Caissa (`Kaisa`): Mitolojide satranç ilahesi` demektir. "Onun bilmediği her bilgiye sahiptim... Zamanı geldiğinde her şey kendi kendine dökülecekti... Kum saatini her gün yeniden çevirmek zorundaydık aksi takdirde kumlar biterse işte o zaman dünyadan bile gitmek için büyük bir savaş verirdi. Belki hayal kırıklığı yüzünden olurdu belki de kaybettikleri onca şey yüzünden olurdu. Çünkü kum saatinin kumu dibe çöktüğünde herkes ölecekti. Fransa Ajanı İdil Arınç iki ay önce döndüğü Türkiye`de geçmişini an be an yaşayacaktır. Geçmişinde ki bütün herkes karşısında dikilecek ve ondan hesap soracaktır. Tek bir kişi hariç... Batırmak için yanına ajan olarak girdiği adam onu çıkmazdan kurtaracak, yeni bilgilerle bambaşka bir yola sokacaktır... Sahte kimliği ile hayatını devam ettiren İdil, eski kimliğine giden o yoldan ölümüne uzaklaşacak mıdır? Yoksa o yola koşarak mı girecektir? Bir tarafında kanuna giden yol, diğer tarafında ise âit olduğu yer altı...

Doğum gününden sonra geceleri bir evrene giden ve 3 günün ardından orada sıkışan Ivy. Uzun süredir gittiği Elysia evrenine Ivy gelince sıkışan Noah. “Ivy, sen benim en imkansızımsın.”

Kimi zaman kader seçmez… zorla alınır. Selina, krallığın altın kafesinde büyüyen bir prenses. Tahtın varisi, ama özgürlüğün esiri. Işık Taşı’nı bulmak için düzenlenen ölümcül seçmelere katılmaya zorlandığında, bunun sadece bir sınav olmadığını anlar: Bu, onu ya yok edecek… ya da yeniden doğuracak. İlk dövüşünde aldığı karar, sistemin çatlaklarını ortaya çıkarır. Merhameti, onu zayıf değil, tehlikeli kılar. Gizemli bir uyanış. Unutulmuş bir diyar. Ve içinde kıvılcımlanan güç… Selina, sadece taşın değil, kendi kaderinin de anahtarı olduğunu fark eder. Ama unutmamalı: Işık ne kadar parlaksa, gölgesi de o kadar karanlık olur.

Gelecek; İnsanların öğrenmek için her yola başvurdukları, tahminlerin ötesinde ki bilinmezliği ile var olan en büyük giz. Kafayı zaman ile bozmuş olanların en büyük savaşı ve en büyük düşmanı. Doğru yalanlarla ve dürüst yalancılarla dolu dünyada geleceğin soğuk yüzü bir kötülükten çok daha fazlası, çok daha vahimiydi. Falcı için çığrından çıkan olaylar yaşamı daha da zor hâle getirirken, kendini hayatına yeni giren adamın amacını ve varlığını sorgularken bulur. Çevresinde dönen oyunlar ve görünmeyen yüzleri görmesi ile yeni bir bakış açısı kazanır. Sınırı olmayan karanlık, tüm varlığını hissettirken, sınırı olan birinin nereye kadar gideceğini merak eder. Bir falcının gözünden...

Ya gerçek sandığım her şey yalansa ? İçinde bulunduğum her şey sahteyse? Ben Laura Brown ve bu benim yalanlarla dolu yaşamım. “Herkesin karanlık tarafları vardır değilmi küçük cadı?”

Kalbime giren keskin bir acıyla yüzümü buruşturdum. Ayaklarım titrerken bedenim beni taşımamıştı. Sertçe Albert`in ayaklarının dibine düşmüştüm. Bilincim yavaş yavaş kapanırken, acı ve kulaklarımda hissettiğim sıvıyla gözlerim bulanıklaşmaya başladı. Kandı bu, gözlerimi dehşete kapılarak aralarken, artık hiçbirşeyin faydası yoktu biliyordum. Acı tüm bedenimi esiri altına almıştı. Bilincim yavaş yavaş kapanırken bu yaptığımın, bir hata olduğunu düşünüyordum.. Ölüyordum işte, ölümüm bir iskeletin elinden olmuştu.... 04.06.2022 #korsanlar 1. Sırada Uyarı; Tüm haklar şahsıma aittir çalıntı veyahut kopyalama durumunda yasal işlem başlatılacaktır. Başlangıç tarihim ; 03.27.2022 Yayınlama ; 28.02.2025

