Ülkenin en tehlikeli mafyasıyla zorla evlenen Derin acaba şimdi ne yapacak?

"Ne oldu?" diye sordum korkuyla. Son dakika birşey çıkmıştı işte... Al başına belayı... "İstemediler mi Fatma`yı?" diye sordum. Esma abla kapıyı kapattıp yatağa doğru yürüdü yanıma oturduğunda, "İstemesine istediler de Fatma`yı değil seni istediler!" dedi karşısında ki kapıya boş boş bakarak. "Ne..." dedim boş bulunup ama gerisi gelmedi. Ne demek beni istediler? Adam yüzümü bile görmedi nasıl beni isterler. "Şaka? " dedim olmadığını bile bile... Kapıdan içeri bir hışım giren yengem ile şaka olmadığına emin oldum. "Kalk bakalım gelin hanım!" dedi sinirinden alaya vuruyordu "Koskoca Karacahanlar`a gelin gidiyorsun şu haline bak!" dedi üstümü başımı düzeltmeye çalışarak.

Bir hikaye başlıyordu genç bir adam ve genç bir kadının asırlar boyunca konuşulacak bir hikayesi sende mi beni sevmiyordun Koray? Bu kadar mı kötü bir insandım ki?. Sevilmek istemekten başka ne yapmıştım? Dünyayı ele geçirmiş güçlü, milyarlarca üyeye sahip bir örgüt. Tasarladığı virüsü bir insana iğne yardımı ile aktarır. Tüm dünyaya yayılan virüs. Beyin fonksiyonlarını öldürerek insanların kontrolünü kaybetmesini sağlar. Bu virüse yakalananlar akıl sağlığını kaybederek vahşi birer katile dönüşürler.Çalıştığı hastaneden bir tanıdığı tarafından iftira ile atılan Sahra Emel ve VİSE"Virüs İle Savaşma Ekibi" başkanı Koray Miran Candemir bu yolda virüsü yenmek için mücadale eder.

Neden böyle oldu bilmiyorum nasıl olmalıydı onuda bilmiyorum.

Bir uçurum Bir ölüm Bir intihar Bir oyun Ve İki Yabancı... Geçmişin hataları, geleceğin seçimleri, Verilen kayıplar, solup giden hayatlar, Örülen kader ağları, birleşen yollar. Yaralı yürekler, Kırık kalpler, Dostlar ve aşklar, İhanetler, pişmanlıklar. Peki ya son? Son... Son, belki de bu hikâyede en baştan belliydi.

Gece Vitale. Ünlü model. Herkesi güzelliğiyle etkileyen büyüleyici bir güzelliğe sahip olan kadın. Kunt Santoro. Tehlikeli Mafya. Bütün kadınların dikkatini çeken yakışıklı bir adam. Gece Vitale`ye aşık olan kim varsa ölecekti. Çünkü onun tek bir sahibi vardı. Kunt Santoro. Gece`nin büyüsüne kapılmıştı. Gece Kunttan hoşlanabilirmiydi? Belki de hoşlanabilirdi. Gece Vitale sadece kendini kandırıyordu. Herşey Gece`nin bir numara sallayarak ona yazması ile başlamıştı. Eğer o gün Gece numara sallayıp Kunt`un numarasını tutturmasaydı. İkiside sadece birbirini internette gören bir ünlü olarak kalacaktı. Fakat bu aşkın arasında aynı zamanda da Kunt`un büyük sırları vardı, aynı zaman da Gecen`inde. Bu aşk ya olacaktı ya olacaktı.

Boksçu bir kız ile Futbolcu bir erkeği tanıştıran şey ya yanlış bir numaraysa? Diğer; Ölmek İstemiyorum Son Yemin -Aşk Hikayesi- İsimsiz Gözler-Texting Ay Yüzlüm-Yarı Texting Parmaklıklar Ardında Kitaplarımı okumayı unutmayınn. İyi okumalarr

Küçük bir kasabada doğup, büyük hayallerin peşinden koşan bir gencin içsel mücadelesi… Yanlış aşklar, yıkıcı dostluklar, bastırılmış benlik… Bir an geldi. Her şeyi değiştirdi. Ve artık hiçbir şey eskisi gibi değildi.

2053`te geçen bir anayasanın kurbanı olan insanlar...

