Bir kız saat 3 gibi dışarıda geziyor ve bir alkolü adamn karşına çıkıyor ve ön kovalıyor kız ormana doğru koştu ve bir kulübe gördü ve oraya girdiği anda hayatı mahvoldu

Gülümseyerek arkasından bakarken bana doğru adımlayan adama çevirdim bakışlarımı, gözlerinde açık bir hayranlık vardı. "Beklemiyordum." Saçımı savurup omuzumu duvara yasladım, "Çok zekiyim değil mi?" Kıkırdayarak Alaz`a bakarken önüme gelip parmağının ucuna saçlarımı doladı. "Sen Kelen`in kim olduğunu biliyor musun?" Kaşlarımı çatarak ona bakarken alt dudağı usulca kıvrıldı, kokusu burnuma dolacak şekilde eğilip kulağıma yaklaştı. "En büyük Soykurt`un yani halamın oğlu." Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken elini boynuma yaklaştırıp hafifçe dövmenin üzerini okşadı. "Abim dediği adam ise benim." Gözlerim olağan dışı açılırken, istemsiz olarak bu defa hayranlıkla bakan bendim. "Kartlar-" Elini cebinden çıkartıp bana uzattı anlamsız gözlerle ona bakarken uzanıp yanağımı okşadı. "Sizinle ciddi düşünüyorum hanımefendi, bugün kazanacağınız parayı zevkle katlamanızı isterim." Küçük dilimi yutmuş gibi öylece kalakalırken üzerime eğilip dudaklarını saçlarıma bastırdı. Eliyle hafifçe saçlarımı dağıtıp bir kez daha öptü. "S-sen ne yaptığını farkında mısın ya fark ederseler!" Çenemi kavrayıp havaya kaldırdı, "Kart numaraları bana özel güzelim kimse kalkıpta sana hesap soramaz ve evet zaten burdaki salakların çoğunun paralarını cebe indireceğim, böylece ilerleyen zamanlarda çocuklarımıza güzel bir gelecek bırakmış olacağız." ❤️‍🩹 Rus mafyasının kızı olan Sezin, yıllardır Nyslavların son varisi olduğundan habersiz büyümüştür. Normal ve sıradan bir hayatı olan Sezin, arkadaşının yönlendirmesiyle yıllardır plotonik olduğu yüzbaşına mesaj atar. Fakat babasının düşmanı olduğundan habersiz olduğu adam ile bir yola girdiğinden habersizdir. Babasını bitirmek için aldığı görev sonucu Sezin bir Nyslav olduğunu öğrenir, şimdi sırada tek birşey kalır babasının düşmanını ortadan kaldırmak. $ Tamamiyle şahsıma ait olup çalınıp kopyalanması dahilinde işlem başlatılacaktır.

Gelecek tarihlerde sonradan doğa üstü güçler kazanan ana karakter, Dünyada normal bir insanken kazandığı güçlerle ilgili başından geçen olaylarla içinde bulunduğu evrenden bile ayrıldığı bir yolculuğa çıkma hikayesi.

Kalabalıklar içinde de yalnızdır insan derdini anlatacak birilerinden ziyade derdini gerçekten anlayacak birileri yoksa yalnızdır

10 Ağustos 2005 patlamasında daha 6 yaşındayken ailesini kaybeden ve patlamadan tek kurtulan kişi olan Alya, hayatının nasıl alt üst olduğunu kendi gözleriyle görür. O patlamada kalbinin üzerine, ailesinin yandığı ateş ile ısıttıkları bir demirle "x" işareti kazımışlardı ve Alya ömür boyu o izle yaşayacak ve ailesinin katilini unutmayacaktı, unutamazdı. Fakat Alya tam 20 yıl sonra harekete geçtiğinde küçük bir çocuktan eser kalmamıştı ve o gün Alya`nın gerçek yüzüyle yeni tanışacaklardı. Alevlerin ortasında bırakıp, kalbine kazık attıkları kızla...

