Büyük bir şirket, sert patron, hain ortaklar... Kendi halinde bir hayatı olan Aylin staj için girdiği şirkette patronunun isteği üzeriyle asistan olarak çalışmaya başladığında bilmediği bir şey vardır. Hayatının büyük bir kısmı değişecekti... Uyarı: Kitap argo küfür ve içerikli unsurlar içermektedir!!!!!

İçimizdekileri anlatmak istesek te susmak zorunda kalırız bazen bir umut duyulur sesimiz sanırız ama hep yokuz gibi davranılır hayatımızı adadığımız insanlar bile gün gelir unutur ve kalabalıklar ortasında yapayalnız kalırız...

Alamadığımız sahnelere ithafen...

Ajan olan alara bir görev için rusyaya gider........ Devamini hikayede okuyalimm★

OsBal`ın hem dram hem aşk hem de aksiyon kokan yolculuğu ⚔️

"Sevgili Günlük, O gün bana, beni sevdiğini söylediğinde az kalsın kalbim duruyordu. Çünkü bende onu çok seviyordum.."

"Nilda, sen benim kaderimsin." "Bu da nereden çıktı? Kaderi yalnızca Allah bilir. " "Öyle tabi ama bildiğim bütün yolların sana çıkmasının bir anlamı olmalı. " Her şey Aynur`un küçük bir kafede onunla karşılaşmasıyla başladı... Her şey tesadüf müydü? Aynur`un hayatı zannettiği kadar küçük müydü? Ve asıl soru Aynur aslında kimdi?

Kendinizi bu hikayeye kaptırıp sınamaya ne dersin? En yakın arkadaşının ölümü, çocukluğu, şimdiki duyguları... Kimin Neden Ne için yaptığını bilinmeyen bir hikaye. "Kalbinden fışkıran kan yüzünde ki gülümsemeyi silmedi. Aksine daha korkutucu ve ürkütücü bir hale soktu."

"aynaya baktığında hangi yüzünü görüyorsun iki yüzlü olduğun buradan belli oldu da"

Yaşıyorum, nasıl olduğu meçhul olsa da yaşıyorum. Bazıları vardır, yaşamak için yaşar; bazıları vardır, ölmek için yaşar lakin sonuç olarak hep yaşarız. Tıpkı bir kar tanesi gibi; sessizce doğ, büyü ve öl. Ben deli miyim, bilemem ama sizin aptal olduğunuz konusunda hemfikiriz. İnkar ettikçe batacaksınız çünkü gerçekleri inkar edemezsin.

Bir iylikle tüm hayatı deyisen kiz

SATRANÇ. Bulunduğumuz örgütün adı buydu. Türkiye`nin en tehlikeli örgütüydü. Yaşamla ölümün kardeş olduğu bu örgütte çocuklar yer alırdı. 5 yaşında orada yer alır ya kaybederdiniz ya da kazandığınızı düşünürdünüz. Ben Eflal Soylu bu örgütün bir üyesiyim. Gelecekte örgüte ihanet edecek senaristim ben. Ben sistemin şimdiye kadar gördüğü en kötü üye olacağım. Ve son olarak; Ben Eflal Soylu, sonu olmayan bir yola çıkıyordum. Yanımda bana güvenen 5 arkadaşım ile sisteme ihanet etmek için sistemin kendi olmaya çalışıyorduk. Bu sistemin kazançları uğruna harcanan çocuklar için her şeyi göze almıştık. Ben Eflal Soylu artık ruhumu Şeytana satmayı bırakmış ,Şeytanın ta kendisi olmaya karar vermiştim.