“Gölgeler büyüdüğünde, ışığın sesi kısılır. Tahtın suskunluğu, kanla mühürlenir. Ve bir çocuk, unutulmuş adımları izler...” Eski Mısır’ın kayıp kehanetlerinden biri böyle başlıyordu. Yüzyıllardır kimse bu sözleri yüksek sesle söylemeye cesaret edemedi. Ta ki bir sabah, piramit muhafızının ortadan kaybolmasına kadar…

Eleanor de Vaux, ailesinden kalan eski malikâneye döndüğünde sadece anılarıyla yüzleşeceğini sanıyordu. Oysa gölgeler arasında saklanan bir sır, onu geçmişin dansına davet ediyordu. Bir asır önce lanetlenmiş genç bir asilzade, Lucien Montclair, hâlâ malikânenin salonlarında geziniyor ve tamamlanmamış son valsini bekliyordu. Geceleri yankılanan ayak sesleri, soğuk fısıltılar ve bir hayaletin gözlerindeki sonsuz özlem… Eleanor, Lucien’in ruhunu özgür bırakmanın yolunu ararken, kalbini geri dönüşü olmayan bir aşka kaptırdığını fark eder. Ama bir ölünün kalbi atamaz ve bir yaşayan sonsuza dek bir gölgeye tutunamaz… değil mi? “Ölüler dans edemez, Eleanor. Ama seninle bir gece daha vals yapabilmek için, kaderimi bile çiğnemeye hazırım.” Bir lanetin gölgesinde filizlenen imkânsız bir aşk… Peki ya aşk, ölümden bile güçlü olabilir mi?

Bir arkadaş grubunun biri katlediliyor ve kitap bundan ibaret cinayeti bulmaya çalışıyorlar

Babasının zorla evlendirmeye çalıştığı sergen`den uzaklaşmaya çalışırken bir anda abisinin en yakın arkadaşına aşık olmaya başlayan lavin..

İntikam tutkusuyla yanarken her şeyin sahte ve yalan olduğunu söylesem inanırmıydın bana ?

Dünya hiçbir zaman adil değildi. Özellikle de Fheraclya... Kraliyet ailesinin gölgesinde yatan sırlar, açlıktan ölüme terk edilen halk... Güçlüler ve güçsüzler. Kılıçlar havada çarpışırken tek bildiğim, savaşmam gerektiğiydi. Çünkü Fheraclya`nın en büyük kuralı, öl ya da öldürdü... "Eğer tanrı kaderlerimizi çoktan yazdıysa, geleceği değiştiremez miyiz?"

Yer altının biricik güzelliği. Bütün doyarın imkânsız aşkı.

Eskiden çocukluk arkadaşı olan iki korkusuz gencin hikayesidir.”İmkansızlıkları imkan haline getirebilmek içim ölümüne savaşacağım”

Arya Ayşim Işık pardon Teğmen Arya Ayşim Işık dünyada yalnız hisseden kayıp bir kız en büyük hayali asker olmaktı oldu da ama hiç bilmediği bir sırrın peşine düştü ve başka diyarın kapısında buldu kendini... Ve nerden bilebilirdi ki aşkı da burda bulacağını... Ya Asteria kalıp aşkına sahip çıkacak ya da annesine geri dönmeye çalışacak... Fantastik bir diyar da biraz mola vermeye hazır mıyız? Cevabınız evetse bu kitap tam size göre... İlk hikayem bir şans verirseniz sevinirim. İlk bölüm biraz heyecan var, ama sonrası akıcı ve heyecanlı bir serüven sizi bekliyor . Teşekkürler... İyi , kötü tüm yorumlara açığız.

Uyandım ve bilmediğim bir yerde beni karşılayan bir kaç insan- hayır pardon onlara "insan" demek saçmalık olur ama yaratık yada canavar demekte pek saygılı ve iyi değil yani onlara bir kaç kişi diyelim bir kaç kişi etrafımda benimle ilgileniyor gibiydiler ama maalesef hiç birini o zaman tanımıyordum şimdi ise hala hatırlamadığım geçmişten kaçıyordum komik değil mi hafızası olmayan kişiler genellikle geri kazanmak için uğraşırken ben korkuyorum geçmişimin pek iyi bitmediğine eminim bu yüzden korkuyordum ve hatırlamamaya çalışıyorum neyse zaten bir kişinin kaybolan anıları kimi ilgilendirir ki değil mi?

