Bir tesadüf yoktur. Sadece zamanında saklanmış sırlar vardır. Alina Koral, sıradan bir şirkette sıradan bir çalışan olduğunu sanıyordu. Ta ki o gün gelene kadar… Simsiyah takım elbisesiyle içeri giren adam, sadece ofisin değil, herkesin kaderini de devralmıştı. Demir Aslan. Yeni patron. Soğuk, karizmatik ve fazlasıyla tehlikeli biri. Ama onun asıl planı sadece iş değil… geçmişi susturmak. Ve Alina’nın gözlerinin içine bakarken unuttuğu tek şey şu: Bazı bakışlar, geçmişin aynasıdır. Kutlama gecesi yaklaştıkça, Alina’nın etrafındaki duvarlar çatırdamaya başlar. Cenk’in gölgesindeki gülüş, Demir’in fısıltılara sakladığı sırlar ve odanın ortasında asılı kalan sorular: Bu adam kim? Alina neden onun ilgisini bu kadar çekti? Ve en önemlisi... Bu kutlamadan kim sağ çıkacak? Gizemle örülmüş bir aşk, geçmişin izleriyle harmanlanan karanlık sırlar ve nefes kesici bir oyun… “Gölge Patron” seni, görünenin ardındaki dünyaya çağırıyor. Ve bir kez adım attığında... geri dönüş yok.

Bir çocuğun hayatı, bir günde değişti. Beş yaşındaki Eşay’ın hikâyesi acıyla başlıyor. Bu sadece bir başlangıç…

"İhanet iliklerinize kadar sızmışken intikam almak ne kadar doğruydu?"

15 yıl önce yaşadıklarının getirisini hâlâ çeken Hayat ve karşısına en umulmadık anda çıkan Turhan`ın hikayesine hoşgeldiniz.

" Günahların rüzgarı olsaydı yeryüzünde hiç kimse kalmazdı. " 🕯️ Emira bilinmeyen bir fantastik dünyada gizemli kapıları aralayrak gizemli sırlara ulaşır. Ondan saklanan ve öğrenilmesi istenmeyen sırları keşfeder. Bu sırlar açığa çıkarken yaşamında onu derinden sarsan bir aşk onu bulur. Ama sandığı şeylerin çok farklı olduğu gerçeğiyle yüzleşir. Aşk, ihanet ve dostluk... Bu üç kelime onun hayatında büyük bir devrim yaratır. ⚖️🛡️⚖️

İçinde yanan yangını ne Karadeniz`in hırçın dalgaları söndürebilmiş, ne de gözyaşları... Sevmek için fedakarlık gerektiren bir dünyanın içinde yaşayan imkansıza dayalı iki aşkın hikayesiydi bu. Karadeniz`in hırçın dalgaları şahitti onların aşkına. Aşklarına, imkansızlıklarına ve önlerine çıkan engellerine. ... Kapak tasarımım _mrs.tuğba adına teşekkür ediyorum 🤍

Ben Okyanus, büyük bir Yangın’dan çıkmayı başarmış ama Kül’e dönmüş bir İstihbarat Ajanı.   Karanlık ve fırtınalı bir Okyanus, Kıdemli Üsteğmen Okyanus Kaya...   Okyanus, içine çektiği herşeyi hırçın dalgaları ile boğardı. Mahvolurdu ama kendini kaybetmezdi. Ben Okyanus’tum, öyleyse neden kendi kendimi boğuyordum?   Okyanus’un, yıllar boyunca kendini korumak için zorlukla inşa ettiği duvarları onu yeni bulan gerçek ailesi yıkmayı başarabilecek miydi?   Okyanus’ta boğulacak mıdır?   Yangın’da Kül’e mi dönüşecektir?   Yoksa komutanının orman gözlerinde kaybolacak mıdır?   Nefret ettiği gökyüzünü tekrar sevmeye başladığında her şeyin üstesinden gelmeyi öğrenebilecek miydi?   Peki ya, Kızıl ailesi? Aile sırları, Okyanus’un bilinmeyen geçmişi...   Alabora Timi ve Kızıl Timi neden birlikte görev almaya başladı? Çözülmesi gereken askeri bir sır vardı ama herşey de küçük bir kızda saklıydı... Okyanus mu? Kül mü? Yoksa her ihtimalde de Okyanus’un Kül`ü müydü? “Kıdemli Üsteğmen Okyanus Kaya, Şanlıurfa. Emret, komutanım!”   “Yüzbaşı Deniz Akif Alabora, Şanlıurfa. Emret, komutanım!”

