sesini çıkaramadı son söz daima Kayanındı. Notu bulutun elinden alan kaya -Not bende kalacak şimdilik farkedilmeden evlerimize gidelim yarın bu konuyu araştıracağım size güveniyorum arkadaşlar bu eğer gerçekse büyük bir olaya imza atarız değilsede bu saçmalığı yapanı bulur icabına bakarız ama ben kimsenin bize bunu yapacak cesareti olduğunu düşünmüyorum. Bu konuyu gece biraz düşüneceğim şimdi herkese görüşürüz. Dedi kaya. Sonra herkes evlerine dağıldı. Kimseye görünmeden okuldan çıktık ve evlerimize dağıldık kapıyı çaldığımda saat 22.00`dı annem alıştığı için nerede kaldığımı bile sorgulamadan -Hoşgeldin kızım geç bakalım dedi Gülümsedim ve anneme sıkıca sarılıp odama geçtim. Annem arkamdan bağırdı -Nehir yemek yemeyecek misin? -Hayır anne atıştırdık birşeyler tokum Odama girdiğimde aynanın karşısına geçip kumral su dalgası saçlarımı örmeye başladım. Örme işlemini bitirdikten sonra pijamalarımı giydim ve yatağa uzanıp düşünmeye başladım "yakınlarınıza bile güvenmeyin" bu ne demekti... Yoksa aramızda bir casus mu vardı, kast ettiği şey bu muydu? Düşünerek uyuyakalmıştım sabah saat 05.00`da telefonun sesiyle uyanmıştım çünkü bizim gruptan mesaj gelmişti Kaya saat 06.00`da okulda olmamızı istiyordu. Üstümü giyinip, saçlarımı saldım, taradım ve kahvaltımı edip hızla evden çıktım yine bana kızmasınlar diye tam saat 06.00`da okulda olmuştum girişte kimse yoktu. Eski kütüphanenin kapısına gittim Kaya kapının önündeydi -Hoşgeldin bu sefer zamanında gelmişsin ama hala beni geçemedin dedi. Alaycı bir gülümseme attım ve -Geç kalmak starlara özeldir. Dedim Kaya göz kırptı -Haklısın dedi Ve konuyu kapattı. 5dk sonra bütün ekip toplanmıştı. Kaya -Beni takip edin arkada kırık bir cam var oradan gireceğiz. Sözünü ikiletmeden onu takip ettik ve kırıl cama ulaştık. Ve camdan kütüphaneye girdik. Karanlıktı ama baya genişti içi birsürü kitapla doluydu herşeyin bölümü ayrıydı dergiler, gazeteler, ansiklopedidiler, günlükler, romanlar... Hepimiz ayrı bölümlere ayrıldık Kaya gazeteler bölümüne, Mert günlükler, Bulut romanlar ve bende dergiler bölümüne bakmaya başladım. 15 dakika kadar geçti dergilerde bakmaktan çok sıkılmıştım harkese gelişi güzel göz ucuyla baktım ama gözlerim Merte odaklı kalmıştı. Elinde bir günlük vardı ve günlüğü parçalamaya çalışıyordu. Mert dedim ona -ne yapıyorsun ne o elindeki neden yırtıyorsun -Ah saçmalama Nehir üzerinde yoğun toz vardı ve tozu siliyordum dedi ve paraladığı günlüğe hızlıca göz atıp -bu işimiz yaramaz deyip raflara koydu. -iyi ama daha doğru düzgün bakmadın bile ver ben bakıcam dedim ve rafa doğru yöneldim ansızın Mert beni ittirdi -Birbirimize güvenmemiz lazım Nehir git kendi bölümünü araştır. Dedi

*"Bazı insanlar sırlarını susarak saklar... Lirien savaşarak sakladı."* Tek başına büyümüş, düşmemeyi öğrenmiş bir kadının geçmişi kadar karanlık bir gerçeğin peşine düşmesini konu alan bir hikâye. Lirien Elowyn Sorell, yıkıntıların arasında yürümeye alışkındı. Ama bazı izler, en derine işlenir. Ve bazı insanlar...en güvenilmez anlarda kalbe saplanır. bir kaydın içinde duyulan sesi takip ederek geçmişin çürümüş kapılarını aralayan Lirien`in yolu, karanlığın ortasında parlayan biriyle kesişir: Riven Altair Drayce. ama her yolun bir sonu, her sırrın bir bedeli vardır. Ve bazı sonlar... kimsenin hazır olmadığı kadar serttir.

Bazı kelimeler vardı; söylenmese bile insanın içinde yankılanır, varlığıyla bile yarım bırakırdı. Vildan, bir süredir bu sessiz kelimelerin gölgesinde yaşıyordu. Onları ne söyleyebiliyor, ne de unutabiliyordu. İnsan, geçmişi tamamen silebilir miydi? Yoksa bazı anılar, solmaya yüz tutsa bile bir yerlerde yaşamaya devam mı ederdi? Vildan, yeni bir sayfa açtığını söylüyordu kendine. Ama gerçekten öyle miydi, yoksa sadece unuttuğunu sanarak mı yaşıyordu?

