İsmini, yaşını, kim olduğunu unutabilirsin ama hissettiklerini asla. Hisler anıları, anılar gerçekleri getirir ve gerçekler acı veren ama öldürmeyen bir zehirden ibarettir.

Her zaman bir umut vardır

Kalbimdeki sızı geçmek yerine daha da artarken kafamı kaldırıp ona baktım. Kesik kesik aldığım nefeslerle konuşmak adına ağzımı araladım. “Ricardo, tek bir şey soracağım.” konuşmakta zorluk çekiyordum. Gözümden akmak için bekleyen yaşları tutmakta zorlanıyorken dolu gözlerimle ona baktım. “Benden ne istiyorsun?” Endişeli bakan gözleriyle üzerime doğru yürürken ellerimi kaldırıp ona uzattım. “Yaklaşma!” Bu halime bir anlam vermeye çalışıyordu. “Alya, ne oldu?” Olduğu yerde durmuş dediğimi yapıp bana yaklaşmıyordu. “Anlat hadi, ne oldu? Biri bir şey mi yaptı?” “Her şeyi gördüm!” Kelimelerim bir bir ağzımdan dökülürken yüzündeki acı dolu ifade yutkunmamı zorluyordu. “Şimdi söyle, benden ne istiyorsun?” Cevabını içten içe bilirken beklentiyle ona baktım. Arada oluşan kısa bir sessizlikten sonra dudaklarını aralayıp konuştu. “Seni istiyorum.”

kitabıma bir şans verir misiinnn? --- “Biz o gün ölmedik… Ama yaşamak da bize haram oldu. Hazar, annemin kanını ellerinde taşıyan bir adamdı… Ben ise, annemin benden alan kurşunun sesini hâlâ rüyasında duyan bir kadındım… Ayrı şehirde, aynı gökyüzünde ama birbirimize yasak. Şimdi yıllar sonra, iki çocuğun aşkında yeniden doğuyoruz. Ama bazı acılar, ne berdelle diner… Ne de zamanla unutulur."

Elif Helen, ailesinin on yıl önceki doğum gününde öldürülmesinin acısıyla büyür. On sekizinci yaş gününde intikam almaya karar verir ve Demirkan Soylu ile yüzleşir. Babasının karanlık işlerini ve cinayetleri öğrenir. Öfkeyle hareket etse de, ailesinin intikamını almak için kararlıdır ve bu yolda Karan ile birleşerek birlikte hareket etmeye karar verirler.

TÜM DEVRAN DÖNÜNCE novellası… Bir isim… Herkese tanıdık, ama kimseye ait değil. Devran Gür. Efsane ajan. Gölgelerin içinden çıkmış bir hayalet. Onun hakkında film çekiliyor… ama kimse onun kim olduğunu bilmiyor. Halk onu bir erkek sanıyor. Filmde ise onu, düşman tarafın en yakışıklı ajanı Tuğrul Ak canlandırıyor. Tabii Devran’ı kötü göstermek şartıyla. Ancak Devran galaya katılınca işler değişiyor. Karanlıkta kalan gerçekler, beyaz perdede parlayan yalanlarla çarpışıyor. Ve Devran, sahne arkasındaki savaşta bizzat rol almaya karar veriyor. Sırlar açığa çıkıyor. Kardeşi Yiğit, dostu Güneş ve geçmişinden gelen beklenmedik biriyle, Devran’ın hayatı baştan yazılıyor. Ama bu bir oyun değil. Bu… hayatta kalma savaşı. “Yıldızların Altında”, kimliğin, ihanetin ve düşmandan doğan aşkın hikayesi. Gerçek, bazen en iyi senaryodan bile daha tehlikelidir.

Gizlilik ve tehlike, bir ajanın hayatının kaçınılmaz parçalarıdır. Devran Gür, sadece adıyla bile efsaneleşmiş bir isimdir. Kimse onun gerçekte kim olduğunu bilmez. Halk onu erkek olarak tanır, ancak gerçek kimliği bir sırdır. Zekası, cesareti ve soğukkanlılığı ile Devran, herkesin aradığı kahraman ama kimse onun içindeki karanlık dünyayı göremez. Bir gün, adı tüm dünyada yankılanacak bir film yapılır: “Yıldızların Altında”. Ama filmde Devran’ı, halkın gözünde oluşturulan sahte bir kahraman olarak görürüz. Gerçek Devran’ı ise kimse tanıyamaz. Filmde, Tuğrul Ak tarafından canlandırılan karakter, halkın sevdiği, idol haline gelmiş figürü yansıtır. Ama Devran, arka planda kalmaya karar verir ve gizlice galaya katılır. Ne var ki, bu gece yalnızca bir başlangıçtır. Devran, Tuğrul’un aslında bir ajan olduğunu keşfeder ve aralarındaki gerilim artmaya başlar. İki ajan, birbiriyle tezatlık içinde, aynı görevde birleşirler. Ama aralarındaki güven kırılmaya başladıkça, bir aşk doğar. Düşmanlık, gizli bir çekime dönüşürken, Devran ve Tuğrul’un kaderi birbirine bağlı olacaktır.

