Gece, Ayaz, Melisa, Emir ve Batuhan... Az önce ismini okuduğunuz bu beş kişi bir gün büyük bir kabusun içinde uyanacaklar. Gece yeni okulu Özsoy Koleji`nin sahibi Engin Kaya ile tanışır. Fakat bu tanışma sanıldığı gibi masum değildir. Çünkü Gece`nin Engin Kaya ile bir bağlantısı vardır. Gece`nin doğum gününde gelen telefonla hayatları kabusa dönüşür. Olayları detaylı bir şekilde öğrenmeye çalışan Gece Bakırcı her şeye hazır olmak zorunda. Siz artık düşünememek ve direnememeğin ne olduğunu bilir misiniz? Sizce Engin Kaya ile Gece`nin bağlantısı nedir? Her şey detaylı bir şekilde burada.. Peki Onlara Bu Yolda Yardım Etmeye Var Misiniz?

Çok güzel bir kitapla geldimmmmmm

maceracı beş arkadasın gizemli yolculugunda aska evrilmesi

doğaçlama ilerliyoruz

Konuştuğunuz yapay zekanın aslında bir insan olduğunu düşünün...

Ona söylediğin yalanları okuyup sonra kendi kendime `Ben ona neden yalan söyledim?` diyordum. Hatta bunu sesli bir şekilde tavana anlatıyordum. Harbi delihim, hatta deli olmaktan çıkmıştım; şizofrendim bi yandan da. Tabiniki her duvarla konuşan şizofren olmuyordu ama ne bileyim işte ben kendimi şizofren olarak görüyordum.

Sıradan bir hayat yaşamak istiyordu. Geçmişini ardında bırakmak, sessizce iyileşmek… Ta ki o gece, yağmurun altında yerde yatan yaralı bir yabancıyı bulana kadar. Yankı, bir hayat kurtardığını sanıyordu. Ama o adamın gelişiyle, kendi hayatı geri dönülmez şekilde değişecekti. Çünkü bazı bağlar, kanla değil, kalple kurulur.

AŞK BULUTLAN ÜSTÜNDEYÜRÜMEK GİBİDİR AMA BİR ANDA YERE ÇAKILMA İHTİMALİ DE HEP ORADADIR.....

Venedik. Sadece bir şehir değil, suya kazınmış bir şarkı, her köşesinde fısıldayan bir sır. Asırlar öncesine dayanan taş duvarları, zamanın ötesinden yankılanan melodileri ve her kanalında saklı kalmış aşk hikayeleriyle, Venedik, her zaman bir mucizeye gebedir. ​Alexander, büyükbabasından miras kalan köhne bir Venedik sarayıyla birlikte, istemeden de olsa bir bilmecenin tam ortasına düşer. Bu saray, sadece bir bina değil, geçmişin gölgelerinde saklanan imkânsız bir aşkın mührüdür. Alexander, bir mimar olarak mantığa sıkı sıkıya bağlıyken, eski bir piyano, gizli bir ayna ve büyükbabasının not defterindeki "Elisa, 1965" yazısıyla birlikte, kalbi bilinmeyene doğru çekilir. ​Gizemli kemancı Chiara ile karşılaşması, bu bilmeceyi daha da derinleştirir. Chiara`nın çaldığı hüzünlü melodi, Alexander`ın sarayında bulduğu notalara tuhaf bir şekilde benzemektedir. Ancak Chiara, tıpkı Venedik`in kendisi gibi, sırlarla doludur ve Alexander`dan sürekli kaçar. Acaba o, Alexander`ın büyükbabasının kayıp aşkıyla bağlantılı mıdır? Yoksa sadece kaderin Venedik`te yollarını kesiştirdiği bir başka yabancı mıdır? ​"Kayıp Şehrin Melodisi", imkânsız bir aşkın izini süren, Venedik`in labirent sokaklarında geçen, kalpleri ısıtan bir keşif hikayesidir. Geçmişin sırları bugünü aydınlatırken, Alexander ve Chiara, kendilerini sadece bir mirasın değil, aynı zamanda nesiller arası bir aşkın ve müziğin sonsuz akorlarının içinde bulacaklar. ​Bir melodiyle başlayan, bir sırla derinleşen ve Venedik`in büyülü sularında ebedi bir aşkla taçlanan bu hikâye, kalbinizin en romantik köşelerine dokunacak.

