[ bangchan ] - Etiketin'de Kitap Listesi
devam ediyor 4g önce güncellendi
Camdan Hayaller
@gecekusud
Okuma
178
Oy
86
Takip
8
Yorum
233
Bölüm
17
Yine saat gece yarısı olduğu için kimsecikler yoktu ortada. Asansör için köşeye döneceğim sırada duyduğum seslerle korkarak hemen geri çekildim. Duvara yaslandım.
Gece gece 2 erkek görmek korkutmuştu. Ah, oysa hastanedeyim. Neden korkuyorsam? Kendimi toplayıp çıkmak için hamle yaptım. Ancak bu sefer duymuş olduğum kelimelerin beni ilgilendirdiğini anlayarak yeniden duvara yapıştım. Kulaklarımı kabartıp onları dinlemeye başladım.
Nefes nefese bir genç, sırtı bana dönük olan gencin önünde, elleri dizlerinde hem soluklanıyor hem de anlatıyordu.
"Kameralara bakamadık. Bakamayız da. İçerideki güvenlikler sağlamlar. Koca hastanede nasıl arayacağız o kızı? Ben yüzünü de görmedim. Onu bir tek sen gördün."
Sırtı bana dönük olan genç sinirlendi.
"O kızı ne olursa olsun bulmalıyız. O defteri almamız lâzım."
Karşısındaki onu onaylayarak başını salladı. O genç, bir kere daha söze girdi.
"Bulduğunda yaşatma. Defterdekileri okumuş olma ihtimalini göz ardı edip kendimizi riske atamayız."
Korku içerisinde gözlerimi irileştirdim. Boşta olan elimi ağzıma kapattım. Defter... Kız... Bahsettikleri kız bendim! Resmen öldürme emri vermişti bu manyak!
Minho... Ya ona bir şey yapmaya kalkarlarsa? Defter odadaydı. Ya defteri bulurlarsa ve Minho`nun okuduğunu düşünüp onu öldürürlerse?Hayır!
Arkama döndüm ve temkinlice çekilip bir müddet sonra hızla koştum. İlerideki merdivenlere yönelip birer birer çıkmaya başladım.
Bacaklarım şimdiden iflas etmişti. Odanın olduğu kata çıktığımda artık bacaklarımı hissetmiyordum. Sadece burnumdan nefes almak yetmiyor, ağzımdan da nefes alıyordum. Kalbim ağzımda atıyordu.
Az kaldı diye içimden kendimi tembihleyerek yine hızlandım. Odaya âdeta dalarak girince Minho yatağında hızla doğruldu.
Beni, daha doğrusu hâlimi görünce yüzü düştü.
"Jae Hee! Ne oldu?! İyi misin?!"diye sordu. Korkuyla yanına ilerledim.
Yatağın başına gelerek dizlerimi kırdım. Ellerimle yatağın kenarını tutunup düşmemek için destek aldım. Minho endişeyle bana bakmayı sürdürüyor ve benden bir cevap bekliyordu.
Panik yüzünden ağlamaklı çıkan sesimle anlatmaya başladım.
"Minho polisi aramalıyız! Sanırım başımız dertte. Hatta ben! Benim başım dertte. Gitmeliyim buradan!"
"Jae Hee sakin olup neler olduğunu anlatır mısın?"
"Minho defter! Defterde her ne varsa hiç iyi şeyler değil! Beni ve defteri arıyorlar! Aşağıda onları konuşurken duydum. Beni... Defterdekileri okuma ihtimaline karşı öldüreceklerini duydum! Sadece beni hatırlıyorlar. Seni de riske atamam!"
"N-ne diyorsun sen Ja Hee? Dur bekle! Kuzenim polis benim. Onu arıyorum hemen. Hiçbir yere gitmek yok. Seni bırakmam."
Güzel gözleri bu sefer güven vermek istercesine bakıyordu gözlerime. Ayaklarını sarkıtacağını anladığım an ayağa kalktım. Ayaklarını sarkıttı ve terliğine ayaklarını geçirerek leptobunun yanında olan telefonunu eline aldı. Hızla birini aradı. Çok geçmeden çağrısı cevaplandı ve konuşmaya başladı.