Gökalp her zaman aynı şeyleri yapan şehirde yaşayan sıradan bir insandı Her gün aynı rutin yapmaktan aşırı sıkılıyordu Ama bir gün her şeyi değiştiren bir olay yaşandı. ( Bu benim ilk kitabımdır.)

Micanoğlu Hüseyin, Giresun yöresinde türkülere konu olmuş, dost meclislerinde türkülerini söylemenin bir gelenek halinde sürdürüldüğü, hemen hemen bütün halkın hikâyesini bildiği ünlü eşkıyadır. Yürek kaldırmayan, gözde yaş bırakmayan hikâyesi genç yaşındayken bir can almasıyla başlar Sonra mahpusa düşer, Giresun’un en ünlü eşkıyası Gürcü Deli Reşid’in adamı Eğribel Mehmet’le birlikte kaçmayı başarır. Hükümet sıkıştırır, ağalar ve beyler peşine düşer, fakat yakalayamazlar. Beylere, ağalara güvenmez, sırtını halka yaslamış. Onu saklayan köylerde imamlık yapar, orucunu tutar, namazını aksatmadan kılar. Tebdili kıyafet Giresun’a iner çocuklara simit ve para dağıtır. Evlenecek genç kızlara çeyiz parası verir, eve ihtiyacı olan garipler ev yapar, köprü yapar, yol yapar….

Yalnız bi erkenden bahsediyoruz!!

Komiser Asena Polat Ankara`daki görevini bitirdikten sonra İstanbul`a geri döner ve hiç beklemediği bir olayla sarsılır, Amerika`da bir aya yakın zamandır bulunamayan katilin Türkiye`ye geldiğini öğrenir...

Merida Noweel Altay Şahin`le çıktığı bu ihanetler,entrikalar ve sırlarla dolu bir yolda Aşk`a yenik düşecektir. Bir Mafya Aşkın ♤♡♤

Mihra ve Atlas düşman ailelerin varisleridir. Aynı zamanda katil olan bu ikili birbirlerini öldürmek için çıktıkları bu yolda birbirlerine çekildiklerinden bihaberdir. Bu çekimi fark eden Mihra ve Atlas evlenmek isteyince olaylar karışır. Ailelerin düşmanlığı bu sefer çocuklarına olan nefretle karışmış, kontrolden çıkmış ve çocuklarını ölümle yüzleşmeye zorlamıştır.

Eğer yazdığım kitap çalınır veya izinsiz alıntılanırsa, bu telif hakkı ihlali olur ve hukuki işlem başlatabilirim. Türkiye’de Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında bu suçtur. Maddi ve manevi tazminat davası açabilir, hapis ve para cezası talep edebilirim. Ayrıca, çalıntı içeriğin kaldırılması için yasal yollara başvurabilirim. Şehrin karanlık sokaklarında yürüyen bir adam... Ne tam olarak bir kurban, ne de bir kurtarıcı. O sadece Gölge. Geçmişi sırlarla dolu, hafızasında derin yaralar taşıyan bir adam. Gölge`nin tek bir amacı vardı: geçmişinin izlerini takip etmek. Ancak, kader onun peşini bırakmaz. Ateş`in geçmişten kaçışı, eski defterlerin açılması ve yıllar önce kaybettiği ailesinin ardında bıraktığı karanlık... Bu, bir intikam hikayesi değil. Bu, kaybolmuş bir ruhun kendini bulma yolculuğu. Sessiz adımların, derin sırların ve geçmişin gölgeleri arasında sıkışıp kalmış bir adamın hikayesi. Bazı insanlar unutmayı seçer. Bazılarıysa gölgeleriyle yaşamayı...

Tehlikeli bir aşk

Ellerinde yaralar,yüzlerinde duman karası eksik olmayan İtfaiyeciler de aşık olur... İtfaiye Çavuş`u Nehir Ilgaz,Şeker fabrikasında çıkan bir yangında, metan gazı patlaması sonucu, bütün ekibinin ölümüne şahit olur. Aynı süre zaarfında gerçekleşen bir başka patlama, Amir Fırat Ata Şahin`in evinde olur. Doğalgaz patlaması sonucu annesini,kız kardeşini ve nişanlısını kaybeder. Nehir ,olay yerinde etkilendiği metan gazı yüzünden hastaneye kaldırılırken Fırat`ın ailesini de aynı hastanede müdahale altına alırlar. Fırat ailesini kaybettiği sırada acile getirilen Nehir,Fırat`ın dikkatini çeker. Etrafta edindiği bilgilerden sonra Nehir`in arkadaşlarının öldüğünü ve sadece onun hayatta kaldığını öğrenir. Amir Fırat Ata Şahin,kurduğu ekibine kadın bir itfaiyeci alınmaması hususunda, gerekli mercilerle konuşmuş olsa da Nehir`i kendi ekibine dahil etmek için dilekçe verir. Nehir` 4 ay boyunca komada kalır. Fırat ise her nöbet bitiminde, soluğu Nehir`in yanında alır. "Yaşayacaksın biliyorum ama gözlerinin rengini merak ediyorum,Ilgaz.Gözlerini aç ve bak bana."