Geçmişlerinde yarım kalmış bir aşkın küllerinden yeniden doğma hikâyesi… Esra ve Özkan, yıllar önce birbirine söz vermiş iki gençtir. Ancak Özkan’ın hayatını altüst eden bir hastalık, onun tek başına bir karar vererek Esra’dan vazgeçmesine neden olur. Gidişi, Esra’nın kalbinde kapanmayan bir yara, Özkan’ın içinde hiç dinmeyen bir pişmanlık bırakır. Yıllar sonra kader, onları aynı iş yerinde tekrar karşı karşıya getirir. Her bakış, geçmişin acısını; her sessizlik, söylenemeyenleri fısıldar. Esra’nın kırgınlığıyla Özkan’ın pişmanlığı çarpışırken, iç içe geçmiş sırlar yavaş yavaş gün yüzüne çıkar. Ayrılığın aslında bir fedakârlık, suskunluğun bir sevgi biçimi olduğunu öğrenen iki kalbin, birbirini yeniden bulma mücadelesi… Gitmek bazen sevmemek değil, korumaktır. Ve bazen en büyük savaş, kal diyemediğin birine hâlâ ait olmaktır.

Kırık Kalbin Işığı Damla’nın dünyası, babasının ölümüyle karardı. Her şey anlamsızlaştı, umut uzak bir yıldız gibi görünüyordu. Ama karanlığın içinde biri vardı: kalbine dokunan, yarasını fark eden biri… Zamanla sevgi yeniden filizlendi. Damla, rüyalarında babasıyla konuşarak hayata tutundu. Kırılmış bir kalpten de ışık sızar bazen — yeter ki umut etmeye cesaret et.

Karanlık Bir Şehir... Gecenin Gölgesinde Saklanan Sırlar, Yeminlerle Mühürlenmiş Eski Anlaşmaların Tozlu Sayfalarında Unutulmuş Gibi Görünse De, Aslında Her Biri Kanla Yazılmıştı. Bu Şehrin Sokakları, Güvenin Yok Olduğu, Dostların Düşmana Dönüştüğü, İhanetin Her Köşede Pusuda Beklediği Bir Arenaya Dönüşmüştü. Orada, Geçmişin En Derin Yaralarını Taşıyan Bir Genç Kadın Vardı. Ailesinin Karanlık Sırları, Onun Hayatını Tamamen Değiştirecek Bir Fırtınanın Habercisiydi. Sevgiyle Örülen Bağlar, Ansızın Koparılmış Bir Zincirin Halkaları Gibi Paramparça Oldu. İntikam Ve İhanet, Yalnızca Kelimeler Değil, Yaşanması Gereken Acı Bir Gerçek Haline Gelmişti. Her Adımı, Kendisini Ve Sevdiklerini Korumak İçin Verilen Zorlu Bir Savaşın Başlangıcıydı. Gizli Planlar, Tehlikeli Oyunlar, Kırılmış Yeminler... Hepsi Onun Etrafında Birer Gölge Gibi Dolaşıyor, Adımlarını Takip Ediyordu. İmkânsız Görünen Bu Karanlık Evrende, Hayatta Kalmak İçin Doğru Zamanlamayı Ve Soğukkanlılığı Öğrenmek Zorundaydı. Bu, Sadece Bir İntikam Hikayesi Değil; Kaybolan Umutların, Yıkılan Hayallerin Ve Kırık Yüreklerin Hikayesiydi. Karanlığın İçinden Sıyrılıp Yeniden Doğmak İsteyenlerin Savaşıydı. Ve Şimdi, Tüm Bu Gölgeler İçinde, Gerçek Kimlikler Ortaya Çıkacak, Eski Sırlar Gün Yüzüne Çıkacak Ve İhanetin Bedeli Ağırca Ödenecek... Kanlar Dökülecek Bedeller Ödenecek

Merhaba sevgili okurlarım, ilk kitabım bu benim. Düzenli bir şekilde yazmaya çalıştım. Yorumlarınızı bekliyorummm. Umarım beğeneceğiniz bir kitap olur. 😻💖