Onun doğumu ölümdü. Onun doğumu hayattı. ‎ ‎Onun doğumu ile başlamıştı her şey. Doğmasaydı ailesi dağılmayacaktı. Doğmasaydı, belki de ablası hayattan nefret etmeyecekti. ‎ ‎Ama direndi Zemheri. Her şeye rağmen direndi. Kendi ailesini kurdu. Kendi ailesini yarattı ve yönetti. Olan onca şeye rağmen sevmeyi bırakmadı. Korumayı, kollamayı ve saygı duymayı bırakmadı. ‎ ‎Askeriye zordu onun için. Herkes için zordu fakat onun için bambaşkaydı. Çünkü onun çok farklı bir hayat hikayesi vardı, kendisine göre. Bunun bir yalan olduğunu, çevresindekilerin yaşadıklarını öğrendikten sonra fark etti, Zemheri. ‎ ‎Yapmamalıydı, bunu kardeşine, ablasına, annesine ve babasına yapmamalıydı. Ama yaptı. Yapmak zorunda kaldı. Yapmasaydı kendi ölümünü, kendi elleriyle onlara sunacaktı. Yapmıştı, bitmişti her şey. ‎ ‎Zemheri, İngiltere Kralını öldürmüştü. ‎ ‎Peki neden? Zemheri neden öldürmüştü İngiltere Kralını? O bir askerdi, masumları öldürmemesi gerekiyorken masumları öldürüyordu. Namuzsuz birini öldürdüğü için linç edeceklerdi belki de. Ama umursamıyordu. Masumları öldürürken umursanmadıysa, namuzsuzu öldürdüğünde de umursanmamalıydı. Kendisi bile umursamazken. ‎ ‎Ve Zemheri`nin hayatı, o günden sonra hayat buldu. ‎ ‎Ve diğerlerinin hayatı, o günden sonra, Zemheri sayesinde hayat buldu ‎

Gözlerimi karanlığa alıştırmaya çalışarak açtım. Ellerimi ve ayaklarımı halattan kurtarmayı artık denemiyor, ağzıma bağlanmış bez parçasıyla ruhsuzca oturuyordum. Yanımda oturan Alper hâlâ kurtulmak için debeleniyordu. İçeri ne zaman girdiklerini bilmediğim Tuğrul ve Kerem vardı. Gözlerim heyecanla parladı. Gelmişti işte Tuğrul beni, bizi kurtarmaya gelmişti. Kerem Şahin yüzündeki iğrenç sırıtışla Tuğrula döndü. Tuğrul bir bana bir Alpere bakıyordu. "Tuğrul Karahan şimdi senden bir seçim yapmanı bekliyorum. Sevdiğin kadın mı yoksa kardeşim dediğin adam mı? Ala mı Alperen mi? Hangisini daha çok seviyorsun? Seçimini yapman için on saniyen var." Hayır. Hayır. Böyle bir şey isteyemezdi değil mi? Zaten istese bile Tuğrul beni seçerdi. O verdiği sözleri asla unutmaz ve tutardı. Ama Alper ne olacaktı? "10, 9, 8" Tuğrul neden benim ismimi söylemiyordu? Neyi düşünüyordu böyle? "7, 6, 5" Hâlâ susan Tuğrula baktım. Bana bakmıyordu. "4" Sevdiğim adama son bir umutla baktım bir çare. "3" Gözlerimde artık hayal kırıklığından başka bir şey yoktu. "2" Güvenim kırıldı. "1" Kalbim kırıldı. "Alperen. Alpereni seçiyorum." Dedi Tuğrul. Gözlerimde hazır bekleyen yaşlar akmaya başladı. Neye ağlıyordum? Sevdiğim adamın ihanetine mi? Sevdiğim adamın beni, bana takıntılı düşmanına bırakmasına mı? Kimsenin ilk tercihi olmadığıma mı? Kırılan şey hayal, hayal kırıklığıydı. Birinin iki dudağının arasından çıktı, Birinin kalbini bin parça yaptı. Ala Kurt & Ali Tuğrul Karahan