"Hyunjin! Acilen hastaneye gelebilir misin? Ama çok acil. Ölüm kalım meselesi. Gelince görüşürüz. Tamam, bekliyorum. Lütfen çabuk ol."
Telefonu kapatıp eski yerine koydu. Yavaş adımlar atarak karşıma geçti.
Gözleri bu sefer âdeta yalvarıyordu.
"Ağlama ne olur? Seni böyle görmek istemiyorum."
Ağlıyor muydum?
Ellerimi yanaklarıma attığımda hissettiğim ıslaklıkla ağladığımı fark ettim. Hemen ellerimin tersiyle yanaklarımı, gözlerimi sildim.
Uzun koltuğun karşısındaki orta sehpanın üzerine koyduğum defteri elime aldım. Yeniden Minho`nun karşısına geçtim.
"İçinde bu kadar önemli olan ne var bilmiyorum. Ama cebimden çıkan not şaka değildi. O çocuğa bir şey olmuş mudur Minho? Bana çarptıktan sonra gözlerime yalvarırcasına bakmıştı. O bakışlar... O not... Bunu nasıl şaka zannedebilirim ben? Ya ona bir şey olduysa?"
"Korkma Jae Hee, hiçbir şey olmayacak." dediği anda kapı tıklatıldı. Korkuyla ikimiz de kapıya baktık. Kapının arkasından biri seslendi.
"Müsait misiniz efendim, girebilir miyim?!"
Bu ses aşağıda bana sırtı dönük olan, öldürülmem için emir veren kişinin sesiydi!
...
tamamlandı 7g önce tamamlandı
Asla Bırakmam
@gecekusud
Okuma
170
Oy
62
Takip
9
Yorum
215
Bölüm
9
Bangchan, beni tam arka bahçeye açılan sürgülü kapıya getirmişti ki odamın kapısının ardından şiddetli sesler gelmeye başladı.
Kapıyı zorluyorlardı. Önündeki eşyalar ise hiçbir işe yaramıyordu. Kapı öne geldikçe ağır eşyalar bile oynuyordu resmen.
Bu sefer dehşet içerisinde kendi kendime fısıldayarak:
"Hayır," dedim.
Hyunjin için deli gibi korkuyordum. Onun için delicesine endişeleniyordum. O benim bu dünyada hiç sahip olmadığım tek kardeşimdi. O benim ailemin en güzel parçalarından biriydi.
Biz durunca Hyunjin de sesleri duyduğu yöne döndü. Sonra yeniden bize doğru dönüp endişe içerisinde bağırdı.
"Gidin artık! Arka bahçeye de her an girebilirler! Onları bizim çıktığımız, gizli geçidimizden çıkar Bangchan! Acele edin! Durmayın! Yalvarırım durmayın."
Yalvarırım durmayın, derken dudakları titremişti. O da bizim için çok korkuyordu. Gözleri dolmuş ve anında kızarmıştı.
Bangchan, Hyunjin`i başıyla onaylayıp beni kuvvetli bir şekilde kolumdan çekiştirmeye devam etti.
Bir ses duydum. Çok... ama çok yakından yükselen bir silah sesi.
Bangchan da duymuş olmalı ki beni çekiştirmeyi bıraktı. Hemen arkasına dönüp baktı. Ama ben... bakmaya cesaret edemedim.
Tahmin ettiğim şeyin gerçekleşmiş olmasından delicesine korktum. Kalbimde... çok derin bir sızı hissetmeye başladım. Nefes alamadığımı hissettim. Boğuluyor gibiydim. Boğazındaki yumru daha çok sertleşmişti ve daha çok canımı yakıyordu.
Gözlerimden boncuk boncuk gözyaşlarım süzülmeye devam ederken ağır ağır arkama döndüm.
Hyunjin... dizlerinin üzerine çökmüştü.
O... Ona bir şey olmuştu!
Kapı...
Kapıda delik vardı!
Kurşun deliği!
Hayır!
Hayır olamaz hayır!
Hyunjin`in de gözlerinden boncuk boncuk gözyaşları bir bir süzülmeye başladı. Ağzı aralıktı. Zor... çok zor nefes alıyor gibiydi.
Aralık olan ağzından yavaşça kırmızı bir sıvı süzülmeye başladı. Ka-ka-kan mıydı bu?!