12 yaşında küçük bir çocuğun boks hayalleri kurmasıyla başlar her şey, Türkiye boks maçlarını, olimpiyatları kaçırmadan izleyip bir gün kendini orada görmenin inancı ile yoluna devam eder. Kim mi bu çocuk?  Emir Ali... 10 yaşındayken annesi onu ve 6 yaşındaki kardeşi Enes`i zalim olan babasının ellerine bırakarak evi terk eder. Asıl zorluk bundan sonra başlayacaktır Emir Ali için. 10 yaşında bir Kur`an kursuna gitmesiyle içindeki o hafızlık ışığı yanar küçük kızın… Azmeder, ne yapar eder sonunda hayalini kurduğu hafızlığı elde eder. Kim mi minik hafızımız? Meryem… Yeri geldiğinde birbirine yoldaş olan, sırdaş olan Emir Ali ve Meryem`in hikâyesine şahit olacağız.  Onları ne beklemektedir? Hayatları nasıl şekillenecektir? Çocukluktan başlayan arkadaşlıkları devam edecek midir?

Küçük yaşta yaşadığı kaza sonucu ailesini kaybeden Nilay intikamını almasını için ona yardımcı olucağını söyliyen Sertaç ile gitmeye karar verir.Suikastçı olarak yetiştirilen Nilay intikamını almak için Emre Taşkıran`ın yanına asistan olarak girer ve onun güvenini kazanarak onu öldürmeyi hedefler.Şirkete girmesiyle Nilay`ın aslında tüm hayatının hiç sanmadığı gibi çıkması onu daha ne kadar zorlamaya devam edicektir?

⏳Eczacı Hâle aylar süren baş ağrısı için tomografi çektirir.. ⏳Ama o tomografi cihazı değil zaman makinesidir.. ⏳Gözlerini açtığında kendisini Osmanlı sarayında şifacı olarak bulur..

Ben Nara. Doğar doğmaz karıştırılan Nara. Hayatım, bir başka bebeğin kaderiyle değiş tokuş edildi. Ben mutlu olacağım o evde değil, bir düşmanın ellerinde büyüdüm. Ya da... büyüyemedim. İsmimi hatırlamıyorum ilk zamanlar. Sadece gözlerimi... gözlerimi unutmuyorum. O adamın bana bakarken içindeki nefret ve kini yansıttığı o anları. Küçüktüm. Çok küçüktüm. Ve kimse bana nasıl sevileceğimi öğretmedi. Yedi yaşıma geldiğimde... Artık dayanacak gücüm kalmamıştı ben de kaçtım... Soğuk kaldırımları yastık, karanlık sokakları sığınak yaptım kendime. Kimseye güvenmedim. Güvenince ne olacağını biliyordum çünkü. Adımı o zaman verdim kendime: Nara. Çünkü küllerimden doğacağım bir isim gerekiyordu. Ama kader... Felek işte.. O adam. Benim hayatımı çalan, geçmişimi karartan, geleceğimi boğan o ses.Beni buldu ve tekrar kendine mahkûm etti. Ben Nara. Yanlış hayatta büyütülmüş, ama doğru hayatı geri almaya yemin etmiş bir kız çocuğuyum. Bu, benim hayatta kalma hikâyem değil. Bu, kendi hayatımı geri alma savaşım. BİR GERÇEK AİLEM KURGUSU İLE BURDAYIM!!! HADİ BAŞLAYALIM!!!!!

Instagram: azimet340 Küçük yaşta evinde çıkan yangında hem anne babasını, hem sesini kaybeden Gül. Kalan hayatını teyzesinin yanında dilsiz Gül olarak geçirirken mahallede tanıştığı Akın. Ve Gül`ün bir organ mafyasının eline düşmesi yüzünden önce ayrılan sonra birleşen hayatlar. Gül Akın`ı çarpan bir araçla öldü sanarken Akın Gül`ü organ mafyasının elinde öldü sanıyor. Aradığın, özlediğin, öldüğünü sandığın insanı bulduğunu bilmeden bulmak, ama tanıyamamak. Sevdiklerini kaybederken aklı git gel olmak. Çocukluğum ateş ortasında kaldı benim Alevler bedenimden geçti, ruhum yandı benim. Bir yudum su eti söndürürde, yanan ruhuma bir deniz yetmedi benim. Sessiz çığlığım gökleri bulurken aklım durdu ruhum delirdi benim.

