Geçmişin karanlık sırlarını geride bırakıp yeni bir okula ve yeni bir hayata başladığını düşünen Asya kendisini bir cinayetin tam ortasında bulur ve tüm deliller onu göstermektedir peki sizce katil kimdir "Katil bize çok yakın herkes olabilir ben bile "

Defne Aksoy, annesinin ölümü sonrası psikolojik destek almaya başladı... Fakat bir şeyler fark etti, psikoloğunun garip davranışları bi` süre sonra göze battı sanki onu iyileştirmeye çalışıyor gibi değilde onunla yakınlık kurmaya çalışıyor gibiydi...

Bengi, yeni taşındığı evde bulduğu günlükte yazan esrarengiz yarım olan hikayeyi okuduğunda bu hikayeyi tamamlamaya karar verir. Ama o hikayedeki mektupları tamamladıkça aslında onun çevresinde yaşanan olaylar olduğunu fark eder...

Dünyanın öbür ucunda yaşanmış bir düş. Küçücük bir kız çocuğun düşü. Üstelik eksik kalmış, bırakılmış bir düş. Kim nereden bilebilirdi ki orada asla eksik bir düş bırakılmaması gerektiğini... Eksik bırakılan düşü belki bir bisikletti, belki bir kitap, belki bir oyuncak, belki, belki, belki, belkileri sonsuza kadar sıralamak yerine en iyisi bir an önce o belkinin bize bugün için getirdiği felaketi öğrenmek. Peki beraber öğrenmeye var mısınız?

Eski ailesinden şiddet gören kızımız gizlice Taekwaondoya başlar. Ve bir gün gelen bir telefon ile hem dünyası başına yıkılır hem de çok sevinir. Klasik gerçek ailem kurgusu ama kızımız ÇOK GÜÇLÜ!

Mafya ailesine gönderilen ajan ve ona ilk görüşte aşık olan adam

Mafya ailesine gönderilen ajan ve ona ilk görüşte aşık olan adam

Ailesini bebekken trafik kazasında kaybetmiş bir kızın küçüklüğünden beri asker olma hayaliyle büyüyüp, büyüyünce devlete çalışan bir ajan olmasını, ajan olduğu timde yaşadığı olayları ve son gittiği görevde başına gelen olayları anlatıyor.

Açıklama yazacak vakit yok

Ali Haydar Aksoy evlenmekten yana bir adam değildi ama ailesi onu çok darlıyordu. En sonunda Ali Haydar’ı kuzeni Afet ile evlendirmeye karar vermişlerdi, Afet’in ise sevdalandığı başka birisi vardı bu kişi de Dilan’ın abisinden başkası değildi…

Babamın ölümüyle çocukluğum sona erdi. O gece sadece onu değil; ailemi, huzurumu, hayallerimi de toprağa gömdüm. Ve o gece kendime bir söz verdim: bir gün geri dönecektim. Bir gün, bu acının hesabını soracaktım. Yıllarca bekledim. Gölge gibi izledim, en zayıf anlarını kolladım. Ve nihayet vakti geldiğinde, intikamımı almak için geri döndüm. Ama doğrudan düşmanıma değil... onun en değerli varlığına: kızına. Onun hayatına sessizce girdim. Kim olduğumu bilmesine izin vermeden dikkatini çektim. Önce merakını, sonra güvenini kazandım. En sonunda da kalbini… çünkü o kalbi kırmam gerekiyordu. Tıpkı babasının benim hayatımı paramparça ettiği gibi. Ama hesap edemediğim şeyler vardı. Onun masumiyeti, yıllardır içimde büyüttüğüm karanlığa meydan okuyordu. Ve gün geldiğinde, intikamla atan kalbim bazı şeyleri sorgulamaya başladı. Acı çekmesini izlemek düşündüğüm kadar tatmin edici değildi. Ama geri dönüş yoktu. Çünkü bu bir oyun değildi. Bu, benim karanlık yeminimdi.

akışına bıraktım kanks

İlk davasindan sonra müvekkilinin dava açtığı kişi tarafından başına bela açılan İncinin bu belalarla mücadele ederken kimliği belirsiz biri İnciye yardım ediyordu İnci bir yandan bu belalarla mücadele ederken bir yandan da bu kişinin kim olduğunu bulmaya çalışıyor ACABA BU KİŞİ BU YARDIMLARI İYİ BİR NİYETLE Mİ YAPIYORDU

Yazar kızmı çok normal bir hay yaşar ta ki geçmişindeki başrolü görene kadar "Sen o`sun değil mi?" Diye sordum. O ise sadece gülmekle yetindi

Herşey tarih dersinde verilen proje ile başladı

Ya simid aciklama felan yok gerk yok

`Öldü o,gitti!` dedi Nyx`in ablası.Ama bilmedikleri birşey vardı. Nyx yaklaşık 3 yıl önce ailevi problemleri ve gördüğü zorbalıklar yüzünden ortadan kaybolan ve bir daha hiç geri gelmeyen 17 yaşındaki gencecik bir kızdı. Ama kim bilebilirdi ki Nyx`in ölmediğini ve zorbalarında intikam almak için geri döndüğünü?