Alisa,25 yaşında normal bir hayat süren gazeteci bir kızdır.Haber Şirketi Alisa`dan Bermuda Şeytan Üçgeni`nin yakınlarındaki bir bölgeye gidip orada dalga boyu çekimi yapmasını ister.Ve Alisa o gemiye biner...

Benim adım Juanx tuttuğunu koparan türden bir insanım ayrıca bir varisim yinede gizlice insanların canını almak hobimdir.Tek planım parlamak ve kendimi iyi biri olarak göstermek.

Sherion diyarının sonu gelmemesi için annesinin ona verdiği hançer ile belirli ışık varisini öldürecek olan Alis,ve onun öldüreceği varis ile aynı okulunda geçirdiği maceralar ve daha önce görmediği alışkanlıklar.

Derin 17 yaşında 5 okul değiştirmişti.Artık yaşadığı bu sıkıcı hayattan bıkmıştı. Yeni okulunda tanıştığı sıra arkadaşı ise yaşadığı dünyaya dair bildiği herşeyi altüst edecekti.Sakin ve sıkıcı hayatına darbe vuracaktı. *Okulun önüne geldiğimde duraksadım. Benim adım Derin ve bu okul yılının hayatımı değiştireceğini bilmeden yeni okuluma ilk adımımı atıyorum.*

UNUTULMUŞ VARİS Kader, en sessiz fısıltıyla gelir… Valeblanc Hanesi’nin görkemli duvarlarının ardında unutulmuş bir sır yatıyor. Kanla mühürlenmiş, suskunlukla korunmuş bir sır. Ve şimdi, bu sırrın yükünü taşıyacak olan kişi geri dönüyor: Nyra Valeblanc. Kumral saçları, turkuaz gözleri ve asil duruşuyla Nyra, sadece bir varis değil—karanlığın içinde parlayan son ışıktır. Taht oyunlarının ortasında, dostla düşmanın arasındaki çizgiler bulanıklaşırken; Nyra, ihanetlerle örülmüş geçmişin izlerini takip ederek kendi kaderini yazmak zorundadır. Ancak gölgelerin içinden biri daha izliyor onu: soğukkanlı, karizmatik ve tehlikeli biri. Bir zamanlar düşmanı olan bu adam, çok daha fazlası olabilir. Belki de… en büyük sırrı. Zambakların solduğu, sarayın kalbinin çatladığı bir dünyada, kimse göründüğü gibi değil.

`` Hiç bilmediğim bir yerde ve daha önce adını bile duymadığım yerde yaşamaya çalışıyorum , geri nasıl döneceğim hakkında hiç bir fikrim yok, ben korkuyorum her şey eskiye dönsün istiyorum `` ``Geri dönemezsin sen buraya aitsin artık, ne yaparsan yap buradan çıkışın yok .``

İnsanlar acımasızdı. Kendi çıkarlarını her zaman ön planda tutarlardı. O gün gelmişti. Dünya yaşanılamaz hâle getirilmişti. İşte o gün, Kisterian gezegeninin, özellikle Elsia ülkesinin sonu olacaktı. Kaosun başlangıcı. Lance, bizim bildiğimiz adıyla Varen, denizin ortasında yalnız kalmış bir kuş. Uçamıyor. Kanatları ıslanmış. Ya boğulacak, ya da mücadele etmeyi seçip hayata tutunacak.

MOR KADER EVRENİNDEN Gelecek değiştirilebilir mi? Yoksa her adım, çoktan yazılmış bir kaderin yankısı mı? Liora, sıradan biri değildi. Doğduğundan beri içini kemiren bir his vardı—bir şeylerin eksik, bir şeylerin yanlış olduğu. Eski metinler, yasaklı büyüler ve unutulmuş kehanetler… Hepsi onu tek bir noktaya yönlendiriyordu: diyarın geleceği. Cevapları ararken yalnız olmayacaktı. Yeni dostluklar kuracak, sadakat ve ihanetin iç içe geçtiği bir yolculuğa çıkacaktı. Ama her adım onu, karanlıkla iç içe geçmiş bir gerçeğe yaklaştıracaktı. Ve o karanlığın içinde, geçmişten yükselen bir isim vardı: Mortis. Gücünü anlamaya, geçmişi çözmeye ve kaderini yazmaya çalışan bir kadının yolculuğu başlıyor. Ama bazı cevaplar, bedelsiz değildir.

İki krallık iki üvey kardeş bir prenses bir cadı iki ayrı kader