Bilinmeyen bir numara, bilinmeyen bir bay ukala,aniden gelen teklifi evet mi, hayır mı? Her iki cevaptan biri ya beni değiştiricekti,yada bitiricekti.

Erdem, kaybettiği dostları ve ihanetler arasında gerçek düşmanını bulmaya çalışırken, her köşe başında onu bambaşka bir yüz karşılar. Kadir’in ölümünden sonra yalnız kalan Erdem, kendi içindeki karanlık tarafla yüzleşmek zorunda kalır. Her geçen gün, düşmanlarının gerçekliğinden şüphe duymaya başlar ve karargahın derinliklerinde kendisini büyük bir ihanete hazırlıksız yakalar. Ancak ne kadar kaçarsa kaçsın, kendi zihnindeki savaş onu bir adım daha ileri götürür. Bir yanda eski dostu Batu, diğer yanda yabancı bir düşman, Erdem’in gerçekliği sorgulamaya başlamasına sebep olur. Batu’nun hain planları ve düşmanlarının tuzakları, Erdem’i hem fiziksel hem de psikolojik olarak sıkıştırırken, gerçek ve hayal arasındaki sınır giderek bulanıklaşır. Erdem, gizli bir geçit bulduğunda, aslında en büyük savaşın, dış dünyadaki düşmanlarla değil, kendi içindeki korkularla olduğunu fark eder. Hikayenin büyük finalinde, gerçekliğin hayal ile çatıştığı bir noktada, Erdem`in yaşadığı her şeyin aslında bir simülasyonun parçası olduğu ortaya çıkar. Bu çarpıcı gelişme, gerçeklik algısının ve içsel çatışmaların ne kadar etkileyici bir biçimde insanın hayatını şekillendirebileceğini gözler önüne serer.

Gizemlerle dolu bir okulda hayatta kalmaya çalışan 6 kişilik öğrenci grubunu?

“Her aşk bir sır taşır… Ama bazı sırlar, zamanı bile durdurabilir.” Bir adam… geçmişiyle savaşan. Bir kadın… geçmişin içinde kaybolan. Ve aralarında, hem yakan hem donduran bir bağ... Geriye dönüşlerle örülü bir hikâye, zamanın acımasızlığıyla sınanan bir aşk ve çözülmeyi bekleyen karanlık bir sır. Zamanın Gölgesinde Aşk, kalbine dokunacak, aklını karıştıracak ve son sayfaya kadar seni diken üstünde tutacak. Unutma: Gerçekler geç de olsa ortaya çıkar… ama her zaman doğru zamanda değil.

Aydın, garson olarak işe başladı. İşteyken, sigara içmek için dışarı çıktığında, güvenlik kulübesinde durmadan çalan telefona bakmak istedi. Telefonu açtı ve karşıdaki ona "İzleniyorsun." dedi.

Her insanın içinde kimsenin bilmediği bir oda vardır. Kimi o odaya saklar en gerçek hâlini, kimi kilitleyip unutmak ister. Ama bir gün, biri gelir...Hiç sormadan o kapıyı aralar. Ve işte o an, insan ya korkar ya da ilk kez gerçekten nefes alır.

İstanbul`un neon ışıklarının yansıdığı lüks bir yalı... Boğaz`ın serin esintisine karışan keskin bir koku. Ağır perdelerin ardında, beş sarhoş ruh ve altıncı bir sessizlik. Kristal vazodaki solgun çiçekler, geceye sinen dehşetin sessiz tanığı. Alkolün buğulu perdesi ve uyuşturucunun çarpıttığı gerçeklik arasında, kim avcı kim avdı? Her biri metropolün karmaşasında kaybolmuş bu beş kişi, şimdi bir cinayetin gölgesinde birbirlerine yabancılaşıyor. Belki de en büyük sır, kurbanın soğuk bakışlarında değil, hayatta kalanların kaçamak cevaplarında saklı. Gerçek su yüzüne çıktığında, İstanbul`un ışıltısı bile bu karanlığı örtmeye yetmeyecek. Zira bu yalıda, sarhoşluğun ardındaki sır perdesi çok daha kalın...

Bu kitapta "Normal bir hayatı olan lise öğrencisi Kate`in okulda yaşanan fantastik olaylar karşısında kaldığı durum ve en güvendiklerinin hain çıkmasını"anlatıyor. yazarın notu:Elimden geldiğince aklımda olan şeyleri yazdım umarım begenirsiniz:)

Açıklama kitap yayınlandıktan sonra yazılacaktır....

Aslında kimse kendini üstün görmemeli işte O gün O saat nasıl beni yenmişti?Babalarının tanışmasıyla iki kız arkadaş Gökçe ve Melis . Bu kızların babaları sabahı gecesi ayrı iki insan gece ne yaptıklarından kimse haberdar değil taki ogüne kadar Kaan ve Göktuğun sırlarını bi youtuber öğrenmelimiydi? YAKINDA...