“İntikam, sabır ister.” Dünya bir satranç tahtasıydı ve insanların çoğu da birer satranç taşı… Kimi piyondu, kimi vezir, kimi kaleydi, kimi fil… Kimi ise Şah’tı ve Şah yenilirse oyun biterdi. Ben henüz Şah değildim. Vezir de… Piyon olamayacak kadar iyi biliyordum bu oyunu ancak kale gibi açık ve düz de sayılmazdım. Satranç tahtasının gizli kahramanıydım ben. Asiye Bolat’tım. Kalender mahallesinin Asi’si… ♟️ Asiye Bolat, on yaşında ailesini trajik bir şekilde kaybettiğinde, hayatının geri kalanını, ailesinin ölümüne sebep olduğunu düşündüğü insandan intikam almaya adar. Acılarını kalbine gömüp yalnızca öfke ve hırsla doldurduğu ruhuyla, on üç yaşında, küçük bir kızken kapatır duygularını herkese. Şimdi yirmi üç yaşında genç bir kadın olan Asiye, kaybettiği ailesinin mirasını yeniden kazanmak ve onların ölümünden sorumlu tuttuğu Necati Soykan ve Soykan ailesini yok etmek için amcası Tarık`ın rehberliğinde yıllarca hazırlandığı bir yola adım atar. Doğduğundan beri yanında olan ve onun hikayesine benzer şekilde babasını yitiren İlhan’ın ve en yakın arkadaşı olan Sevilay’ın yardımıyla bir intikam yolu yürümeye başlar. Satranç tahtasında bir oyuncu gibi düşmanlarının hamlelerini dikkatle izleyen Asiye, hem psikolojik bir mücadeleye hem de fiziksel bir savaşa girmeye hazırdır. Ancak Soykan ailesine karşı oynayacağı oyun, onu tahmin etmediği duygusal ve stratejik sınavlarla karşı karşıya bırakacaktır. Geçmişin sırları ortaya çıktıkça, Asiye`nin adalet arayışı ve geçmişin hayaletlerinden kurtulma isteği daha da güçlenir. Ancak intikamın ağırlığı, Asiye`nin kalbini ne kadar taşıyabileceği konusunda onu sınar. Oyunu kuran, oyunu bozan olabilir bazen. Bu yalnızca bir intikam hikâyesi değil, aynı zamanda kaybolmuş iki kayıp ruhun kendini yeniden bulma mücadelesidir.

"aşk değildi bu. Kaçışı olmayan bir oyundu."

İntikam almak amacıyla çıktığı bu yolculukta Sıla Çevik hem hayatının aşkını bulur hem de hayatını karartan adamla yüzleşir.

Ailesi tarafından küçük yaşta terk edilen Tılsım tek başına ayakları üstünde duruyordur ve kendisi bir çizim projesi için tanımadığı bir kişi lazımdı ve bulmuştu . Ama bilmediği bir şey vardı bulduğu kişi yüzünü göstermeyen dünyanın en büyük ve en güçlü mafyası olduğunu bilmiyorudu…

"Bir sessizlik yürüyordu, adı yoktu, ama gözleri dünyadan daha çok şey anlatıyordu." Dünya çöktü. İnsanları yok eden ölümcül bir virüs, korumak için yaratılan robotları ise canavara dönüştürdü. Şimdi, hayatta kalmanın tek yolu geçmişin küllerinden doğmak… Birbirine düşman iki kardeş, kırgınlıkların ve ihanetin gölgesinde, bozuk makinelerle dolu bu dünyada birlikte savaşmak zorunda. Mavi ateş, her şeyi yakmaz; bazen seni sen yapan tek şey olur. Ve bazen asıl yıkım, dışarıdaki felaketten değil, kalbin en derinlerindeki ihanetten başlar...