"Gölgeler Üssü" Beton duvarlar... Dikenli teller... Ve asla bitmeyen gözetim. Burada kimse özgür değil, kimse masum değil. Laçin, Kıraç, Ecrin ve Kaan... Dört farklı geçmiş, tek bir kapana sıkışmış hayat. Her biri kendi yaralarıyla, kendi sırlarıyla bu üste yaşıyor. Kimi kaybettiği birinin hayalini hâlâ taşıyor, kimi sevdiği herkesin bir gün gideceğine inanıyor. Kimi sessiz, kimi öfkeli... Ama hepsi, aynı soğuk nefesi soluyor. Üs, sadece beton duvarlardan ibaret değil. Burası, korkuların şekil aldığı, anıların susturulduğu bir yer. Kaçmak mı? Burada tek bir kural var: Kaçmaya kalkarsan, ya ölürsün... ya da gölgeler seni yutar.

Ne olunduğu bilinmeyen bir hayat belki senin belki onun belki de bir başkasının hayatı. Ama hangi hayat olursa olsun aynı kişi...

Yaralı bir kuştu Efla. Ama dimdik ayaktaydı. Çünkü biliyordu ki bu bir oyundu. Güçlü olmazsa kaybedeceği bir oyun. O, aralarındaki koparılmış bağlara rağmen, ezilmiş bir kalbe rağmen dimdik ayaktaydı.

Tüm yazılım becerilerimi kullanıp matematik notumu değiştirmek için okulun internet sitesine sızdığımda, bir cinayetin izleriyle karşılaşacağımı nerden bilebilirdim ki?

Aslı, çok küçük yaşlarda ailevi sıkıntılarla ve psikolojik şiddetle büyütülen küçük, narin bir kız çocuğuydu. Bu psikolojiden ciddi derecede sarsılmış ve bi o kadar da güçlü kalmıştı. Peki Aslıyı sarsan sadece ailevi sıkıntılar mıydı? değildi. Şimdi o narin kız çocuğunun yerini güçlü bir kadın almıştı. Bu kitabın gerçek kişi ve olaylarla ilgisi bulunmamaktadır.

GÜNEŞİN GÖLGESİ Bazı gölgeler, en parlak ışığın bile aydınlatamayacağı kadar karanlıktır… Güneş, yatılı okulunda yeni bir hayata başlamaya çalışıyordu. Ancak herkesin önünde olan biri, her zaman hedef hâline gelir… özellikle yanlış zamanda, yanlış yerdeyse. Bir cinayet. Bir kurban. Ve suçlanan tek bir kişi: Güneş Atabey. Ona inanan az sayıda insan vardı; kimisi sessizce destek olurken, kimisi göze alamadığı tehlikeye rağmen onun yanında duruyordu. Fakat bu okulda kimin dost, kimin düşman olduğunu anlamak neredeyse imkânsızdı. Ve bu, yalnızca bir cinayet değildi. Derine indikçe sırlar çözülüyor, maskeler bir bir düşüyordu. Güneş, farkında bile olmadan çok daha büyük bir oyunun içine çekildiğini anlıyordu… Ve unutmayın! Bâzı gölgeler, en parlak ışığın bile aydinlatamayacağı kadar karanlıktır.... Gecenin Rüzgar`ı...

Bu hikayedeki kızımız 2 hayat birden yaşıyor.. Rüyalarındaki olayların gerçek hayatına yansıdığını fark ettiğinde her şey başlar…

Aynı kan, iki ayrı dünya... Asel ve Asena Demirel, kaderin ikiye böldüğü ikizlerdi. Doğduklarında yan yanaydılar ama bir karar her şeyi değiştirdi — biri annesiyle Türkiye’de kaldı, diğeri babasıyla Almanya’ya gitti. Asel, sanatla büyüdü. Renklerle dolu tuvallerin arasında, duygularını resimlere dökerek huzurlu ve dingin bir hayat kurdu. Asena ise karanlıkla tanıştı. Bir yandan prestijli bir mimarlık şirketinin genç CEO’su olurken, diğer yandan babasının ardında bıraktığı mafya imparatorluğunu yönetmeyi öğrendi. Güç, sırlar ve kan Asena’nın gündelik hayatının bir parçası haline geldi. Yirmi bir yıl boyunca aralarındaki bağ hiç kopmadı. Farklı hayatlar, aynı kalp atışıyla devam etti. Ta ki bir gece telefon çalana kadar. Asena’nın babası öldürüldü. Ve bu ölüm, onu geçmişe — İstanbul’a, ikizinin yanına ve karanlığın merkezine sürükledi. Gerçek sandığı şeyler yıkılırken, Asena artık yalnızca bir CEO değil. O, bir hedef. Ve geçmiş, Asel’in masum hayatını da tehdit etmeye başlıyor. Asel huzurun içinde kaybolurken, Asena intikamın peşine düşüyor. Ama unuttukları bir şey var: Bazı sırlar, yalnızca kanla silinir.