Üniversite dönemlerin de İlişkisi çok güzel giden Gizem ve Kaan ın bir gece de bir tartışma sonucu tüm hayatı değişir. Bu ilişki masum bir aşk hikâyesin den bambaşka bir hikâye ye dönüşür. ( )

Ateş KIRCALI Öyle bir durumun içindeydik ki ya birlikte savaşacak ve üstesinden gelecektik ya da herkes kendi yoluna gidecek ve bir intikamın kurbanları olacaktık. Korkunç bir mesaj ikisinin de hayatını altüst etmişti. Tehditler, itiraflar ve ihanetler hangi biriyle başa çıkacağını bilmeyen iki insan, Ateş ve Leyal. Tabi birde onları bu duruma sürükleyen kişi "BİLİNMEYEN". Sürükleyiciliğiyle sizi kitaba bağlayacak ve kullanılan merak unsurlarıyla sizlere "Bu da kim?" , "Ateşle leyal arasında bir gelişme olacak mı?" , "Gerçekler ne zaman açığa çıkacak?" gibi sorular sorduracak. Kusursuz Uçuş/Elif Deniz

Zorbalığa uğrayan biri ne yapmalı? Peki zorbalık yapanlara ne gibi bir ceza verilmeli? Ya bir kurtarıcınız olsaydı sevinirmiydiniz, yoksa yaptığı şey için ondan nefret mi ederdiniz?

Korkularına hakim olamayan birisinin spesifik anlatımı

Duymak, bir insana verilen en büyük lütuf muydu yoksa ceza mı? Duyulanlar, hediye miydi yoksa kıyamet mi? Benim kıyametimi duyduklarım mı yazacaktı, yoksa sessizlik mi?

Acaba toprak sevdiklerimizi aldığı için mi bu kadar güzel kokar?

Qaranlıq otağı aydınladan heç bir şam sonsuza qədər yanmır.. 🕯️

Kraliçenin bir anda kaybolmasını merak eden bir köylü kızının denizin derinliklerinde kaybolmasını konu alan bir kitap.

Başrol Cemre Kormaz`ın Ayla Kılıç isimli en yakın arkadaşı tarafından ihanete uğraması

– Küller Arasında Uyananlar Herkesin unuttuğu bir an vardır. Ama Lena Yalçın, unutulmayanların içinde doğmuştu. Susturulmuş geçmişlerin, örtbas edilmiş isimlerin, geceleri bile aydınlatmayan şehirlerin çocuğuydu o. Onun hikâyesi, bir yangının küllerinden değil—hala için için yanan bir sırrın tam ortasından başlıyordu. Zeki, güzel, kararlı. Ve yalnız. Dışarıdan bakıldığında kazanan gibiydi, ama içindeki savaş çok daha sessizdi. Her şeyin başladığı o gece… bir adamın adı fısıldandı kulaklarına: Kael Karaca. Tanımadığı, görmediği ama geçmişiyle bir şekilde bağlantılı olan bir yabancı. Ne düşman ne dost. Ne masum ne şeytan. Sadece bir gölge. O andan sonra Lena`nın tek bir seçeneği vardı: Ya kendini koruyacaktı... Ya da gerçeği açığa çıkarmak için yanacaktı. Ve bazı yangınlar, sadece etrafı değil... Kalpleri de kül ederdi.

1999 Ankara’sının ılık bir bahar sabahı... Bir ailenin en mutlu ânı, aslında karanlık bir fırtınanın sessiz çığlığıydı. Ayşe ve Yücel’in umutla kucakladığı minik İrem, farkında olmadan, geçmişin derinliklerinden gelen bir sırrın gölgesinde büyümeye başlıyor. Yücel’in tırnaklarıyla kurduğu hayaller, en beklenmedik ihanetlerle tuzla buz olurken, aile bir bilinmeze doğru sürükleniyor. Peki, bu çöküşün ardında yatan gerçek ne? Kim, bu ailenin umutlarını kül etmeye cüret etti? Bu romanda okuyacaklarınız, sadece bir ailenin değil, aynı zamanda yazarının da en mahrem sırlarının satırlara dökülmüş hali. Kendi hayatının acı ve umut dolu labirentlerinde yol alan birinin kaleminden çıkan bu hikaye, okuyucuyu gerçekliğin sınırlarında bir yolculuğa çıkarıyor. Annesinin sıcaklığını henüz hissedemeden ablasının şefkatiyle hayata tutunan bir çocuğun kaderi, bu ailenin bugününe nasıl bir gölge düşürüyor? Fısıltılarla yayılan ihanetin kaynağı nerede gizli? Ve en önemlisi, "kül renginde bir yemin" tutulacak mı, yoksa her şey küle mi dönecek? Bu romanı okurken, sadece bir hikayeye değil, aynı zamanda bir sırra da ortak olacaksınız. Gerçek ile kurgunun iç içe geçtiği bu labirentte, acaba siz de gerçeğin izini sürebilecek misiniz?