İki aile arasındaki koca bir kan davasının kayıbı kim olacaktı? Aşk intikamı yener miydi? Yoksa intikam ateşi aşkı yakar mıydı? Kader değişir miydi? Kimdi bu savaşı bitirecek olan? Bu devlet için can verecek bir aşktı bu! Asıl aşk ise bu vatana olan bağlılığımızdı. Türk İstihbaratı… İlk fırsata pes eden de var olmayacağıni bile bile vazgeçmeyen de… Sevdiği için ölen de vardı, öldürende! Unutmayın insan asla amaçlarından sapmamalı ne uğruna olsa olsun… "İkimizden biri ölmeliydi. Ben kaybetim ama vazgeçmedim…" "Seni bir serçenin gözyaşı kadar sevemedim ama seni bir Türkiyem kadar sevdim yetmez mi?" "Bazen masalar da yalan söylermiş mavi boncuk hep iyiler kazanmazmış bunu öğrendim… " İntikam Ateşi sunar…

Aşk, tutku ve pişmanlık... Nazlı, kendi ayakları üzerinde duran genç bir doktordu. Aşka inanmayan, onu tatmayan, bilmeyen bir kadın... Ta ki hayatının en büyük ama en güzel pişmanlığını yaşayana kadar. O kişi, onun için bir dönüm noktasıydı. Peki, Nazlı bu pişmanlığın içinde kaybolacak mı, yoksa ona tutunarak yeniden doğacak mı?

Bir karar hayatı nasıl değiştirir hiç düşündünüzmü? Bende hiç düşünmedim. Ama o gün anladım ki düşünmem gerekiyomuş, tabii siz şimdi ne kararı diye sorucaksınız. Haklı olarak.. Size en başından anlatıyım. Ben Derin Dağlı ve buda hayatımı değiştiren, sevdiren, tepe taklak eden kararım..

DÜŞÜNCELERİM DAĞINIKTI KALBİM DEĞİL.

KARANLIKTA KALAN Roman Özeti: Geçmiş, bazen unutulmaz. Bazen de bir adamın ellerinde can alır, bir kadının kalbinde yankılanır. Ares Kaya, soğukkanlı, zeki ve acımasız bir seri katildir. Onun için öldürmek bir ritüel, bir hesaplaşma biçimidir. Ama kimsenin bilmediği bir şey vardır: Ares, içten içe kendi karanlığında boğulmaktadır. Liva Kılıç, adli vakalara bakan genç bir hemşiredir. Travmalarla dolu bir geçmişin içinden güçlenerek çıkmış, şimdi başkalarının hayatına dokunmaya çalışmaktadır. Ama onun yolu bir gün… Ares’le kesişir. Bir cinayetin ardından açılan dosya, sadece bir ölümü değil, iki kırık ruhun kaderini ortaya çıkarır. Başlangıçta nefretle yaklaşan Liva, zamanla Ares’in arkasındaki sessiz çığlıkları duymaya başlar. Karanlıkta kalan ne varsa, yüzeye çıkmak ister. Ama bazen bir katile dokunmak, insanın kendi içindeki canavarı uyandırabilir.

Mafya olan babası tarafından zorla evlendirilen Efsun’un hayatı

Elif ve Arasın imkansız gibi görülen aşk hikayesi

"Gece olup da gökyüzü karardığında sıcak çikolatanın o nefis kokusu gecenin buz gibi soğuğunu bastırıyordu sanki. Yaprakların bir bir sallanması, rüzgara inat direnerek dallarına tutunması beni andırıyordu. Ve tüm sıcaklığından arınmış buz gibi soğuk gece hayatı temsil eder gibiydi. İşte orada! Bir yıldız parlıyor. Rüzgarın sesiyle fısıldayan güzel yıldız. Ve bir de ay. Gecenin karanlığını delip geçen süvari. Madem ki gecenin bu buz gibi soğuğuna, bu karanlığına bir çare bulunuyor; O halde ben de hayatımı aydınlatacak olanı bulabilirim ha? Buna bir isim vermek istiyorum. Sessizliği, karanlığı ve soğuğu delip geçecek o an. "YILDIZ ESİNTİSİ.." ☆•☆•☆•☆•☆•☆•☆•☆•☆•☆•☆•☆ Bir yaz kurgusu olan Yıldız Esintisi, okuru imkansız bir aşka davet ediyor. Şarkıcı Görkem Tekin ve fotoğrafçı Derin Ceyhun`un Paris`te bir kütüphanede karşılaştıkları günden itibaren mucizelerle ve kadersel bağlarla birbirlerine çekilişini okuyacağınız bu romantik komedi romanında yazın sıcağı kalplerinizi eritecek. İhtimaller arasında kâh gülüp kâh ağlayacağınız satırlarla buluşmadan önce soğuk limonatanızı ve ne olur ne olmaz diye mendilinizi yanınıza aldıysanız, başlayalım!

