[ doktoraşkı ] - Etiketin'de Kitap Listesi
tamamlandı 6g önce tamamlandı
𝓚𝓘𝓡𝓜𝓘𝓩𝓘 𝓚𝓞𝓓
@besraozben45
Okuma
140
Oy
5
Takip
0
Yorum
2
Bölüm
20
İstanbul’un kalbinde atan bir hastane : SBÜ Şişli Hamidiye Etfal.
Biri acil servis uzmanı, diğeri kalp damar cerrahı olan iki doktor: Dr. Asya Elverdi ve Dr. Miraç Tunç.
Bir gece ansızın verilen kırmızı kod çağrısıyla, hayatları kesişir.
Kritik bir vakada birlikte savaşırken, kalplerinde yıllardır susturdukları hisler uyanır.
İlk görüşte başlayan bu tutkulu aşk, yoğun nöbetler, hayat kurtarma çabaları ve kişisel travmalarla sınanır.
Asya’nın geçmiş yaraları, Miraç’ın ailesine dair sırları ikisini birbirine daha çok bağlarken; hastanenin duvarları aşklarına şahitlik eder.
Zamanla, kırmızı kodla başlayan hikâye, iki çocuğa ve sonsuz bir sevgiye dönüşür.
Çünkü bazı aşklar, kalp durduğunda başlar.
Ve bazı hayatlar, “Beyaz Kod” ile sonsuz huzura kavuşur.
devam ediyor 4a önce güncellendi
KARANLIĞIN FISILTISI
@nuperi
Okuma
183
Oy
6
Takip
1
Yorum
1
Bölüm
14
“Anıl!” dedim ama beni duymamıştı. Bu çocuk neden böyle yaptı şimdi? Sabır çeke çeke, önümde kırılan bardaklara basmamaya çalışarak yanına vardım. Arkadaşları kolundan çekse de Anıl’ın çocuğu bırakmaya niyeti yoktu.
“Anıl!” diye yüksek sesle bağırdım bu sefer. Hem ben hemde karşı taraf nefesler içinde kalmıştı. Anıl`ı kolundan tutup çocuktan uzaklaştırdım.
“Sen ne yapıyorsun Anıl delirdin mi?” Kafede çalışan garsonlar diğer kavgaları ayırmaya çalışıyordu. Kısa bir an garip bir sessizlik oluştu.
“Nerede kaldın abla? Biz de sevgilinle tanışıyorduk!” dedi iğneleyici şekilde.
“Anıl.. Anıl.. sana inanmıyorum!” Dişimi sıkmaktan kırılacak gibi hissettim. Aptal bu çocuk, kafamı yana yatırıp sabır dilendim.
Kafede sorun çıkaranlar bir bir dışarı çıkarılıyordu. Ben ne yapacaktım şimdi? İçeride herkes birbirine girmişti ve bunu duyan dışarıdaki kalabalık kafenin önünde dizilmiş içeride neler olup bittiğini anlamaya çalışıyorlardı. Kardeşimin kavga ettiği kişiye döndüm, bakmaya ancak fırsatım olmuştu. Anıl da hasar olmasa da karşımdaki adam için öyle diyemeyeceğim çünkü üstü başı dağılmıştı.
“Ben çok özür dilerim,” dedim adama mahcubiyetten bakamıyordum bile. “Ne özür diliyorsun abla ya?” dedi. Hala konuşabiliyordu ya yani gerçekten sabrım azalıyordu.
Sabır!
“Kes şu sesini!” Ceren soluk soluğa ancak gelmişti. “Ne olmuş burada?” dedi hayretle lakin ben karşımda neredeyse tariflerime birebir uyan çocuğa- pardon adama bakıyordum. Anın heyecanıyla artık nasıl koştuysam o bana yetişememişti. Adama baktım, yüzünde küçük küçük sıyrıklar vardı.
“Kusura bakmayın ne olur, kardeşim Anıl…normalde yapmaz böyle şeyler çok akıllıdır,” dönüp Anıl`a baktım.
“Ne olduğunu anlamadık!” dedim. Kaşları konuşmaya başladığımdan beridir çatıktı.
“Avukatıma anlatın derdinizi.” deyip cebinden telefonunu çıkarıp bir numara tuşladı. Bir yandan da yürüyerek kafenin çıkışına ilerledi.
Olamaz…