İhanetin rengi yoktur. Ama her zaman tanıyabileceğin bir kokusu vardır. Asırlar önce ihanete uğrayarak öldürülen bir kadın… Şimdi başka bir bedende, başka bir çağda uyanıyor. Geçmişten kalan borçlar hâlâ ödenmedi; ve düşmanlar hâlâ aynı, yalnızca maskeleri farklı. Bir ruh, yarım kalan intikamını almak için yeniden yürümeye başladığında, karşısına çıkan herkes ya bir hatıra, ya da yeni bir kurban olur. Sırların ile ihanetin aynı bedende nefes aldığı, ve her bakışın yeni bir yalan fısıldadığı bir hikâye bu. Kimseye güvenme, hatta ruhun bile fısıldar gizlice, ihanetle örülmüş ince ince Fısıldanan sırlar, gömülü geçmişler ve kanla mühürlenmiş vaatler… Hepsi, tek bir kelimenin anlamında birleşti: Mürai. "Mürai, ikiyüzlü demek. Senin ikinci yüzünü gördüm… ve diğerlerini mezara gömdüm."

Bir yetimhanenin en fazla nasıl bir tehlikesi olabilir? İlgisiz bakıcılar? Kötü bir müdür? Zorbalık? Veya, etrafta dolaşan bir seri katil? Şehrin dışında, yetimhane ve ona bağlı özel bir okul olan Gelincik Kurumları, sanıldığı kadar güvenilir değildi. Her ay düzenli olarak ayın 1`inde bir öğrenci kayboluyordu. Hepsinin tek ortak yanı ise, kayboldukları zaman yataklarında siyah bir gelincik çiçeği bulunuyordu. Her ay olduğu gibi, akıllarda tek bir soru, yüreklerde ise tek bir korku vardı: Ölüm şimdi kimi seçecekti?

Sis, sadece yolu değil; kalpleri, anıları ve güveni de örter. Dört genç – Halil, Aden, Turgut ve Furkan – bir gecenin ortasında, kimsenin geri dönmediği bir yola adım atar. Yol onları terk edilmiş köylere, karalanmış defterlere, kırık anahtarlara ve en derin korkularına götürür. Ama en büyük tuzak dışarıda değil, içlerindedir: ihanet. Her adımda sis çökerken, dostluk yerini şüpheye bırakır. Kapılar açılır, ama her kapı bir seçim ister: Bırakmak mı? Hatırlamak mı? Yoksa sonsuza kadar kaybolmak mı? “Sisli Yol” sadece bir gerilim romanı değil; aynı zamanda insanın kendine, geçmişine ve arkadaşlığına dair en karanlık sorularını soran bir yolculuk. Kapıların ardında cevaplar yok… yalnızca yeni sorular var. Ve belki de her yol gibi, bu yolun da ikinci bir kitabı vardır. Ama oraya varabilmek için önce ilkini bitirmek gerekir…

"Mira ve Deren kafa dinlemek için gittikleri tatilde başlarına korkunç olayların geleceğinden habersizlerdi"

SAKLAMBAÇ Ormanın gölgelerinde başlayan bu oyun, sadece bir kovalamaca değil — ölümle oynanan bir saklambaç. Bir adam… soğukkanlı bir seri katil. Bir kadın… geçmişinin yükünü taşıyan kararlı bir ajan. İkisi de av, ikisi de avcı. Her adımda gerilim artıyor, her gölgede bir sır gizleniyor. Ajan iz sürdükçe kendi karanlığıyla yüzleşiyor; katil saklandıkça oyunun kuralları değişiyor. Silahların gölgesinde başlayan bu mücadele, zihinlerin labirentinde bitmek zorunda. Ve sonunda sadece biri hayatta kalacak

bu hikaye denize düşkün ve sadece deniz ortamlarda huzur bulan ve ona deliler gibi aşık bi adamın hikayesi

Ahsen alışveriş için gittiği yerde bir seri katille mahsur kalacağını nerden bilebilirdi ki?