Bazı savaşlar devlet arşivlerinde yer bulmaz. Bazı düşmanlıklar resmi kayıtlara geçemez. Ama her kurşun bir hafızaya saplanır. Ve bazı hikâyeler, "Kayıt dışı" yaşanır. Boran, dışarıdan bakıldığında sıradan bir adam… ama bu sadece yüzeydeki hikâyedir. İçinde taşıdığı geçmiş, ailesinin kanla yazılmış tarihi, onu çocuk yaşta büyüten acılar, kayıplar ve korkular... Her şey, yıllar önce başlayan ve nesiller boyunca süregelen bir savaşın mirasıdır. Her şey bir kurşunla başladı. Tarık Akkaya, Boran’ın amcasını sokak ortasında vurup öldürdüğünde, sadece bir adamın canını değil, bir ailenin huzurunu da aldı. Ama bu, ilk kurşun değildi. Ne de son olacaktı. Boran’ın ailesi bu cinayeti unutmadı. Unutamazdı. Çünkü bu topraklarda adalet, bazen mahkemelerde değil; sokakta, tabancanın namlusunda arandı. Tarık`ın abisi, kardeşinin intikamını almak için Boran’ın amcasını gözünü kırpmadan öldürdü. Ama bu hikâyede "son" yoktu. Sıra bu kez Boran’ın babasına geldi. O da namluyu doğrulttu ve bu defteri kendi elleriyle kapattığını sandı. Sandı... Ama bazı defterler sadece kapandığında değil, çocuklar büyüdüğünde yeniden açılır. Yıllar sonra… Geçmişin izlerini taşımayan yeni bir yüz, eski bir kinle çıkageldi. Tarık’ın abisinin oğlu... Boran’ın adı bile geçmediği olaylarda doğrudan hedef haline geldi. Sadece bir soyadının yüküyle yaşamak zorunda kaldı. Ve şimdi, sırf geçmişin hesabı kapansın diye öldürülmek isteniyor. Boran, hayatının en karanlık dönemine sürüklenirken bir yandan “kimin savaşı bu?” sorusuyla boğuşmak zorunda kalır. Kendi hayatını mı yaşıyordur, yoksa babasının ve amcasının gölgelerinde yürüyen bir hayal mi? Boran artık kaçamaz. Ne geçmişten, ne soyadından, ne de içinde biriktirdiği öfkeden. Onun kaderi, yıllar önce yazıldı. Ama nasıl biteceğini yalnızca o belirleyecek. Boran için artık tek bir soru kalmıştır: İntikam mı? Adalet mi? Yoksa sadece hayatta kalmak mı? --- "Kayıt Dışı", geçmişin kanla yazıldığı, geleceğin kurşunla şekillendiği bir dünyada, ailenin, aidiyetin ve kişisel savaşların romanı. Bu roman, yalnızca bir adamın hayatta kalma mücadelesi değil; aynı zamanda bir soyadının taşıdığı lanetin öyküsü. İçinde hiç mahkeme geçmeyen, ama herkesin yargılandığı bir kitap... Silahlar susmadan, kimse özgür kalamaz.

Yeni okula gelen Duru olacaklardan habersiz sınıfa giriş yapar ....

2 kuzen ve 2 mafya`nın tesadüfen aynı gün korku evine gitmesiyle beraber eski konular hatırlanıyor

Tozlu bir rafta bulunan son bir parça...

Ben, Defne Soykan. Bir zamanlar herkesin "güçsüz" dediği o küçük kızdım. Daha 14 yaşındayken, bir çocuğun asla yaşamak zorunda kalmaması gereken acılarla yüzleştim. Sevdiklerim elimden alındı, yalanlarla kandırıldım, ihanete uğradım. O gün, içimde bir yemin doğdu: Bir daha asla boyun eğmeyecektim. Kırılmış olabilirim ama yıkılmadım. Her darbeyle daha da güçlendim. Artık kim olursa olsun, karşıma dikilen kimse beni durduramaz. Çünkü ben, artık yardıma muhtaç bir kız çocuğu değil; geçmişin küllerinden doğan güçlü bir kadınım. Hazır olun... Çünkü yaşatacağım devrim daha yeni başlıyor.

"Hayalini Yaşarken Kaçmak" Yeni modern, tükenmişlik ve hayal dünyasını anlat konuları hız kesmeden devam eden Başrolde Can ve Efsun İsimli karakterlerimizin olduğu yaşantısıdır "Hayalini Yaşarken Kaçmak" Adlı kitabımı çok düşündüm ve biraz gerçeklikle hayal arasında kaldığımız döneme hitaben yazılmıştır. Bazı dönemler ise kaçmak isteriz aslında hayat zordur ama kitaplarla tecrübe ediniriz.