Kaybettiğim davanın ardından her şey bitmiş gibi görünüyordu. Ama dosyaların arasında bir isim buldum: Emirhan Arslan. Ne o ismi, ne de o isme ait hikâyeyi unutabildim. Bir dövüşçünün karanlık dünyasına adım attığımda, sadece gerçeği aramıyordum — kalbimi de riske atıyordum. Meğer bazı kayıplar, sona değil; tehlikeli bir başlangıca işaret edermiş.

Kağan Ertürk… Kontrol manyağı, karanlık, geçmişinde sırlar saklayan bir adam. Onu kimse kandıramazdı. Ta ki Gonca’yla karşılaşana kadar. Bir gece, bir hata… ve artık her şey geri dönülmezdi. Gonca Karah… Kaçmak isterken, bir adımda kendi kaderine yakalandı. Kağan’ın elleri hem zincirdi, hem sığınaktı. Korktu, ağladı, direndi… ama en sonunda kalbi teslim oldu. Bu bir aşk hikâyesi değil. Bu, nefretle sevginin birbirine karıştığı, kanla kül arasında kalan bir intikam ve teslimiyet öyküsü. Kağan onu kaçırdı. Ama sonunda kim kimin esiri oldu, kimse bilemedi.

"Gör beni, gömme."

Başarılı bir avukat olan Selin Arda, bir davanın ardından gizemli bir saldırıya uğrar. Karanlık bir sokakta ölümden döner… Onu kurtaran adamın yüzünü tam göremez. Günler sonra hayatına “Efe Tan” adında gizemli, korumacı bir adam girer. Selin, Efe’ye karşı hem minnettarlık hem de açıklayamadığı bir çekim hisseder. Ama bilmediği şey şudur: Efe, aslında o gece onu kurtaran kişidir ve o suikastın ardındaki gerçeği herkesten önce bilmektedir. Aralarındaki tutku, gerçeğe yaklaştıkça alevlenir. Birlikte geçmişin karanlık sırlarını çözerken, aşklarını da tehlikenin ortasında bulurlar. Ve sonunda her şeyin ardında, ikisini de birbirine yazan bir kader vardır…

Düşmandan aşka olamaz mı.bal gibi de olur

Hyunlix minsung

"Gözler mi?" "Evet, gözler." "Gözler Yalan söyler mi bilmem ama benim sevdiğim söylermiş." "Çünkü senin yüzünden."

Özün,Saate bakıyoruz. 00.06 olduğunu öğreniyoruz ve telefonumuzu elimize alıyoruz. Sonraki şarkının Mustafa Sandal- Pazara Kadar olduğunu öğreniyor ve WhatsApp’a giriyoruz.Siz: Nasılsın?

"Sana sahip olmak değil seni anlamak istedim. Sende beni anla beni gör istedim. Bu lanet kalbim seni gördüğü her an ritmini değiştiriyor seninkide değişsin istedim." "Neden ya neden kendini değersiz hisseden birini anlamaya onu sevmeye çalışıyorsun" "Her şeyinle Arya her şeyinle benim için çok değerlisin."

Burak, kendi dünyasında sessiz ve kararlı bir gençtir; tek sırdaşı, çocukluk arkadaşı Zehra’dır. Okul çıkışı sahilde başlayan tesadüfi karşılaşmalar, Burak’ın hayatına Eylül’ü getirir. Eylül sakin ve gizemli bir genç kızdır, ama geçmişinden kalan ilişkiler işleri karmaşık hâle getirir. “Beni Unutma”, arkadaşlık, ilk aşk ve gençliğin karmaşasını merak, gerilim ve samimi duygularla harmanlayan bir hikâye. Kalpler kesiştiğinde, hatırlanacak tek şey aşk mıdır yoksa geçmişin gölgeleri midir?

Sevginin her yönünü bir arada yaşadığın bir hikaye

Aynı şehirde yaşayan ama birbirinden tamamen farklı hayatlar süren iki genç… Lina, içine kapanık bir kitapçıda çalışan, sessiz ama derin düşünen bir kız. Aras, her anını planlayan, hedefleri olan bir mimarlık öğrencisi. İkisi de aynı kafeye sık sık gider ama asla farkında değildir. Ta ki bir gün siparişleri karışana kadar. Sonrasında mesajlaşmalar başlar. Kafede tanışmış olsalar da, birbirlerini sosyal medyada bulmadan yazışmaya karar verirler. Kendi hayatlarından bahseder, ama yüz yüze tanımadan birbirlerini "kelimelerle" sevmeye başlarlar