"Hyunjiiiin!"
Dayanamadı.
Öne doğru düşecekken ellerini yere koydu.
Yerden destek alırken başını kaldırıp bize baktı.
O kanlı, dolu dolu gözleriyle gözlerimin içine derin derin baktı. Son kez yüksek sesle bağırdı.
"Gidin buradaaaaaann! Gidiiiin! Daha fazla oyalanmayın! Gidiiiin! Lanet olsun, gidin!"
Son kelimelerini söylerken hıçkırdı.
Hyunjin... Ağlamaya başladı. Sesli sesli ağlıyor, arada acısından olmalı inliyordu.
Yine de hâlâ kapıyı zorlayanlara karşılık verebilmek için yerde ellerinden ve dizlerinden destek alarak süründü.
Yatağımın arkasına geçti.
Yüzünü acıyla buruştururken sesli sesli ağlamaya devam edip tabancasını sıkıca kavradı. Namlusunun ucunu kapıya yöneltti.
Bangchan da ağlıyordu. Hyunjin`in bu hâli onun da yüreğini parçalıyordu ama ondan aldığı emri yerine getirmek zorundaydı. Bu sebeple beni çok daha kuvvetli bir şekilde çekti. Bahçeye çıktık.
Belki bir işe yarar diye yalvarmayı sürdürdüm.
"Yapma! Yapma lütfen yapma Bangchan! Ben giderim. Onu yalnız bırakma lütfen! Ona bir şey olursa dayanamam. Bangchan! Bangchan yalvarıyorum sana lütfen! Lütfen onu yalnız bırakma!"
Beni hiç tınlamadı bile. O sessiz sessiz gözyaşı döküp ilerlerken ben de içli içli, yüksek sesle ağlamamı sürdürüyor ve devamlı arkama, Hyunjin`e bakıyordum.
"Hyunjiiiin! Hwang Hyunjiiiin!"
Bağırışımı duydu.
Sadece gözleri değil, yüzü de kıpkırmızı olmuştu.
Onun da ağlayışını hâlâ işitebiliyordum.
Bana baktı. Buruk bir tebessüm etti.
"Seni çok seviyorum Mina! Hem de çooook!" diye bağırdı.
Ona karşılık bir cevap dahi veremedim. Gözlerim belki anlatmıştır ne hissettiğimi. Belki gözlerim konuşmuştur.
Son anda Bangchan beni hiç bilmediğim bir yere çekti.
Bahçemizi çevreleyen çalılardan biri meğersem kapıymış. O kapıyı açarak çıktık. Yeniden kapandı. Görünürde tamamen yeşil yapraklı çalıların bir parçasıymış gibi duruyordu.
Bangchan, bir an olsun kolumu bırakmadı.
Aklım da, kalbim de şu an sadece ailem dediğim insanlardaydı.
İçimdeki yangını bu sesli ağlayışlarım ve görünüşteki yıkık hâlim dahi anlatamazdı.
devam ediyor 2h önce güncellendi
Killers Reverance // Lee Know
@hollyclaret
Okuma
58
Oy
26
Takip
7
Yorum
65
Bölüm
4
“Bazen bir katilin ilk reveransı, sizin son dansınızdır.”
Üniversitenin en gözde balerini Hyun Ae, "Beyaz Kuğu" performansının son provasını yaparken, soyunma odasından gelen bir sesle gösterinin senaryosu değişir.
Açılan perdede artık masumiyet yoktur… sadece kan, fısıltılar ve ölümün dansı vardır.
Seol`ün aranan katili Lee Know sahneye çıkar.
Hyun Ae’ye mesajı nettir:
“Bu gece uyuma, Düşes.”
tamamlandı 2h önce tamamlandı
Adaletin Yanında // Stray Kids
@gecekusud
Okuma
2.13k
Oy
615
Takip
20
Yorum
824
Bölüm
74
"Hadi,git! Git ve yüzleş artık. Kız her şeyi anladı!"
Bangchan`ın sesini duymuştu duymasına ama daha bir adım bile atamadan yine durdu.
Çünkü Ha Ra son sürat kendilerine doğru geliyordu.