Şirin adında bir kızın hayatı hiç beklemediği bir anda kayar. Yaşadığı onca acının üzerine bir de on üç sene önce kaybettiğini düşündüğü arkadaşı Elfida ortaya çıkar ve kuzen olduklarını, onun yerine geçmek istediğini söyler. Peki Şirin onun bu isteğini kabul edecek miydi?

Instagram: azimet340 Bu ve diğer hikayelerimin bütün hakları saklıdır ve tarafıma aittir. En ufak kopyalama yada taklit vs olursa hukuki işlem başlatılacaktır. ***** Dünyadaki tek desteği annesinin canına karşılık ülkenin en iyi iş adamının canı. Leyla annesinin canına karşılık Baran`ın canını almak isteyenlere yardım etmek zorunda. Can almadan can vermek, hemde kendi canı tehlikedeyken. ***** Hem Erol hem Batuhan silahlarını anında kıza doğrulturken, Baran elinde sigara hiç istifini bozmadı. " Uzak durun! İndirin silahları yoksa acımam! " Baran kaşları çatık kıza bakmaya devam etti. Kızıl saçının birazı yüzüne gelmişti yine. Gözleri elaydı. Teni beyaz dudakları soluk kırmızıydı. Kan kaybettiği için olmalıydı. Kimseden çıt çıkmıyordu. " Hanginiz vurdu lan beni." Dedi kız bir önünde duran adama, bir karşındaki Batuhan`a bakarak. " Siksinler böyle şansı." Dedi kız Baran`ın gözlerine bakarak. " İyilik yaptık diye bir kurşun yemediğim kalmıştı. Oda oldu. Bir daha iyilik yapanın... Oyunlar, planlar, yalanlar. Yalan söylemek yada rol yapmak hiç birşey. Önemli olan söylediğin yalanları unutmamaktır. Oyun içinde oyun... Peki kim kime oynuyor. Leyla Demirer. Baran Karamanoğlu.

Yerde kanlar içindeydi.Kendi silahıyla kendini vurmuştu.Beni korumak için.... "Ölme lütfen ölme lütfen gamzelerinle gül hep gül sen bana güldüğünde ben nasıl mutlu oluyorum görmüyormusun. Hatırla hani bana sözün var hayalimizi ne çabuk unuttun.Deniz kenarında evimiz olacak.Evde şömine olacak önüne koltuk koyacağız oturup sıcak kahve elimizde kitap okuyacaktik." Unuttun mu?

cinsellik vb. içerir!!! Motorun hızı kadar asi, kelimelerin büyüsü kadar sakin iki dünya… Alparslan ve Sude’nin yolları kesiştiğinde, hızla başlayan bir aşkın sayfaları açılır. Ama kalpler bazen fren tutmaz.

Laura 19 yaşında genç bir kızdır ancak annesinin ölümü ve babasının nefret duygusu yüzünden küçük yaşta ölümü görmüştür. Yıllar sonra babasının nefret duygusu yüzünden savaş çıkar ancak laura artık ona boyun eğmez bu kaos dolu olan macerada laura kendi ayaklarının üzerinde durmaya çalışır.

“Yürek yemiş gibi konuşuyorsunuz madem… cesaretinizi test edelim. Şehrin dışında o terkedilmiş fabrika var ya… Orada iki gün kalalım. İki grup. Kurallar basit: dışarı çıkmak yok. Kim kalırsa, o kazanır.”

Aylarca düşman saflarında bir gölge gibi dolaşan, vatan sevgisi ve sadakatle mücadele eden bir saha ajanı… ta ki deşifre olana kadar. Bir gün gün yüzüne çıkan evlatlık meselesi onu hem duygusal hem de kimlik açısından zorlarken bu duruma alışmaya çalışacak olan Armağan ve ailesinin hikayesi.