Tek bölümlük hikaye. Orhan ve Selim`in hikayesi. Eşcinsel kurgu.

Hayat olabildiğine rutin ve düzeninde devam edince insan sanki ölünceye dek aynı hikâyeyi yaşayıp sanki sonsuza dek aynı şekilde yoluna devam edebileceğini düşünüyor. Ancak bu düşünce ne kadar sıradan da görünse öyle değil ne yazık ki. Anlamsızca “stabil bir hayat” yaşayan bir insanın bile aklının kenarlarında gizli kalmış “yoldan çıkma” hayallerinin bir gün gerçeğe dönüşebileceği olasılığını unutmamalıyız. Belki yaşadığınız şehrin arka sokakları o kadar da gizemli değildir. Belki geceler sandığınız kadar korkutucu, gündüzler ise sandığınız kadar güvenli değildir. Belki sadece küçük bir “mesaj” sizi olabildiğinizden daha zorlu bir hikâyeye sürükler. Kim bilir belki bundan sonra olduğunuz insanın aynadaki ile bir alakasının olmadığını görebilecek kadar bu hikâyeye sürüklenebilirsiniz. Gözlüklerinizi bir kenara bırakın zira aklınızın alamayacağı kadar “gerçek boyutlu” bir filme başlarken gözlük sadece birer çerçeveden ibaret kalacak. Neyse çok uzatmadan sizi de çok manipüle etmeden Kaf dağının ardından artık düzlüklere inmiş, pencerenizden size serinliğini hissettirebilecek kadar hafif bir “Rüzgâr”ın hikayesine geçelim…

Sofia, Fransa`da ki `Dünya Dans Şampiyonu` Madalyasını kazanmak için elinden geleni yapar. Emeklerinin karşısını alan Sofia, ödülü kazanmak için Fransa`ya gider fakat asla istemese bile, madalyayı kazanmak için gelen Felix ile partner olmak zorunda kalır.

Savcı ve suçlunun aşkı

Ben akça kara babamın tek varisi babam bana sadece bir miras bırakmadı düşmanlarınıda miras bıraktı ama ben o düşmanlardan birine aşık oldum

Kısa bir kesit... " Sen mafyasın ve ben avukatım. Sen manyak mısın buradan kaçınca ilk işim seni şikayet etmek olacak" ben sinirimden yerimde duramazken o sakince konuştu " Güzelim buradan kaçamayacağına göre şikayette edemeyeceksin sevgilim" işte o an ben sinirden kendimi kaybettim ve yataktan kalktığım gibi Burak ın üzerine atladım ve saçından tutup çekmeye başladım "Ya sen manyak mısın be adam. Ben senin ne güzelinin ne de sevgilinim" diye bağırdım ve beni aniden belimden tutup ayağa kalktı " Sen benim hem sevgilimsin hem de güzelimsin" dedi ve beni duvara yapıştırdı.

Bu sefer dünya tersine dönmüştü bir kadın katil ve bir avukat...

". Yatağımda gördüğüm hayali bir yabancı ile bütün hayatımı degistiren o sözcük... Yeni arkadaşlar,yeni hayatlar,yeni mutluluklar... Beklenmeyen hayat hikayemi dinleneye var mısınız?..."

Yeniden doğan Raykel ile tanışın! O ölümsüz bir insan.... Bu gerilim kitabı sizi insanlardan uzak tutucak....

Eylül ve Utku… Birbirine dokunmadan kesişen iki dünya, yan yana dururken bile birbirinden kopuk iki ruh. Geçmişin kırık aynalarında yansıyan sırlar, duvarların ardına saklanmış duygular ve adı konmamış bir gerilim… Üniversitenin kalabalık koridorlarında, kâğıt üzerinde birer sınıf arkadaşı gibi görünen bu ikili, gerçekte birbirlerinin en büyük muammasıdır. Birbirlerinden ne kadar uzaklaşsalar da kader onları her tartışmada, her suskunlukta tekrar karşı karşıya getirir. Kimi zaman bir bakışta, kimi zaman fırtınalı bir tartışmanın içinde kendilerini kaybederler. Ama asıl soru şu: İkisi de birbirinden kaçarken, sonunda aynı noktada mı buluşacak? Yoksa yolları sonsuza dek ayrılacak mı? Bazen en derin yarıklar, aynı düzlemin içinde gizlidir.