❝Gözün üstünde kaş altında yaş, Omzuna çarpanla savaş. Ölüm gelmeden evvel sesini göğsünde duyarsın. Yalnız çarpışmakla olmaz, Gerektiğinde kaç.❞ ☾ "Bana bir şey söyle Kılıç," diye fısıldadım kulağına. "Senin için ne yapabilirim." "Sarıl bana," dedi göğsüm sesini yutarken. "Benden nefret etmiyormuş gibi sarıl Bataklık Çiçeği." Kelimeler tam göğsümden süzülüp kalbime sızdı. Çenemi başının tepesine kapattım koruyucu bir tutumla, gövdesinin tümünü saramayan kollarım sarabildiğince sıkı sardı onu. Elimden gelseydi onu doğmadan öldürürdüm, elimde olsaydı onu yeniden doğacağı bir evrene götürürdüm. Gücüm yetseydi onu sıradan bir adam olarak büyütürdüm, tüm o kral büyüsüne kapılıp gitmemek imkansızken krallığındaki tek insan ben olurdum. ☆ ⭒Gerçek kurum ve kuruluşlarla hiçbir alakası yoktur, tümüyle zihnim ve ruhumla şekillenmiş bir hayatın hikayesidir⭒

4 yıl önce... Ödül töreninde sıra bana gelmişti ödülü almak için sahneye çıktım sunucu; Şimdi ödülünü takdim etmek için DURU ALACA`yı sahneye davet ediyorum Dedi ben ise sahneye çıkıp ödülünü aldım tam konuşmanın ortasındayken korumam olan Emir yanıma koştu Duru hanım abiniz Ayaz beyin yılda arabası patlamış şu anda hastanede Korumam bunları söyleyince gülüşüm bir anda yok oldu, beynimden vurulmuş döndüm, ayaklarımın altındaki zemin kaydı bir an. Abimin arabası mı patlamıştı? Ya ona bir şey olmuşsa, nasıl yaşardım ben? Hemen şah eden inip arabaya bindim şoföre Hızlı sür şu arabayı! Diye bağırdım. Biraz sonra hastaneye vardık abim ameliyathanedeydi ben ise çaresizce elim kolum bağlı ameliyathanenin kapısında bekliyordum hıçkıra hıçkıra ağlarken doktor çıktı hemen yanına koştum Doktor bey abim iyi değilmi? O yaşayacak degilmi? Bırakmadı beni degilmi? Diye sorularımı sordum ancak doktor üzgün bakıyordu, hayır olamazdı degilmi? Benim herkesim olanı elimden almamışlar dı?...

Lisede okuyan Eflin`in yaşadıkları

" Her Mutluluğun Bir hüznü vardır. Bana da hayat öğretti."

… İstanbul’un kalabalığında, kalplerin sessizce çarpıştığı bir hikâye… Zeynep, gururuyla dimdik ayakta duran genç bir hukuk mezunu. Hayat ona kolay yollar sunmadı, ama o hiç yılmadı. İlk iş gününde yaşadığı küçük bir yanlış anlaşılma, onu hiç ummadığı bir adamla karşı karşıya getirir: Hakan Demirer. Soğuk, mesafeli ve kibirli… Ama bir o kadar da etkileyici. Metroda “sapık” sandığı adamın, yeni patronu olduğunu öğrendiğinde Zeynep’in tüm dengesi alt üst olur. Artık aynı ofisi, aynı havayı paylaşmak zorundadırlar. Aralarında geçmişten gelen hiçbir bağ yok ama kaderin ince bir oyunu, onları aynı dosyalarda buluşturur. Gurur mu ağır basacak, yoksa kalbin derinliklerine inen o sessiz çekim mi?

