devam ediyor Zamansal sorun güncellendi
Weweyle
@qlawyeden.kalbe
Okuma
0
Oy
0
Takip
0
Yorum
0
Bölüm
0
İnsanın hayatında sıradan sandığı anların, aslında kaderin en kalabalık gişe sırası olduğunu sonradan anlıyor. Asım da sadece bir fatura yatırmaya gittiğini sanıyordu o sabah, bilmeden hayatının en büyük borcunu kalbine yazdıracağını…
Asım sabahın dokuz otuz yedisinde, postanenin eski tahta banklarından birine oturmuş, birikmiş elektrik borçlarının ödemek için sıra beklemektedir. O an asım için sıradan bir gündü, yine balıkçı Osman amca askerdeki oğlu Mustafadan gelen mektubu almak için gelmiş, Ayten hanım ise uzakta ki akrabalarından istemiş olduğu malzemeler gelmiş mi diye kontrol ediyordu. Tam o anda postanenin kapısı açıldı ve Aslı içeri girdi. Asım`ın yıllarca kitaplarda okuyup inanmadığı o şeyin, ilk görüşte aşkın, tam da böyle bir sarsıntı olduğunu o an anladı. Adını bilmediği bu kadın...
“Bu kadın da kim? Gözleri çok güzelmiş.
Sorsam adın nedir diye söyler mi bana? Peki soracak cesaretim var mı? Ne oldu bana? Niye kalbim hızlı çarpmaya başladı? Asım kendine gel! Yoksa bu mudur aşk dedikleri şey? Kalbin hızlı çarpması, fazlaca heyecan hayır asım kontrol etmelisin nefes alış verişlerini ama nasıl? Önce derin derin nefes al sonra yavaş yavaş ağzından ver. Aah adını bilmediğim gizemli kadın bilmem neden geldin postaneye ama bilirim eğer şimdi adını öğrenemezsem bu benim en büyük pişmanlığım olacak…”
Aslı yaşlı ninesine dedesinden kalma emekli maaşını almak için sıra numarası aldı ve asımın iki yanında ki eski tahta banka yavaşça oturdu.
“Fark ettimi acaba beni? O da aynı hisleri yaşadımı? Yanına gidip adını sorsam yanlış anlar mı? Niyetimin ciddi olduğunu nasıl gösterebilirim ki? Oğlum asım eğer şimdi yanına gitmezsem bu soruların hiç bir zaman cevabını alamayacaksın”
Asım bir anda bütün cesaretini topladı tam ayağa kalkacak gibi oldu
Vezne mahmut efendi (sıradaki gelsin! Sıra no 143)
Asım;
“Ah mahmut efendi, şimdi mi benim sıram duramadın mı beş dakika daha…”
Asım, Mahmut Efendi`ye içinden mırıldanarak, ayaklarını sürüyerek vezneye doğru gider. Ayakları tahta zeminde sanki tonlarca ağırlıkla sürünüyordu. Mahmut efendinin yüzünde yine aynı ifade vardı ‘ bitse de şu işler eve gitsem.’ Mahmut efendi elli ikisinde asık suratlı bir vezne çalışanıdır. Postanenin en eski çalışanı olmasının ve yılların yorgunluğunu yüzünden okuyabiliyordu asım. Ansızın bütün odayı kaplayan Mahmut Efendi`nin çatlak sesi: “Evraklar nerede evladım, boş boş bakma!” diye gürledi. Asım, faturayı uzatırken göz ucuyla banka baktı. Bankta oturmuş etrafını incelemekte olan gizimli kadının kendisine bakıp bakmadığını anlamaya çalışıyordu. Hızlı bir şekilde işlemlerini bitirirken aynı zamanda kafasında kurguyu yazmıştı:
“Merhaba, zât-ı âlinizin ismini öğrenmemde bir mahzûr var mıdır? Bilâkis niyetim size para vermektir. Hayır para değil, para vezneye verilecek. Merhaba, zât-ı âlinizin ismini öğrenmemde bir mahzûr var mıdır? Bilâkis niyetim, zât-ı şahsınız ile umumî değil, husûsî ve daimî bir yuva tesis etmektir. Aynen bu şekil asım…”
Vezne Mahmut efendinin: “ işleminiz bitmiştir, sıradaki!” Diye bağırmasıyla birlikte Asımın yüreğinde sıcaklık vücudunu komple sarmıştı. Sanki kalbi göğüs kafesinden dışarı fırlayacaktı. Bütün cesaretini toplayarak arkasını döndü, ufak adımlarla gizemli kadına doğru yürürken, titrek elleriyle de saçını tarıyordu. Gizemli kadına adını sorması için sadece 2 adım kalmıştı. Tam o anda, Aslı yerinden kalktı. Elindeki buruşuk sıra numarasını buruşturdu ve vezneye doğru yürümeye başladı. "Sıra no 145!" Mahmut Efendi`nin sesi bu sefer Aslı`yı çağırıyordu.
Asım olduğu yerde çivilenmiş gibi kaldı. Bir an önünü kesip sormak istedi ama balıkçı osman amca buna müsaade etmedi: “Asım evladım, bilirsin benim okumam yazmam yok. Bu mektubu benim için okur musun?”
Asım, Osman Amcanın yalvaran bakışlarını görmezden gelemezdi; bu küçük bir kasabada yapılacak en ayıp şeydi. Bir saniye tereddüt etti. O bir saniye Aslının vezne gişesine ulaştığı ve Mahmut Efendi ile konuşmaya başladığı saniyeydi.
"Tamam Osman Amca!" diye mırıldandı Asım. Son bir kez adını öğrenemediği o kadının sırtına bakarak, osman amcanın elinden mektubu aldı ve oradan ayrıldı… sanki kader bir kez daha sırasını almıştı