Gözümden kaçan yazım hataları olursa kusura bakmayin

"Yapamazsın bunu bana yapamazsın yeter çok yoruldum."yere diz çöktüm ağlarken sonra dönüp yanımda yanan binya baktım içinde çığlık atan arkadaşlarımın sesleri geliyordu. Ağlamam şiddetlendi, bana doğru yürüdü."Yaklaşma bana senin yüzünden yaklaşma senden nefret ediyorum." Bana baktı sanki bana anlatmak istediği şeyler varmış gibi. "Azra yapma, bu yapmak zorundaydım" bağırarak "neyi yapmak zorundasını insanların canınımı almakmı zorundasın sen KATİLSİN senden korkuyorum senin yanında kalmak istemiyorum gitmek istiyorum ben bir katile yaşayamam ben bu zamana kadar 4 kere tek katil dedim. Biliyordum sözlerim çok ağırdı ama ben sinirlenince ağzımı tutamam belki sonra pişman olurum ama şimdi değilim. Gözünden yaş düştü. Bana bakarak "çok ağır konuşuyorsun yapma pişman olcağın şeyler söyleme gitmene izin vermicem." Ayağa kalktım gidicektim arkama döndüm ve son kulandığım cümle. "Öyle bir gidicemki bu gidisimi hiç unutmican." Önümdeki arabaya koşarak bindim arkamdaydı bunu daha önce düşündüğüm için bu gece Can`dan bu saatlerde kapıda beklemesini istedim. Can arabayı sürdü silah sesleri geliyordu. Plaka yoktu arabada bizi daha uzun süre sonra bulması için ama o bu arabayı bulana kadar ben gitmiş olucaktım. Bir anda bir ara sokağa girdik, bir tane daha, bir tane daha... Tam 5 ara sokağa girdik izimizi kaybetirmek için ve kaybetirdikte...

Keyifli okumalar/ eğer yazım yanlışı olduysa özür dilerim

“Sayfaların Arasındaki Adam” Bazı kitaplar sadece okunmaz… içine düşülür. Lina sıradan bir gün, sıradan bir kütüphanede sıradışı bir kitap buldu. Sayfalarından ürperti sızan bu hikâyenin kahramanını sevmedi, hatta ondan nefret etti. Ama yine de kitabı eve götürdü. Ve sabah gözlerini açtığında, artık o kitap onun gerçekliğiydi. Karşısındaki adam soğuk, öfkeli ve kontrol manyağıydı. Her bakışı tehdit, her sözü savaş sebebiydi. Lina için bu bir rüya değil, kaçamayacağı bir kâbustu. Ancak zamanla sayfaların ardındaki sırlar, adamın gölgesindeki acılar ve bu evrenin gerçeği ortaya çıkmaya başlayacaktı. Ve Lina, sadece okuduğu bir kitaptan fazlasına adım attığını anlayacaktı… Bir kitabın içine düşersen, hikâyenin sonunu kim yazar?

“Sayfaların Arasındaki Adam” Bazı kitaplar sadece okunmaz… içine düşülür. Lina sıradan bir gün, sıradan bir kütüphanede sıradışı bir kitap buldu. Sayfalarından ürperti sızan bu hikâyenin kahramanını sevmedi, hatta ondan nefret etti. Ama yine de kitabı eve götürdü. Ve sabah gözlerini açtığında, artık o kitap onun gerçekliğiydi. Karşısındaki adam soğuk, öfkeli ve kontrol manyağıydı. Her bakışı tehdit, her sözü savaş sebebiydi. Lina için bu bir rüya değil, kaçamayacağı bir kâbustu. Ancak zamanla sayfaların ardındaki sırlar, adamın gölgesindeki acılar ve bu evrenin gerçeği ortaya çıkmaya başlayacaktı. Ve Lina, sadece okuduğu bir kitaptan fazlasına adım attığını anlayacaktı… Bir kitabın içine düşersen, hikâyenin sonunu kim yazar?

"dokunulmazlık hakkını kullanarak beni hapse attırmazsınız değil mi savcım" "Seni tutsak tutmam için savcılık haklarımı kullanmama gerek yok"

Nayeon ve bangchan çocukluk arkadaşıdır birlikte girdiği mağcera yarım kalacak fakat onlar ayrılmayacak.

Herşey o gece başladı...