"Omo! Geliyor! Ben kaçıyorum,bak başının çaresine!"diyen Bangchan âdeta koşarcasına adım atarak uzaklaşmaya başladı.
"Dur-"deyip devamını getiremeyen Lee Know, Bangchan`ın da kaçmasıyla olduğu yerde `mıh` gibi çakılıp kalmıştı.
Saçlarını arkasına savuran rüzgârın verdiği ayrı bir çekicilik ile birlikte Ha Ra, Lee Know`un önüne gelerek 1 adımlık mesafesinde durdu.
Lee Know gözlerini onun gözlerine dikmiş hiçbir tepki vermiyor, sadece izliyordu.
Genç kız konuşmak için ağzını açtı ama açtığı gibi hızla geri kapattı.
Sonra gözlerini sıkıca yumdu ve sinirlerine hâkim olmak istercesine birkaç saniye boyunca kapalı tutup geri açtı.
Daha sonra arkasına, çardak tarafında Soobin`i döven ve hâlâ bu tarafa bakan yabancıya bakıp önündeki adama geri döndü. Bakışları yine onun gözlerini bulduğunda:
"Kimsin sen?"diye hiç beklenmedik bir sakinlikle sordu.
Lee Know da buna bayağı bir şaşırmıştı açıkçası. Hırçın güzelinin burada İsrafil`in görevini devr alıp sûra üflemesini ve kıyameti koparmasını bekliyordu ama yine de bu sakinliğe karşın cevap veremedi.
Sonra birden dengesiz bir şekilde tebessüm etmeye başladı.
Bu âlemi gücü ile 9.0 büyüklüğünde sallamaya gücü yeten Lee Minho bir kızın karşısında çivilenip kalmış, konuşmayı bırak neredeyse kekeleyecekti.
Genç adamın dudağı yukarı doğru kıvrılmış onu aslında daha da çekici göstermekteydi.
"Gülme be adam! Cevap ver bana! Kimsin sen?! Arkadaşımdan ne istedin? O adamı neden üzerimize saldın?!" diye bağırdı bir anda çardaktaki Felix`i göstererek.
Lee Know hâlâ gülüyordu.
Sinirleri daha da gerilen Ha Ra, bir kere daha gözlerini sıkıca yumdu ve içinden saymaya başladı. Ona kadar büyük bir sabırla saymayı başardığında gözlerini yeniden açtı ve hâlâ sırıtan adamın yüzüne baktı.
"Sana- kimsin- dedim?"
Her bir kelimeyi tek tek, üzerine bastıran bastıra söylerken aynı zamanda işaret parmağı ile Lee Know`un göğsüne vuruyordu.
Bu hareket ile Lee Know`un biçimli kaşları çatılsa da sevdiği kızın bu hâllerini izlemek ona gerçekten büyük bir zevk veriyordu.
Ama bu sefer susmadı. Hırçın güzelini daha fazla hırçınlaştırmamalıydı. Tamamen gerçekleri söyleyecekti. E canım az da mafyalık gururu ile hareket etsindi değil mi?
"Sana yıllar öncesinden kafayı takmış, attığın her adımı takip eden manyak biriyim."
🗡
"Hangi devirde yaşıyorsun sen dangalak! Ben sana ait falan değilim! Ben-kimseye-ait-değilim! Olmaya da meraklı değilim!" diye bağırdıktan sonra yine devam etmek için ağzını açtı.
"Defol buradan,defol! Yoksa avazım çıktığı kadar bağırır ve tüm siteyi ayağa kaldırırım!"
İşte Lee Know`un ondan beklediği hareket tam olarak buydu!
Kendisinin bile söylerken tiksindiği laflara karşılık hırçın güzelinin asla suskun kalmayacağını çok iyi biliyordu.
"Ahhh,"diyerek derin bir nefes verdi Lee Know. Yüzüne büyük bir gülümseme yerleştirdi.
"Biraz klişe mafya havasına gireyim dedim ama ben de beğenmedim bunu. İnsan bir mal değildir. Dolayısıyla, elbette kimse kimseye ait değildir. Benim seni sevdiğim doğru ama sen istemediğin müddetçe ne sana yaklaşır ne de zarar veririm. Takıntılı bir pislik değilim. Karşılıklı olsa daha güzel olurdu ancak senden karşılık beklemiyorum. Beklesem bile bu asla zoraki olmaz. Başkasını seversen eğer ve onun da seni sevdiğini anlarsam bir daha karşına çıkmam. Merak etme."