Ana karakter Aymila, lisans hayatında Erasmus ile yurtdışına çıkıp geri dönmüş, yüksek lisans için tekrar yurtdışına gitmiştir. Okurken yarı zamanlı çalıştığı mekânda patronunun yakın arkadaşı Benedict ile tanışmıştır. Arkadaşlıkları zamanla aşka dönüşmüştür. İki yıl süren bu süreçte birbirlerine destek olmuş, farklı ilişkilerde bulunarak arkadaşlıklarını koruyacaklarını düşünmüşlerdir. Ancak sonunda hislerini inkâr edememişlerdir. Birlikte geçirdikleri dört ayın ardından Benedict bir uçak kazasında hafızasını kaybetmiştir. Aymila unutulmanın nedenini sorgularken, Benedict yaşadığı korkularla yüzleşmiştir. Bu hikâyede karakterlerimiz, aşkı yeniden bulup korkularını aşarak kendilerini sorgulayacaklardır.

Ayrılık, hayal kırıklığı, terk edilmişlik, kaldırılmıştır en kötüsüne yanlızlık... Kocaman bir konak düşünün mardinin ortasında en az içinde yaşayanlar kadar taştan oluşturulmuş koca bir konak. Koca koca odalar büyük tablalolar atalarımızın resimleri kalabalık bir konak. Bense bu konakta yanlız bir serçe.

TİME CHANGES EVERYONE...

Hacer Akyol tarafından yapılmıştır...

İngiltere taht kavgası yüzünden ikiye bölünmüştü, iki kardeş de bir daha görüşmemek üzere yemin etmiş ve sarayları ayırmışlardı. Sarayları ayırmakla da kalmayıp İngiltere`yi Greenwich ve Redwich olarak ikiye bölmüşlerdi. Sadece bir nesil sonra Greenwich`in yeni varisi doğdu, Harvard Patrick. Greenwich`in varisi Prens Harvard Patrick. Zaman geçer Harvard Patrick büyür ve kızların hayallerini süsleyecek kadar yakışıklı bir oğlana dönüşür, fakat o kalbini genç bir köylü kızı olan Lenora Synder`e kaptırmıştır. Lenora Synder sıradan bir köylü kızıdır ancak bunun Harvard Petrick`le arasına girebilecek bir engel olduğunu düşünmez, sevgilerine inanır, sevgilisine güvenir ancak yanılıyor olabilir mi? Günlerden bir gün Harvard ve Lenora beraber vakit geçirmek için Redwich`de kamp yapmaya giderler, bu iki aşığın aşkı için tek kaçışlarıdır, belli zamanlarda buluşurlar ve hayatlarının en güzel anlarını yaşarlar. Her zamanki gibi sakin bir gün seçip buluşmaya karar veriler fakat bu sefer ki kampları tahmin ettikleri gibi ilerlemez. Lenoranın taşıdığı büyük yük ve Prens olmanın sorumluluğunu taşıyan Harvard`a bu yük çok ağır gelicek ve bu ikisininde sonu olacaktır. Harvard`a hamile olduğunu söylemek için gün sayan Lenora hiç beklemediği bir tepkiyle karşılaşır ve ardından tahmin edilemez bir intikam ateşi yanar. Bu intikam ateşi tüm İngiltere`yi yakıp kavuracaktır.

Doktor & Asker kurgusu. Gerçek karketerler ve gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanmıştır.

Engin bir hata yapmış ve kız kardeşini seven adama aşık olmuştu. NecdetxEngin Bl

Bir itfaiyenin aşk zorluğu

Tabela mı asalım artık kalplere dikkat kırılır diye.

Hayat süprizlerle doludur derler ya. İşte ben o süprizin tam ortasındayım. Bu süpriz iyi mi kötü mü bilmiyorum. Sabah her gün yaptığım gibi işe geldiğimde eve bir ayyaşla döneceğimi nasıl tahmin edebilirdim ki?

Elif, yıllar sonra çocukluğunun geçtiği kasabaya geri dönmüştü. Göl kenarındaki eski ev, zamanın etkisiyle yıpranmıştı. Kapıyı açtığında, içinde bir hüzün ve merak vardı. Annesinin anlattığı hikayeler canlandı kafasında. Burada ne kadar zaman geçirmişti, ama her şey neden bu kadar unutulmuştu?