yeni bölüm haftanın 3 günü "Pazar, Çarşamba, Cuma" Bu kitaptaki kurum,kuruluşlar ve karakterler tamamen hayal ürünü olup gerçeklik barındırmamaktadır. konu; Geçmişin izlerinde kaybolan ve izlerini gözlerinde susturan ve geçmişindeki o günden sonra kimsenin gözlerine bakamayan savcı Mehir Hüma Erdem, Bir gün bir adamın gözlerinin içine bakar. İşte o an herkesin yüzündeki maskeleri, en iyi şekilde oynadıkları oyun son bulmuş olacaktır, Ana konu, Yıllar sonra Türkiye`ye tekrar gelen teröristleri etkisiz hale getirmek için görevlendirilen, Alpaslan Göktuğ Türkoğlu, Teröristlerin ellerinde bir kadının olduğunu öğrendiğinde bütün işler değişir,

Arya`nın küçüklük hayali olan asker olma isteği ve başına gelenler . İnşallah beğenirsiniz ilk kitabım .

Bir doktor ve katilin hikayesi... "Sadra..." Elindeki küçük neşteri sol elinin parmakları ile çevirerek etrafta yavaş adımlarla dolanıyordu ve bakışlarını elindeki neşterden hiç çekmiyordu. Aniden olduğu yerde durdu ve bana bakmaya başladı. "Sadra ne demek biliyorsun, değil mi?" Hızlıca, biraz da adrenalinin verdiği hızla başımı aşağı yukarı salladım. Bakışlarını bir kaç saniyeliğine bana çevirdi. Bakışlarını tekrar benden çektiğinde elindeki neşteri çevirmeye devam etti. "Sadra... Asalet demek" Bana bakmadan söyledikleri ile şaşırmıştım çünkü ismimin anlamını çok az kişi biliyordu ve bu devirde neredeyse hiç kullanılmazdı. Elindeki neşteri çevirmeye devam ederken gözlerindeki nefret beni buldu. Gözleri gözlerimdeydi. Zaten yüzündeki maskeden dolayı sadece gözlerini görüyordum. Yemyeşil, koyu yeşil gözleri vardı ve az ışıklı bir ortamda olmamıza rağmen gözlerinin rengi çok belliydi. Bir anlık cesaretle, "Ne istiyorsun?" Diye sordum. Bu sefer elindeki neşteri hızla bana doğru fırlattı. Ellerimi hızlıca başıma koyarak başımı eğdim aynı zamanda da başımı başka tarafa çevirmiştim. "Bunun cevabını zaten biliyorsun!" Ellerim başımı koruduğu, kollarım gözümün önüne geldiği için hareketlerini ve gözlerini göremiyordum. Öfkeli sesi beni iliklerime kadar titretmişti ama hayır, benden ne istediğini bilmiyordum. •Bir doktor ve bir katilin hayatı ne kadar normal olabiliyorsa kitap o derece normaldir. •Sadra isimli yazılan ilk ve tek kurgudur. Çalınması durumunda gereken yerler baş vurulmaktan çekinilmeyecektir. •Kitabıma bir şans vermenizi tavsiye ederim. Yazılma tarihi: 19/06/2024 Paylaşılma tarihi: 01/01/2025 (Wattpad`de de mevcuttur.) İyi günler dilerim🍂🍁🤎

Geçmişten kaçan geçmişe hapsolur.

Herkesin karanlık bir tarafı vardır... Ama ya karanlık, senin tek sığınağınsa?

☆ASKERİ KURGUDUR ☆ "Yani sus gibi mi komutanım?" dedim, soğuk bir sesle. "Sus gibi, doktor hanım." --- On yıl önce, Bulgaristan’da çıkan kanlı bir savaş… Ateşin, barutun ve çığlıkların arasında yolları ilk kez kesişti. Biri vatanı için ölüme yürüyen bir yüzbaşı, diğeri mesleğine tutunmaya çalışan genç bir göğüs cerrahıydı. Kıraç Akkurt ve Çiçek… İkisi de genç, ikisi de yaralı. Ama o zamanlar ne kaderin onları yeniden aynı coğrafyada karşı karşıya getireceğini biliyorlardı… Ne de içlerine gömdükleri geçmişin, geleceğe böylesine ağır bir mühür bırakacağını… Şimdi Hakkâri’deyiz. Sınırda, dağların gölgesinde, sessizliğin bile kurşun gibi ağırlaştığı bir yerde… Bir köy reviri, bir zırhlı tank, bir yaralı asker… Ve eski bir yara, yıllar sonra yeniden açılıyor. Bu, savaşın sadece cephede olmadığını anlatan bir hikâye. Bu, suskunlukla haykırışın birbirine karıştığı bir anlatı. Ve bu, suskun bir adamla her şeyi yüzünden okunan bir kadının; geçmiş, görev ve kalp arasında sıkışıp kalan sessiz bir aşkının öyküsü.