Hava kararıyor, yağmur çiseliyordu. Esin, içindeki heyecanın, mutluluğun nişanlısının evine adımını atarak söneceğini hiç bilmiyordu. Ancak beklenen oldu. Esin o eve girdi, dünyası başına yıkıldı. Çok yağmurlar yağdı, çok havalar karardı ancak hiç kimse, hiçbir şey o acının üzerini kapatamadı. Biri hariç, Altay Mahir Karakaş. Gelişiyle tüm dengeler bozuldu, oyun sıfırdan kuruldu. ⛓️ Not: Yetişkin okurlar içindir.

Kırmızı karanfil aşkı ve sıcaklığı temsil eder

Bir kızın babası tarafından tecavüze uğraması ve babasının kızın üzerine bir anlaşma yapmasını anlatıyor.

Babası ile yaşayan saf temiz iyi yürekli kız asıl gerçekleri öğrenir öz ailesinin babası olmadığını. Bütün benliğimi bırakarak gider gerçek ailesine fakat onlar Kızı öldüğünü sandığı için onun yerine başka bir çocuğu evlat edinir...

Açılan her yaranın iz bıraktığı bedenler ve bu yaralı bedenleri hapseden kafesler.

Çocukluk arkadaşları olan Ömür ve Emir bir sebepten dolayı ayrılmak zorunda kalırlar. Yıllar sonra Ömür para kazanmak için bir restoran işe başlar. Bu restoran Emir`e aittir...

Mehir Cevza Kılıçın hatası Ayaz Demir Namsalanın ölüm listesi Hangisi birleştirdi ?yapılan defile de Mehir`in yaptığı hata onu nelere sürükleyecek?Peki bu gizemli okulun sırrı nedir?İYİ OKUMALAR 🤍💗🌷

Ayağıma bakıyordu,kafamı eğip baktığı yere bakınca,dövmeme baktığını anladım. “Bi anlamı varmı serçe’nin” dedi. O an istemsizce gözlerim doldu ve boğazım düğümlendi. Derin bir nefes alıp, “Beni simgeliyor..” dedim gözyaşlarım eşliğinde…

İçine kapanık ve yalnız biri olan Burak okulun ilk gününde gizemli bir kız olan Gizem ile tanışır ve ardından bir kaosun içine düşerler

Kendini kitaplara adamış her kızın derinlerde bir yarası vardır zorlu bir hayat süren saye başından geçen zorlu tranvalardan sonra toparlanamış iyice içine kapanmış kendini kitaplara adamıştır oldukça asosyal olan sayenin ailesiyle birlikte boluya taşınmasıyla hayatı değişir.

Benim en büyük cezam dövülmek , hor görülmek değil.. Benim en büyük cezam sevgisizlikti.

Ön Söz Her evin içinde sessiz kalan bir hikâye vardır. Dışarıdan bakıldığında sıradan gibi görünen dört duvarın arasında, bazen fısıltılar çığlığa dönüşür, bazen bir çocuğun suskunluğu her şeyden daha yüksek sesle konuşur. Bu hikâye, görünmeyen yükleri taşıyan bir kızın, Eylül’ün hikâyesi. Ağabeyi Baran, hayatla kavgalı… Ablası Derya, yürüyemese de hâlâ güçlü… Annesi Sevda, yıllar içinde tükenmiş ama çocukları için hâlâ ayakta… Ve bir baba… çoktan başka bir hayata yürümüşken, ardında kalanlara iz bile bırakmadan giden biri. Ama Eylül… O hep oradaydı. Bir sandalyenin ardında, bir kapının önünde, bir “hoş geldin”in içinde. Bu hikâye, dağılmış bir sofranın etrafında hâlâ umutla bekleyenlerin hikâyesi. Ve Eylül’de solmayan bir çiçeğin…