Lee Know, teslim oluyormuşcasına iki elini havaya kaldırdı ve sırıtarak geri geri adım atmaya başladı.
"Bu yüzden teslim oluyorum, Ha Ra hanım."
İsmini bile biliyordu bu yakışıklı serseri. Neyse ki gidiyordu.
Ha Ra, sırtının değdiği ağaca yaslanırken o dengesiz adamın bir daha gelmemesini umdu. Ardından sırıta sırıta aracına binişini izledi.
devam ediyor 1h önce güncellendi
Be Humble ~skz~
@roselson
Okuma
318
Oy
62
Takip
14
Yorum
159
Bölüm
9
"Her şeyin hep iyi olacağına inanırdım. Sevdiklerim yanımda olacak, beni hep koruyacak ve her zaman güldürecekti. Ama hayat, insanı en zayıf yerinden yakalayıp inandığı her şeyi yıkmaya meyillidir. Bazen elindekileri alır, bazen de seni karanlığa sürükler."
Bir çocuk, 10 yaşında ailesi tarafından bir kapının önünde terk edildi. Ağladı, yalvardı, anlamaya çalıştı. Ama hiçbir şey değişmedi. O gün gözyaşları bitti, içindeki çığlıklar sustu. Hayatının en karanlık dönemi böyle başladı.
Ancak bu yalnızca bir çocuğun hikâyesi değil... Humbles, üstün zekâlı bireyleri bulan, eğiten ve kendi çıkarları için kullanan gizli bir örgüt. Gözlerinden hiçbir şey kaçmaz. Öğretmenler, ailelerinden uzak yatılı okullardaki çocukları gözlemler ve rapor eder. Bir gün, bazı çocuklar sessizce kaybolur. Onların isimleri silinir, aileleriyle bağları koparılır, sesleri susturulur.
Peki, umutları çalınan bu çocuklar karanlıkta kaybolacak mı, yoksa ışığı bulup kendi yollarını çizebilecekler mi?
"O gün her şey değişti. O gün orada bitirdim bütün gözyaşlarımı."
Bu hikâye, sadece bir kişinin değil, onunla birlikte karanlıkta sesini bulmaya çalışan 7 kişinin de hikâyesi.
Stray Kids`in FREEZE müzik videosundan ilham alınmıştır.
devam ediyor 2a önce güncellendi
The Last Silence
-StrayKids-
@hollyclaret
Okuma
142
Oy
38
Takip
8
Yorum
106
Bölüm
3
Kim bilebilirdi ki tek bir sesin sekiz kıza umut olabileceğini? Kurtulacaklardı. Çıkacaklardı bu evden bu hapishane den. Bir gün kurtulacaklardı. Şimdi susup yarın konuşacaklardı.
"İnce bir ipin üstünde, gözlerimiz kapalı yürüyorduk. Siz gözlerimizi açana kadar"
(yazarın 2019 kurgusudur!) @hollyclaret
tamamlandı 3a önce tamamlandı
Baş Belası // Stray Kids
@gecekusud
Okuma
3.57k
Oy
458
Takip
32
Yorum
196
Bölüm
69
Annesini takip eden yavru bir ördek gibi o nereye giderse ben de arkasından oraya gidiyordum. Aynı zamanda çenem de boş durmuyor, sürekli ismini üst üste söyleyip duruyordum.
O ise beni hiç tınlamıyor, yoluna devam ediyordu.
"Minho?"
"Minho?"
"Minho?"
Artık bezsin de arkasına dönsün, yüzüme baksın diye bu gıcıklığı yapıyordum ama ne kadar kırgınsa artık yüzüme bile bakmıyordu. Sanki ben yoktum.
"Minho?"
"Minho?"
"Minho?"
Artık bu yaptığıma ben bile daha fazla dayanamadım.
"Ahh, yeter ama!" diye bağırarak onu takip etmeye devam ettim.
"Hangi tür insan böyle bir işkenceye dayanabilir ki? Nasıl tepkisiz kalabiliyorsun? Ben olsaydım şeytanı dinler, çakardım ağzının ortasına cidden!"