Ölüm, cinayet ve intikamın gölgesinde bir aşk hikayesi. Mavi İnanç, babası bir katil olan genç bir kadın. Pamir Arsal ise, babasının katilini arayan bir adam. Bir kadın düşünün; babasının günahlarının ağırlığını omuzlarında taşıyan. Bir adam düşünün; kalbi babasının intikam ateşiyle yanıp tutuşan. İki kalp, birbirine çarpan. Bir aşk, kor ateşlerle savaşan. Bir kitap, imkansız gibi görünen ama bir o kadar da olanaklı bir aşkın verdiği sınavları ve savaşları anlatan. Adam, kadının kalbini paramparça edercesine severken; kadın, onun uğruna canını verebilecek kadar derin bir aşkla bağlı. Ancak aralarına umarsız bir ayrılık giriyor ve aşk, acımasızca mağlup oluyor. Fakat bu aşk, tüm zorluklara rağmen uslanmıyor; gün geliyor, iki kalp yeniden birbirinin kıskacına düşüyor. Mavi İnanç ve Pamir Arsal`ın bu çetrefilli aşkına tanıklık etmek isterseniz, kitabıma davetlisiniz.

Kader en başından belliydi. Kimileri vardı yar olurdu, kimileri bela, kimileri yara. O, tüm bu tanımları tek bir Altın Bakışta birleştiriyordu. Serra, Analitik Zekasının iflas ettiği bir rüya ile, hayatını kurtaran kahraman arasındaki ince çizgide yürüyor. Tüm kontrolünü kaybettiği o an, genç adam sordu: "Söyle," dedi genç adam kadına. "Neyinim senin?" Kadın, Analitik Gözlemine ilk kez ihanet ederek fısıldadı: "Armağansın. Kaderime yazılan en güzel Armağan." Kontrol sadece bir bakış uzağınızdayken, en tehlikeli oyun başlar.

Tozluyaka, geçmişin gölgeleriyle ve mahalle içi çatışmalarla dolu bir kasabadır. Hikâyenin merkezinde Ali ve Cemre yer alır; evli bir çift olarak oğulları Ayaz’ı ve ailelerini korumaya çalışırlar. Ali, cesareti ve zekâsıyla hem ailesini hem de mahalleyi tehdit eden karanlık güçlere karşı mücadele eder.

Kader Madalyonu: Orkide`nin devam kitabıdır. "Bugün doğum günüm. Balo salonuna hazırlanıyor olmam gerekirken... Türkiye`de, tanımadığım bir parkta uyanıyorum. Ve herkes bana deliymişim gibi bakıyor." İngiltere`nin aristokrat dünyasında büyüyen Violet C. Williams, 22. yaş gününde hayatını değiştirecek bir sırra uyanır: Ailelerindeki kadınları etkileyen eski bir lanet, onu kendi zamanından koparıp 21. yüzyıla Türkiye`ye savurmuştur. Modern dünyanın karmaşası, ışıkları, sesleri ve insanları Violet`in alıştığı her şeyin karşısındadır. Onun için her şey yeni. Atlar tarafından çekilmeyen, kendi kendine giden arabalar. Çok yüksek katlı binalar. Tuhaf moda. Kaba insanlar. Toplu taşıma araçları. İşlerini onun için halleden hizmetlilerinin olmaması... Korseli elbiselerden kot pantolonlara, mum ışığından elektrikli aletlere, çay saatlerinden market kuyruklarına... Violet`in yeni hayatı, geçmişin zarafetiyle bugünün kaosu arasında sıkışıp kalır. Kendi zamanına dönmenin yollarını ararken Defne Teyze ve sivri dilli kızı Devin ile yeni bir hayata tutunmaya çalışır. Gelenek ve teknoloji, nezaket ve alaycılık, geçmiş ve gelecek arasında sıkışmışken Violet`in aklındaki tek soru şudur: "Evime dönmenin bir yolunu bulana kadar bu zamanın tadını birlikte çıkaralım mı?" Ve sonra Kaan çıkar karşısına. İlk başta yalnızca yardım etmek isteyen bir yabancıdır... ama zamanla Violet`in yeni çağdaki kalp atışı hâline gelir. Modern çağı ondan öğrenir ve onun rehberliğinde uyum sağlamaya başlar. Zamanda yolculuk, aile sırları ve kaçınılmaz bir aşk... Genç bir leydi tüm bunlarla nasıl başa çıkacak? İlk Bölüm Wattpad Yayın Tarihi: 28.07.2024