“Tipim değilsin,” dediğinde gülümsedim. “Tipin bir önemi yok, beni bundan sonra aklından çıkarmayacağın önemli ve uzun bir süre zihnini meşgul edeceğim.”

Yazgı ve Ayaz’ın kaderi, Samatya sokaklarında kesişti. Küçük yaşta yaşadıkları acılar, onları birbirinden ayırmadı ama hayat, onları zorlu bir sınava sürükledi. Ayaz’ın kardeşi Aras’ın ölümü, kaçırılmalar ve saklanan sırlar... Bu hikâye, sadece bir aşk değil; intikamın, dostluğun ve hayatta kalma mücadelesinin öyküsü. Beste, Baran, Arda ve Nilsu’nun da dahil olduğu bu karmaşık bağlarda, herkes kendi savaşını veriyor. Geçmişin gölgesinden kurtulmak mümkün mü? Samatya’da her şey gizemli, her an bir adım daha karanlığa atılıyor. 11.07.25

Mahperi, kelimelerin büyüsün teslim olmuş,kendi dünyasında yaşayan ünlü bir yazar. Gökay ise sessizce ona hayran kalan, kelimelerle arası kadar cesareti de güçlü bir editör. Aynı fakültede yolları kesişse de, geçmişin gölgesinde birbirlerinden habersiz yürümüşlerdir yıllarca. Ama kader, edebiyatın en güzel oyunu oynar. Yolları bir yayınevinde yeniden kesiştiğinde yılların suskunluğu ve gizli aşklar su yüzüne çıkar. Bir yandan kelimelerle dokunan hikayeler, bir yandan sonelerden oluşan aşklar. Peki, geçmişin yaraları iyileşirken aşka dair söylenmemiş ne sözler kalacak? Aşkın ve hayallerin iç içe geçtiği bu büyülü yolculukta, Gökay ve Mahperi`nin hikayesi sizleri bekliyor.

Parla Işıl Demirtaş, babasının ölümünün ardındaki gizemi çözdüğünü sandığında, geçmişin karanlık yüzüyle yeniden karşılaşır. Zamanın geriye sardığı acılar, saklanan sırlar ve ihanete bulanmış bir çocukluk… Parla, bir yandan kendi içindeki kırık parçaları toplamaya çalışırken, diğer yandan onu karanlığa sürükleyen kişilerle yüzleşmek zorundadır. Yeni arkadaşlarıyla kurduğu bağlar, hem en büyük gücü olacak hem de en derin yaraları açacaktır. Çünkü bazı yaralar küllenmez, bazı geçmişler asla geçmez

Sizce gerçekler acıtır mı? Kendi ailesinin katilini aramak isteyen Eflal Demirel için...

Geçmişin İzi Aynı timde, aynı savaşın içinde… Aralarındaki gerginlik her an patlamaya hazır, Her bakışta saklı eski bir hikâye var. Esenay ve Aybars… Birlikteyken hem düşmana karşı, hem de kendi içlerindeki hesaplaşmayla yüzleşmek zorundalar. Bu savaş sadece dışarıda değil, kalplerinde de devam ediyor ..

Herşey bir mesaj ile başlamıştı... Ben Arel Banu Çetin Hayir. Arel Banu Bozkut. Artık bende Bozkurt ailesindendim.Ve bu benim hayatımın baştan sona değışmesine sebep olmuştu. Peki kim yüzüne. O, yani nâmı değer Bozkurt., Karan Efe Bozkurt. O yeraltının hükümdarı insanların, yüzüne bakmaktan korktuğu ve hatta adının geçtiği yerde havanin bir anda soğmaya başlaması ile tanınan bir insandı. Karanın hayatında Aşk yoktu. Olamazdıda... Peki ya kalbini bu hayattki en büyük düşmanın kızına kaptırırsa? İşte bu ölüm demekti... Arel Banu Çetin. Onlarin kaderi en başından birlikte yazılmıştı. Onlar birbirleri için yaratılmış hatta bu zamana kadar birbirleri için nefes almışları. Ama şimdi ölme varktiydi. Ama unutmamaları gereken şey ise... Azrail kurbanının canını 1 saniye bile beklemeden onu ilk gördüğu yerde öldürürdü. "Seninle yaşamak ölmek gibi...ama sen olmasanda nefes alamıyorum Bozkurt..." (Kitap wattpad kurgusu ama kapalı olduğu için buraya atıyorum..Umarım beğenirsiniz.) ★★★★