-Der demez durdu. Onun durması üzerine başımı sırtına tosladım.
"Ah!" dedikten sonra anında geri çekildim. Bu sefer bana döndü. Evet, döndü!
Ama nasıl bakıyordu biliyor musunuz?
Tek kaşını havaya kaldırmış bana az önceki söylediklerime nispeten, "Şeytan öyle mi dermiş?"der gibisinden bakıyordu.
Sadece bakışlarından bile bana bunu sorduğu belli oluyordu. Anlayınca hemen sırıttım.
"Aaaa... Şey... Şeytanı dinlememek lazım. Evet evet, kesinlikle şeytanı dinlememeliyiz! Ne öyle ağzına çakmak falan? Onun yerine sakin kalıp, sabredip duymamazlıktan gelmek en iyi- "
Ne diyorum ben ya?
Resmen şu an kendi ağzımla kendime kapak yaptım.
Sustum ama geciktim tabii ki. Başını bir sağa bir sola sallayan Minho derin bir nefes alıp verdi. Bu zamana kadar hiç konuşmamıştı ama nefes verdikten hemen sonra:
"Baş belası." dedi.
Gıcık işte, ne olacak?! O kadar konuşmaya çalıştım ama tek kelime dahi etmedi. Şimdi ağzından çıkan bu iki kelime de neyin nesiydi böyle?
Gözlerimi devirdim ve klasik esprilerden birini yaptım.
"Memnun oldum. Ben de Alya."
"Ciddi olamaz mısın?"
"Olamam ciddi falan. "
"Çocuk gibisin."
Yeter ama artık bu kadar. Benim de sabrımın bir sınırı var ve bu sınırı aşınca her insan gibi ben de sinirleniyorum.
Dayanamadım.
Biraz sesimi yükselttim ve karşımda dikilen Minho`ya bakarak konuşmaya başladım.
"Ben miyim çocuk gibi olan? Seninle insan gibi oturup sadece 2 dakika konuşmak istedim! Seninle konuşup yanlış anlaşılmaları düzeltebilmek için Amerika`dan, babamdan kaçtım! Ama sen... Beni takmıyorsun bile! Sadece 2 dakika ya, 2 dakika! 2 dakika konuşacak kadar dahi hiç mi hatırım yok üzerinde?! Asıl çocuk gibi davranan sensin!"
"Sence de... Sana böyle davranmaya hakkım yok mu Alya? Geçmişimizi, bizi sen mahvettin. Hem de bir hiç uğruna! Yıllar sonra çıkıp geliyorsun ve benimle konuşmak istiyorsun. Neden? Ünlü oldum diye mi?! Ne değişti ha? Söyle!"
"Saçmalama! Ünlü olman beni neden ilgilendirsin?! Babamdan dolayı yeterince şana, şöhrete, paraya sahibim zaten!"
"O zaman neden?!"
Sustum.
Gözlerimden aşağı süzülen gözyaşlarını hisseder hissetmez hızla sildim ve Minho`ya arkamı döndüm.
Bu soruya cevap vermek kadar zor bir şey yoktu şu an hayatımda. Evet, her şeye sahiptim. Ama tek bir şey hariç.
Ölüyorum Minho... Ölüyorum...
Son defa seni görmek için geldim. Belki aramızdaki yanlış anlaşılmayı da düzeltebilirim diye geldim. Ama... Ama yapamıyorum. Bunu sana nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum.
..
devam ediyor 4a önce güncellendi
Angard
@hollyclaret
Okuma
163
Oy
58
Takip
11
Yorum
126
Bölüm
4
8 kızın ülkesini temsil etmek hemde yeni yerler görmek için eskrim kılıçları ile gittikleri ülkede kaderleri değişti. Yoksa zaten kaderleri bu muydu?
Kader ve kılıç mı? Yoksa zaten kaderi yazan kılıç mıydı?
"Angard!"
@hollyclaret
devam ediyor 7a önce güncellendi
THE SECRET - HWANG HYUNJIN
@urmyhope
Okuma
34
Oy
4
Takip
2
Yorum
1
Bölüm
2
"Bana aşık olamazsın....Sevemezsin...."