Gökyüzünden binlerce yıldızın kaydığı o gün iki genç yan yana, biraz da diz dize otururlarken oldu her şey. Oğlan kıza, onu ilk gördüğü andan beridir sevdiğini söyledi. Kız ise utançla parmakları ile oynadı. Bu memlekete geldi geleli adetlerine uyum sağlamakta güçlük çekiyorduysa da hisleri öyle değildi ya. O da besbelli seviyordu oğlanı. Yine de söz etmeye ar etti. Nasıl derdi? Babası bacaklarını kırardı! Babasını da hatırlayınca irkildi, yüzünde açan çiçek soldu, ayaklandı hemencecik. Gideyim diyecekken oğlan da kalktı. Oğlan pervasızdı, gönül çelmekle pek bir anılırdı. Şu mahallenin bütün kızları; güzeli, çirkini, uzunu, kısası, derlisi toplusu hep birden şu oğlan bana baksa diye ah ederdi. Bakardı oğlan, çapkındı zira. Ergenliğinin orta yerinde ulaşabildiği tüm kızlara elini sürerdi. İyi yürekliydi ama. Eli ayağı tutmayan yaş almış komşularının varsa elinde öte beri, alır evlerine kadar taşırdı. Yahut darda kalmış küçük bir çocuk görünce sarılır, güvenlice evine yollardı. Her iyi gibi onun da kusuru vardı. İşte o kusur da Mahruze`nin göğüs kafesine sığmaya çalışan kalbini paramparça ediyordu. Gitmeye yeltendi, oğlan tutuverdi bileğinden. "Biraz daha kalsan?" Kalırdı Mahruze. Zaten anneciği de onun annesiyle sohbete dalmıştı. Kahveler içilmiş, sonra da ters çevrilmişti. Anneciği pek iyi bakardı kahve falına. Mahruze`ye de bakardı. Sonra hoşuna gitmemiş gibi, `Al yıka şunu, içine de hiç bakma!` diye uyarırdı. Mahruze inanmazdı ama işte insanoğlu, bir telvede kader arardı. O da karmakarışık şekilleri gördüğünde epeyce anlam çıkarmaya çalışır ama bir türlü çıkaramayınca da yakalanırdı annesine. Gülerdi annesi ama yarımca. `Merak etme,` derdi. `Senin bahtında güzellik var. Var da sen ciğersizin birine tutulacağın için,` deyip elini sallardı. Hakikati söylemişti annesi. Ciğersiz değilse de kahpeydi gözleri. Bir baktığına bir daha bakmazdı, istemezdi işte. Çekindi Mahruze, gözlerini indirdi. Oysa gözleri tüm ışıkları içine almış gibi parlarken indirmesin istedi oğlan. Şöyle doya doya baksa, o gözlerden ufacık öpse... Bir deli cesaretti vurdu göğsünü, tuttu kızın çenesinden, kaldırdı başını gözleri değsin diye gözlerine. İçi kanatlandı oğlanın. Oğlan da kulağına Ahmet ismi okunduğu andan beridir böyle gözler görmediğine yemin ederdi. Ahmet zaten olur olmadık yeminler ettiğinden bir kıymeti olur mu bilmezdi. Taştı içinde taşıyamadığı sözler. "Gözlerin ne güzel!" Yaklaştı biraz kuş gibi titreyen kıza. "Şu dünyayı içine almış, sığdırmış gibi..." Az kalsın yıkılıyordu Mahruze. Daha evvelinden böyle sözler işitmediğinden ne diyeceğini de bilemedi. Az sonra Ahmet iyice sokulup kızın gözlerinin üzerine derin bir öpücük bırakınca ister istemez tutundu ona. Ahmet bir kere fırsatı bulmuştu ya gözlerden şakaklarına, yanağına ve en son kor gibi görünen dudaklarına bastırdı dudaklarını. Mahruze yitip gidecekti besbelli. Fakat derinlerde bir yerlerde babasının sesini duyunca toparlandı. Oysa, `Ulan!` demeliydi Ahmet`e. `Daha geçen günlerde 10`lardan afili Esma ile sen?` Diyemedi ama... Diyecek gibi de değildi hiç. Kaçtı durdu Ahmet`ten. Ahmet`e de sevda oluverdi bu kaçma kovalama işi. O kaçtıkça kovaladı, kovaladıkça kızın özünü özümsedi. Ne güzeldi Mahruze, hem içi hem dışı... *** Gençlik hevesi iki genci kıskıvrak yakaladığında aşkın ateşine yakalandılar. Ancak onlardan evvel çizilen yolları ayrıldığında bir daha karşılaşabileceklerini düşünmemişlerdi. Yıllar yılları kovalayıp kuyruklarını yakaladığında bir adalet sarayında bir davanın iki tarafı olarak karşılaştılar. Ancak artık gözlerde aşktan evvel vicdan perdesi vardı...