Yasemin, evinde bulduğu cesedi saklamaya çalışırken aslında kendi zihninin karanlık derinlikleriyle yüzleşir. Ceset, sadece kimliği bilinmeyen biri değil; Yasemin`in korkuları, pişmanlıkları ve bastırdığı anılarının da bir yansımasıdır. Peki, asıl katil dışarıda mı, yoksa içeride midir? Peki Yasemin, cesedin kim olduğunu ve katilin kim olduğunu öğrenebilecek mi? Bu gizemli yolculukta onu bekleyen en büyük sır, belki de kendi kimliğini keşfetmek olacaktır.

Bu oyunda kurallar basittir: Her bölümde bir oyuncu travmasıyla yüzleşecek. Diğerleri sadece izleyebilecek. Ve yanlış bir adım, çiçeklerin solmasına, kanın akmasına ve çığlıkların yankılanmasına neden olacak. Başta bir oyun gibi başlayan bu macera, kısa sürede kabusa dönüşür. Kim güçlü kalacak, kim kaybedecek, kim ihanete uğrayacak? Ve asıl soru: Buradan gerçekten çıkış var mı, yoksa hepsi çoktan kaybetti mi?

Gece herşey normal, sabah biri ölü. Katil dışarıda değil, içlerinden biri.

İntikam için yıllardır plan yapan Tonya planını uygulamaya başlayacağı gün hiç ummadığı bir olay yaşar...

Misa, lise aşkıyla evlenmek ister ancak annesi bu evliliğe karşıdır çünkü oğlanın ailesi bir aşirettir. Başta aileyi iyi ve saygılı görür ama dilleri, gelenekleri ve sert tavırları zamanla büyük gerilim yaratır. Misa’nın annesi kavga çıkarır, babası ise kızına destek olur. Fakat eşinin abisi Ahmet, giderek daha tehditkâr bir şekilde Misa’nın hayatına gölge düşürmeye başlar.

Azra, yirmi altıncı yaşına hediyeler, kutlamalar ve sıradan bir doğum günü heyecanıyla girer. Ta ki eline geçen kırmızı bir poşetin içinden çalan o telefon çıkana kadar... Telefonun diğer ucunda kendisine "Kuklacı" diyen biri vardır. Mekanik sesiyle kurallar koyar, tehditler savurur, oyunlar başlatır. Azra’nın hayatı artık kendi kontrolünde değildir. Onu izlemekte, evine girmekte, ailesini gözetlemekte ve her adımını bilmektedir. Kaçacak yeri olmayan Azra, ailesi ve sevdikleriyle birlikte ölümle yaşam arasında ince bir çizgide yürür. Peki Kuklacı’nın istediği nedir? Ve daha da önemlisi, bu ölümcül oyundan sağ çıkmak mümkün müdür? Kendi korkularınızla yüzleşmeye hazır olun. Çünkü bu kitapta sadece Azra değil, siz de kuklasınız...

Yuhon Lisesi`nde öğrenciler ve öğretmenler okulda hapsolur. Okulun dış dünya ile bağlantısı kesilir. Öğrenciler ve öğretmenler hayaletten saklanarak kendini korumaya çalışır.

BİR AYNA... Sadece yansımanı değil, gizemli sırlarını da gösteriyor. Alya`nın gördüğü şeyler gerçek mi? Yoksa kabus mu? Bir dokunuş, bir sır... Her şey değişebilir. ilk bölümü şimdi keşfet! MERAK EDİYOR MUSUN? Yorumlarını bırak ve takip et, sır perdesi aralanıyor...

Bu kitapta yer alan heryer tesadüftür gerçeklikten uzakta yazılmış bir kitapdir

Birbirini hiç tanımayan 15 kişi bir psikolog tarafından kaçırılıp oyın oynanmaya zorlanır.

Lina Arman`a gelen kayıtsız bir mesaj, hayatını altüst eder. "Pencereni kapatmayı unuttun ." Artık her bildirim bir tehdit ,her satır ölümcül bir sırdır...