"Ateş Hattında Aşk"ta, savaşın kaosu ortasında sürükleyici bir aşk hikayesi ortaya çıkıyor. Cesur bir kadın asker ve cesur bir genç adam kendilerini savaş meydanının zıt taraflarında bulduklarında, kalpleri tüm olasılıklara meydan okuyan yasak bir aşkta açıklanamayacak şekilde bir araya gelir. Aşk ve sadakatin çalkantılı duyguları arasında yol alırken, savaşın sert gerçekleriyle yüzleşmeli ve bağlarının gücünü test etmelidirler. Aşkları savaşın zorluklarına dayanabilecek mi yoksa kalpleri savaşın ateşleri tarafından parçalanacak mı? Cephede geçen bu büyüleyici aşk hikayesinde tutku, fedakarlık ve cesaret yolculuğuna benimle beraber katılır mısınız?

"Ateş Hattında Aşk"ta, savaşın kaosu ortasında sürükleyici bir aşk hikayesi ortaya çıkıyor. Cesur bir kadın asker ve cesur bir genç adam kendilerini savaş meydanının zıt taraflarında bulduklarında, kalpleri tüm olasılıklara meydan okuyan yasak bir aşkta açıklanamayacak şekilde bir araya gelir. Aşk ve sadakatin çalkantılı duyguları arasında yol alırken, savaşın sert gerçekleriyle yüzleşmeli ve bağlarının gücünü test etmelidirler. Aşkları savaşın zorluklarına dayanabilecek mi yoksa kalpleri savaşın ateşleri tarafından parçalanacak mı? Cephede geçen bu büyüleyici aşk hikayesinde tutku, fedakarlık ve cesaret yolculuğuna benimle beraber katılır mısınız?

Aşk sadece görmek dokunmak mıdır asla aşk hissetmektir

İki katilin aşkı

Buse bir yetimhanede kalıyordur bir gece odasından dışarısını izlerken ilk defa yetimhanenin bahçesinde bir bankata oturan adamın görür sesiz düşünceli bir adam. Zaman geçtikçe her gün aynı saate adamı aynı bankta otururken gorur ve bu onun dikkatini çeker neden her gün aynı saate burda olduğu busenin dikkatini çeker ve bir gün cesaretini toplayıp aşağı iner ve adamın yanına gider.

"ve sen kadın"bakışlarında yoğun bir Özlem vardı, Kehribar gözleri insana acı verirken aynı zamanda bütün duygularımı hapsediyordu. "Kalbimin en acısısın"dediğin de göz bebeklerim giderek koyulaştı, hafif çiseleyen Yağmur dudağıma konunca gözleri dudağıma odaklandı. "Ben mi kalbinin en acısıyım?"dedim intikam alır gibi! Bu nasıl sözdür böyle? Kalbim nasıl ona acı verir? "Evet"dediğinde, kırılma hissi tüm hücreleremde geziniyordu tek söylediği cümle buydu. Özledim görmez misin be adam? Sanırım onun puslu kalbi bir bana kilitliydi.

Hayatın tesadüfler zincirinden oluştuğunu düşünmedim hiç. Kendi hayatımı kendim yazdım! Soluk soluğa koştuğum hayat duvarlardan ibaretti, aştım! Peki şimdi ne yapmalıyım ? Biri var, benden güçlü. Keskin bakışlarının ardına gizlediği karanlık kendini yok sayacak kadar da öldürücü üstelik. Onu yenmek ise uçurumun kenarında ip atlamak kadar imkansız. Kapının sesi ile irkilirken elimdeki defter ve kalemin masanın üzerine bıraktım. Gece saat 12.00`yi çoktan geçmişti ve bu saatte kapıya delicesine vuran kişi bedenimin buz kesmesine neden oluyordu. Evde tek oğlumun da verdiği rahatsızlıkla merdivenlerden aşağı inmeye başladım mutfağa yönelerek elime aldığım çakı ile kapıya yöneldiğimde kapı ardı ardına vurulmaya devam ediyordu. Dışarıdaki cinsiyete seslenirken sakin kalmaya çalışan bedenim istemsiz titriyordu. `Kimsin?` Sorduğum soruya karşılık hiçbir cevap vermeksizin kapıda şiddetli vurulmaya başladı dışarıdan gelen yağmur sesleriyle birlikte kapı sanki yerinden oynuyordu. Korktum mu bilmiyorum. Ama vücudum alay edercesine düşüncelerimi tezat titremeye devam ediyordu. Elimdeki şeye güvenerek kapıyı bir anda açtığımda karşımda duran kişi hayatımda hiç görmediğim kadar korkutucuydu. Yağmurdan ıslanan saçlarını yere eğmiş gözlerinin üzerime dikmişti ışıldayan gözleri korkutucu duruyordu