İnsan bazen sevdiğini bilmeden yaşar...

BU KİTAP TAKINTILI MAFYA KİTABININ İKİNCİ KİTABIDIR FAKAT KONULAR BAĞIMSIZDIR. YANİ BUNDA FARKLI KARAKTERLER OLACAK AMA YİNE MAFYA KURGUSU 🩷 BU KİTABI OKUMADAN ÖNCE TAKINTILI MAFYA KİTABINI OKUYUNUZ YOKSA ÇOK FAZLA SPOİ YİYEBİLİRSİNİZ 🩷

Yolların değil yılların ayırdığı bir aşk hikayesi 💔💔💔💔

İstanbul`un karanlığında başladı her şey... Bir yabancı bakış bir yanlış adım ve ardından gelen sarsıcı bir bağ. O karanlıktan geliyordu. O ışığa inanıyordu. Ama gölgelerin içinde aşk bile tehlikelidir.

Sevip de gösteremeyen ve bunu anlatamayan babalara ithafen, bir babanın ağzından yazılmış kitaptır. Hayatın zorluklarıyla baş başa kalmış bir durumda, tek ışığı kızı olan bir baba.

Hayat tesadüflerle dolu bir yaşamdır. Tesadüflerin en güzeli ise şans eseri hayatının aşkını bulmaktır. Leyla Sare Gökalp, Mert Atalay Gökalp abi kardeş olup Alya Ada ve Koray Altuğ kardeşlerine aşık olurlar. Peki hayat onlara neler gösterecek? Tatlı, komik, güzel bir aşk masalı okumak isteyene tavsiye edilir.

"Biz kadınlar ölmeyi öğrenmediğimiz sürece, bizi yasatmayacaklar Zühre!"

İnsanlar rüyalarında başka birinin zihnine geçebiliyor ama bu geçiş bazen geri dönülemeyecek kadar karmaşık hâle geliyor.

“Yarım Kalanlar Kulübü" *Yağmur Çalışkan* —Yarım Kalanlar Kulübü sadece bir hikâye değil, herkesin kalbinde sakladığı ama hiç anlatamadığı duyguların sesi... —Bu kitapta; çocukluğuna uzanan yolları, yarım kalan sevgileri, sustuğum anları bulacaksın. Liva ve Miraç, belki bir hayal... —ama onların hikáyesinde kendini görmen hiç de uzak değil. —Çünkü bazı insanlar büyürken kırılır, bazıları severken eksilir. & —Ve bazen bir kitap, seni en çok sustuklarınla yüzleştirir. —Her sayfa bir iç çekiş, her kelime bir iz... Bu sadece bir son değil, belki de seninle başlayan bir başlangıç. #yarımkalanlarkulübü #yazarolmakistiyorum #yazarlar #romanhikaye #yenihikaye #Liva&Meriç *12.05.25* ~Yağmur Çalışkan~

𝒀𝒂𝒏 𝒐𝒅𝒂𝒅𝒂𝒌𝒊 𝒌𝒂𝒗𝒖𝒔𝒎𝒂 𝒉𝒊𝒌𝒂𝒚𝒆𝒔𝒊...

Sabahları sessizlik severim ben. Ama bizim ev... sevmez. Kuş cıvıltısı, ayak sesleri, uzaklardan gelen mutfak telaşı... Sessizliğin üzerine ince ince serilen kaos örtüsü gibi. Alışıksın bir kere; Soner Konağı`nda huzur ancak tablolarda olur. Yatağımdan kalkarken telefonuma göz attım. Barış Abim`den tam dört arama. Aşağıda bir şeyler dönüyor belli ki. “Yine neyin peşindesin be abi,” dedim gülerek. Ama hayatımın değişiceni bilmiyordum. Belki gülmek yerine ağlardım...