Kendini Hayatim tam ortasında Olan saye atan kendini bir hiçliğin ortasında buldu ve dünyayı iyileştirmeye çalıştı peki dünya onu iyilestirecek mi

Birbirlbir kadın askerin yıllar sonra ailesini bulması

Mafya deyince aklıma İlk gelen `Suçun Simgesi` oldu. Bu kitap içine kapanıp da konuşamayanlara gelsin. Bu kitap haykırmak isteyen ama haykıramayanlara gelsin. ~sesini duyurmak için haykırmaktan asla vazgeçme...~

İki Mafya ailsei çocuklarını evlendiriyo sebep bulamadiğim için arkadaşlar sanki bunlar çoktan anlaşmislar işte bilmiyorum aklıma bişey gelmedi

Bir kızın hiç bilmediği ve anlamadığı bir şekilde bir işin içine düştüğünü ve bu olayla olan bağlantısını çözmeye çalışırken hayatını talan eden bir sırrı açığa çıkardığını düşünün sizce bu sır ne ola bilir? Bu ona oynanmış bir oyun mu ?yok sa bir piyon mu? Şah mı ? Vezir mi?

"Kara Ade`m," diye fısıldadı keskin yeşilleri benim donuk harelerime kenetlenirken. "Varlığın herşey, yokluğun ise büyük bir hiçlik. Yokluk gibi bir şey. Yoksan, sanki yaşamıyorum. Herşey fazla boş ve gereksiz geliyor. Ben, seninle hayat buluyorum Ade`m." *** Aşk bir dirilişti. Bir anda önünüze çıkagelir, kalbinizi tarumar ederdi aşk. Sarsıcıydı etkisi. Kalbinizi yerinden çıkarabilecek kadar da güçlü. Aşk çetrefilli bir duyguydu. Anlaması zor, kabul edilmesi ise zaman gerektiren. Kimi zaman fedakarlıklar yaptırırdı, kimi zaman ise terk edişler. Aşk çıkılması imkansız bir kuyu gibiydi, içinde çıkmak için çabaladıkça daha dibe batıyordun. Aşk belki herkes için bir dirilişti ama bir kan gölünün içinde doğan bir kız için aşk, yıkılıştı. Bedeni kan ile bezenmiş, ruhu ölüm kokmuş bir kız, Özüm Haznedar. Bir çatışmanın ortasında vücudu tamamen kana bulanmış bir halde dünyaya gelmiş. Bir arabanın bagajında, doğumu nedeniyle oluşan kan gölünün ortasında nefes almaya başlamış. Doğduğu ilk an nefes almıyormuş, kalbi atmıyormuş. Herkes onu öldü zannetmiş ama o, yaşamış. Nefes almış, hayat bulmuş. Bir kan gölünün ortasında dünyaya geldiğinde hayatının artık hep kana bulanmış olacağını, ölüm olarak anılacağını hiç bilmemiş. Beş büyük cephelerden birinin liderinin kızı olan Özüm Haznedar, kalbini aşkın gerçekliğine inandırmış ve aşık olduğu adama güvenmiş. Ve bu aldığı en kötü kararmış. Kararının pişmanlığından yıllar sonra kendini kanlı bir oyunun ortasına yem olarak atılan bir kurban olarak bulan Özüm Haznedar, bu yolun devamında kendi canını korumaya çalışırken ihanetini tattığı adama tekrar aşık olur. Artık bu dünyada sadece kendi için yaşamıyordur, sevdiği adam ve dostlarını içinde olduğu kan gölünün yutmasına izin vermeyecektir. O, hayatını onlara adayacaktır. Ama bunun sonucunun bolca ihanet, sarsıcı gerçekler ve kaybediş olacağını hiç bilmiyordur. "İnsan en çok yarayı en sevdiğinden alırmış derler. Ben Agah, en çok yarayı senden aldım. Yüreğim en çok sana ağladı, sana kanadı. Beni en çok yaralayan, en sevdiğim adamdı." *** Kitapta küfür, işkence gibi rahatsız edici sahneler bulunabilir. Bundan dolayı bu sahnelerden kaçınanlar için bu uyarıyı yapıyorum. Eğer bu kitaba bir şans verdiysen, keyifli okumalar dilerim💞

Yüzey ölümcül. Yer altı kaynakları tükenmiş Ve artık tek çareleri ölmekmiydi? Kaçacak yerleri yoktu Dylan ve arkadaşları yüzeye çıkmalılar ancak bu okadar basit değil 50 yıl sonra nükleer bir felaket sonrası Hayat durmuştu sanki... Yer altında yanlız onlar yoktu Kızıldereli avcılar vardı ve ve bu avcılar toprakla nasıl baş edildiğini biliyorlardı Yer kabuğunun altında insan neslinin tek umutları geleceği ölmüş çocuklardı... Bu bir Sonmuydu? Yoksa yeni bir hayatın başlangıcımı? Tamammı? Devammı?

Her şey Gülün kadar tehlikesiz değildir her şeyin bir tehlikesi vardır

Sen benim sadece kalbimde değilsin duru.. sen benim aklımda,beyninde, tüm hücrelerimdesin..