Dizlerinin üzerine çökmüş, nefeslerini düzene koymaya çalışan güzel kızın terden yüzüne yapışmış saçlarını düzeltmek için kanlı ellerini uzattı ancak tenine dokunamadı. Masumluğunu kirletmek vicdansızlık gibi geldi. Gerçi düşününce elleri kanlı bir katilin karşısındaki insana besleyeceği merhamet duygusu en fazla ne kadar olabilirdi ki?
"Çok geç..." Genç kız önünde kendisine uzanmak üzere olan kanla kaplanmış ellere baktı. İçindeki korku gittikçe büyüyordu. Kendisine engel olamayarak gözlerini kapattı. Kan kokusundan kusmamak için zor duruyordu.
Bunu gören katilin dudakları kıvrıldı ve ellerindeki kanı bu güzel gözlü kızın yanağına sürdü. "Bundan sonra kaçışın yok, biliyorsun değil mi?"
Kaçış yoktu, Hwang Hyunjin`in sırrını öğrenen herkes ölmeye mahkumdu...
tamamlandı 1h önce tamamlandı
Star Lost ~skz~
@roselson
Okuma
692
Oy
149
Takip
33
Yorum
109
Bölüm
12
Kᴀʀᴀɴʟıᴋ ᴄ̧ᴏ̈ᴋᴜ̈ʏᴏʀ ɢᴜ̈ɴᴅᴇɴ ɢᴜ̈ɴᴇ.
İᴄ̧ɪᴍᴅᴇ ʜıʀꜱıᴍı ᴋᴀʏʙᴇᴛᴛɪᴍ.
Yᴀʟɴıᴢ ᴋᴀʟᴍıꜱ̧ıᴍ ɢɪʙɪ ꜱᴀɴᴋɪ....
🎶Sᴛʀᴀʏ Kɪᴅꜱ-Sᴛᴀʀ Lᴏꜱᴛ🎶
Sevgilisinin Stay olmasını kıskanan psikopat bir adam sürekli üyelere tehdit mesajı gönderir. Chan bunu sürekli personele iletir ama personel umursamaz. Ve o bahsedilen gün gelir. Adam elinde bir silahla üyelerin odasındadır. Üyeler ise ölümün ucunda...
Birbirinden farklı hikayelerle üyelerin hayata tutunma çabası...
Gɪᴛᴍᴇɴᴇ ɪᴢɪɴ ᴠᴇʀᴍᴇᴋ ᴄᴀɴıᴍı ᴀᴄıᴛᴛı.
Bᴜɴᴀ ꜱᴇʙᴇʙɪʏᴇᴛ ᴠᴇʀᴇɴ ʙᴇɴɪᴍ.
Hᴇʀ ꜱ̧ᴇʏ ʏᴏʟᴜɴᴅᴀʏᴍıꜱ̧ıᴍ ɢɪʙɪ ᴅᴀᴠʀᴀɴꜱᴀᴍ ᴅᴀ Bᴜ ʏᴀʟᴀɴ ꜱᴏ̈ʏʟᴇᴍᴇʏɪ ʙɪʟᴍᴇʏᴇɴ ᴏ̈ᴢʟᴇᴍɪᴍ ᴘɪꜱ̧ᴍᴀɴ ᴏʟᴍᴀᴍᴀ ꜱᴇʙᴇᴘ ᴏʟᴜʏᴏʀ. Pᴀʀᴀᴍᴘᴀʀᴄ̧ᴀ ᴏʟᴍᴜꜱ̧ ᴀɴıʟᴀʀıᴍᴅᴀ ꜱɪᴢɪ ᴀʀıʏᴏʀᴜᴍ.
Bɪʀɪɴɪ ʏᴀᴋᴀʟᴀʙɪʟᴅɪɢ̆ɪᴍᴅᴇ ʙɪʟᴇ ʜᴀᴛıʀʟᴀᴅıɢ̆ıᴍ ᴛᴇᴋ ꜱ̧ᴇʏ ɢᴏ̈ᴢʏᴀꜱ̧ʟᴀʀıɴıᴢ.
🎶Sʇɹɐʎ ꓘı̣ps-Ǝx🎶 🥲
*Ship yok