Güzel sanatlar lisesinde geçen bir psikolojik gerilim konulu kitap (1,2 sahne ve kitapta geçen lise ve birkaç kurum the penthouses adli k dramadan Alınmıştır) Zorbalık konulu karanlık bir lise kurgusu Bir bölümden oluşan orta uzunlukta bir kurgudur +13 Kitap güney korede geçmektedir Olaylar ve kurumlar kurgudur gerçekle hiç bir alakası yoktur. (Yazım yanlislari olabilir,noktalama isaretlerinde yanlışlık olabilir)

Kim bir cinayeti çözmek ister? Üstelik bu sefer üç kurban, aynı gece, aynı yöntemle öldürüldü. Zamanla yarışan bir soru var ortada: Bu karanlık düğümü önce kim çözecek? Soğukkanlı eski amir Pamir Ramin Savran mı? Yoksa bu işe yeni atanan, sert ama zeki Liva Sare Barçinel mi? "Ne zaman gidersin?" diye sordu bir anda. "Sanırım hevesin bitince?" Alaycı bir tebessümle... Omuzlarımı dikleştirdim. "Tahminimce, sen bu duruma alıştığında." Bu bir yarış değil. Ama biri pes edecek. Biri kazanacak. Ve geriye sadece kan, gölge ve gerçek kalacak. ___ Cinayetin ortasında beliren bir aşk....

Bir ceset. Sol kolunda kızgın bir demirle basılmış gelincik figürü ve ona ait olmayan organlar. Katilin ritüelleri, geçmişin karanlık sırlarını mı taşıyor, yoksa çok daha derin ve tehlikeli bir mesaj mı barındırıyor? Gazeteci, gerçeğin peşinde koşarken kendini tehlikenin tam ortasında buluyor. Her cevabın daha büyük bir tehlike doğurduğu bu dünyada, kimse güvende değil. Babasının ölümünden sonra miras kalan yalnızca mal varlığı değil; korku ve kaçınılmaz bir yüzleşme olan genç bir kadın, hayatta kalmak için her adımda gölgelerde saklanıyor. Onu koruyan bir isim, görevi ile içindeki aşkı arasında sıkışmış durumda, ama bu oyun onu ne kadar ayakta tutabilir? Gelincik’in izleri, geçmişin gölgeleriyle örtülmüş. Organ kaçakçılığı, yarım kalmış davalar ve intikam dolu ritüeller… Bu davada herkes bir sır taşıyor ve her sır, bir adım daha yaklaşan bir tehdit anlamına geliyor. Bir sonraki kurban kim? Bu kanlı ritüellerin ardında ne var? Ve en önemlisi, sırlar açığa çıktığında kim hayatta kalacak? Karanlık sırlar, tehlikeli oyunlar ve derin izler… Cesaretin varsa, bu hikâyenin içine dal. Ama dikkat et; bazı gerçekler, öğrenilmeyecek kadar korkutucudur.

Bir okul korku klasiği tadında

0541**: Öleceksin 0533**: Kimsiniz? 0541**: yakında öğrenirsin;) 0533**: Çok korktum ama lütfen bir daha olmasın. *engellendi* Telefonumu kapatıp cebime koydum. Son zamanlarda böyle eğlence isteyen kişiler artmıştı. Derslerin verdiği stresle bu tür oyunlara katlanamaz hale gelmiştim. Gittikçe ağırlaştığını hissettiğim çantamla birlikte okuldan çıktım. Okul çıkışında yaşanan kalabalıktan bir an önce kurtulmak için adımlarımı hızlandırmıştım ki gelen mesajla duraksadım. Az önceki kişiden gelmişti. İyide ben bunu engellememiş miydim? 0541**: Seni ilk gördüğüm andan beri öldürmek istiyorum. 0533**: Bak kardeş eğer oyun istiyorsan yanlış kişiye çattın. 0541**: İçimde sana karşı beslediğim bir öldürme arzusu var. 0533**: Tamam birader lütfen içindeki arzuları kendine sakla ve bir daha yazma. Yoksa bundan sonrasını polise anlatmak zorunda kalacaksın. 0541**: Polislerle aram pek iyi değildir:) ama seninle iyi anlaşabiliriz ha ne dersin? Böyle oyunlara kanacak değildim. Ama nedensizce içim ürpertiyle dolmuştu. Anlık refleksle kafamı kaldırdım. Karşımda bana göz kırpan bir adamı görmemle elim mesaj kısmında kaldı.

Her şey bir anda kaybolabilirmiydi

HİÇ KİMSE ÖZGÜR DEĞİL AMA ÖZGÜRLÜKLERİNİ İÇLERİNDEN GÖSTERİRLER.