Doğumuyla beraber ölümle tanışan ve hayatı boyunca birçok kayıplar veren Ali Sadi… Ölümle her karşılaşması yaşama olan inancını zayıflatmış ve giderek yalnızlaşmıştır. Sevdiklerini sırayla kaybeden karakterimiz artık ölüm ile bir düelloya girmek üzeredir. Ya kazanan olacak ya kaybeden. Yaşam ile ölüm, akıl ile kalp arasında sıkışıp kalmış fikirler ve iç sesi ki bu; Ali Sadi’nin en büyük kalabalığı, belki en yakın dostu belki de en çetin düşmanı. İç sesiyle girdiği trajikomik münakaşalar, türlü akıl oyunları, verdiği psikolojik savaş Ali Sadi’yi bir dönüm noktasına getirecektir. Gazetede gördüğü bir klinik psikoloğun köşe yazısıyla başlayan fikri odalar, zihinsel bir yolculuk. Geçmişte kaybettiği insanların aslında bilinenden çok daha farklı –şüpheli- olduğunu ve yaşadığını zannettiklerinin ise çoktan ölümle kucaklaştığını hayal ile gerçek arasındaki bu yolculukta anlayacaktır. Acının gözyaşıyla sürüldüğü topraklarda hayat ağacı tekrar filiz verecek mi? İntihar mektubuyla başlayan kitap, on ay öncesine dönerek dönüm noktasından başlayarak olayları ele alıyor. Tüm yaşadıklarını ortaya dökmekten çekinmeyen karakterin uzun süren yalnızlığından sıyrılma çabaları ve peşi sıra gelen seanslar... İkilemlerle geçen süre içinde psikoloğa karşı eski, köhne yüreğinde belli belirsiz duyguların gezinmeye başlaması ve bu duygular etrafında şekillenen olaylar; acı, aşk ve anılar eşliğinde ve mesleğinden edindiği tecrübelerle de harmanlanarak kahramanın zihninin en derin yerlerine bir yolculuk başlıyor. Yakın tarihimizde yaşananlar, kahramanımızın geçmişiyle kesişiyor ve okurlarında hissedeceği acıyla yoğrulan ortak hisler gün yüzüne çıkıyor. Modern zamanın Leyla ile Mecnun’un aşkına şahit olanca yoğunluğuyla şahitlik ederken, bazen bir hobi odasında bazen bir tatil beldesinde mitolojiyle harmanlanan bir aşkın peşinden gidiyoruz. Anlatılan ‘an’a özel olarak kaleme alınmış şiirleriyle özgünlüğünü perçinliyor ve eğer aşk üzerine bir tarif yazılacaksa -seanslar arasında gezinirken anlaşılacak ki- bu kitaptan alıntı yapılmadan eksik kalacak. Peki ya tüm yaşananlar yalnızlığının verdiği sanrılara mı ait? Ne kadarı hayal ne kadarı gerçek? Kitap finaliyle okuyucunun hırpalanmasını, terlemesini, kendi hayatını tekrar tekrar sorgulamasına sebep olacağını, içeriğinin yoğunluğuyla değişen sayfalarının birbirini izleyeceğinden emin sona doğru yol alıyor. Yolculuğun sonunda yıllar önce verilmesi gereken, gecikmiş bir sözün kıyısında kitabımız nihayete eriyor.

Bu kitap varlığın içinde ki yokluğu anlatıyor, var olan bir hayatın nasıl yok olduğunu Olduğunu düşündüğü aşkın aslında hiç olmadığını Yüzündeki gülücüklerin aslında sahte olduğunu anlatıyor. Kısaca bu kitap olmayan bir hayatı o hayatın icinde sıkışıp kalmış bir küçük kız çocuğunu anlatıyor...