En can yakan yara, gönül yarasıymış meğer. Sevdiği kızın başkasıyla evlendiğini gören Yiğit Ali, yaşadığı yeri terk ederek Ankara`ya gider. Yıllar geçer ve Yiğit Ali, başarılı bir yüzbaşı olur. Fakat gönül yarası bir türlü geçmez. Tam her şeyden umudunu kesecekken, dünyalar güzeli Mihriban ile karşılaşır. Mihriban kardeşi Ege ile birlikte, değerli taş ticareti yapan Artem Volkov ve adamlarından kaçmaktadır. Volkov, taşlarını Mihriban`ın babasının çaldığını düşündüğü için onları aramaktadır. Kaçarken yolları Hakkari`ye düşer. Tevafuk bu ya, Yiğit Ali ve Mihriban karmaşık bir olayın içinde karşılaşırlar. Kader, onların kalplerinin iplerini kördüğüm ile birbirine bağlamıştır. Yiğit Ali`nin asla olmaz dediği şey olur ve Yiğit Ali, Mihriban`a aşık olur. (Tamamen kurgudur.) Derin bir nefes alıp verdim ve gözlerine baktım. "Yüzbaşı." Dedim. "Mihriban?" Dedi bana doğru eğilerek. Allah`tan masa küçük değildi. "Bak paramız yetmediği için öyle yaptık biliyorum yapmamamız gerekirdi bir daha yapmayız söz. Hem sizin aradığınız kadın da değilim ben. Rica ediyorum bizi bırakın gidelim." Dedim. Bu sefer kendimi iyi ifade ettiğimi düşünüyordum. Kendimden emin bir şekilde dik durdum. "Afedersiniz, yanlış anlaşılma olmuş. İsterseniz anı kalsın diye size hediyelik bir şeyler de verebiliriz Mihriban hanım." Dedi kollarını birbirine bağlayarak. Yüzünde anlam veremediğim bir gülümseme oluşmuştu. Ciddi olup olmadığını anlamaya çalışıyordum. Muhtemelen ciddidir dedim ve masadan destek alarak çabucak ayağa kalktım. "Hediyeye gerek yok iyi günler." Dedim ve hevesle kapıya doğru bir adım attım ki o an duyduğum yüksek ses yüzünden olduğum yerde kaldım. "Mihriban yerine otur!" Diye kükredi yüzbaşı. İşte bu ses tonu tam da binbaşı Özçelik`in sesine benziyordu. Yine de hiç hoş değildi beni kandırması.

Bir askeri kurgu umarım seversiniz.

Sert bir mizacı olan Asır Göktürk daha çocukluğunun ilk yılarından beri aşık olduğu ilkokulda sıra arkadaşı olan Simay Soydanla tesadüfen aynı time düşerler ... Asır onu ilk gördüğünde tanımamıştı ama ilk gördüğünde vay be ne kadın demiş ona küçük simayı hatırlatmıştı ... Asır onu hep içinde sevmişti ama sevdiğini tüm askeriye bilirdi nerden mi ? Asla telefonunun arkasından çıkartmadığı liseli öğrenci simaydan her gece mutlaka dinlediği simayın o zamanlar en sevdiği şarkıdan kızın her doğum gününde aldığı pembe tokalardan tanır bu kadar sert bir komutanın böylesi tek taraflı aşkına anlam veremezlerdi

Askeri kurgu,Azerbeycan-Türkiye kardeşkiğini anlatıyor.

Ünlü bi şef olmak içim geldim buraya. Ama şimdi kurye oldum. Benim üstümden illegal işler yapılıyor. Bana yardım et.

VATANINA SEVDALI BİR ASKER VE KIZ

Açıklama yazdımmm

Ben onun için dünyaları vermişken o nasıl beni kandırır. Ben 2 yıldır onun hasretinden yanıp tutuşurken o beni şehit oldum diye kendi lanet yalanlarına kandırıp başkalarıyla çocuğunu büyütüyor muş, Binbaşı ben nasıl bir daha bir erkeğe güveniyim. Kolay mı sence bu? Başa çıkılır bir şey mi? Sen hiç kalbinin atarken durduğunu durduğunu hissettin mi? Ben onu şehit verdiğimde hissettim. Meğer hepsi yalanmış.

Ne oldu öldüm sandınız dimi . Ama şehitler ölmez VATAN BÖLÜNMEZ 🇹🇷

Timini kaybedip tek başına gizli göreve çıkan üsteğmenimiz ve yıllar sonra gizli görevde olduğunu bilmeden onu terörist sanıp yakalayan yüzbaşımız arasında geçen bir hikaye. Baştan anlaşalım, romantik tutkulu bir hikaye beklemeyin. Çünkü ziyadesiyle sert oynayan bir adam ve pes etmek nedir bilmeyen, inatçı bir kadın arasında olan olaylar fazla yüksek gerilimli.!!!Daha önce SINIR adında bir kitap yazmıştım. Uygulama hesabımı sildiği için devamını getiremedim maalesef. Şimdi içerik olarak farklı ama çok az da olsa o kitaptan kesitlere yer verdim.!!!

Alınanlar asla geri verilmedi.. model: sahra şaş-dokuz oğuz *Kara gölge kitabının karakterleri ile yazılmıştır, Kara Gölge`den farkı hikayedeki ufak detaylardır. Şarkı: sultan-ı yegâh, mihrimah-nur yoldaş meydan- emir can iğrek beni uğurla-emir can iğrek

“ Değil ailen, tüm Trabzon karşıma gelse ben senle evlenmem yeşil, sok bunu o kafana ucuz ucuz rüyalara takılıp durmada evine git.” Dedikleri ile beynimden vurulmuşa döndüm, diyecek tek bir şeyim kalmamıştı. Heyecan ve umutla geldiğim yollardan ağlayarak geri dönüyordum.” Karadeniz’in hırçın ve bi O kadar güzel memleketi Trabzon’da geçen kavuşulması sırlarla dolu bir hikaye..

Aybüke ve timi yeni bir tim ile birleşir ve bu birleşme sonucu bu iki timin birbiri ile bağlanması ve yaşadıklarını konu alır.

“Gecenin iki yüzü”

fghdjkmvnbhfdjkdmnvfbh

"O, vatanı korumak için savaşıyordu. O ise hayat kurtarmak için..."

Ben Asel; asker anne ve babanın kızıyım. Anneannemin yanında büyüdüm.Küçükken haberlerde şeyi

> “Onu ‘Deniz’ diye çağıran kalmamıştı… Çünkü o artık bir timin umudu, bir halkın emaneti, bir bayrağın gölgesiydi. O artık Sancak Kızı’ydı.” Anne ve babasını küçük yaşta bir çatışmada kaybetti. Mezarsız büyüdü. Silah sesleri ninnisi, karargâh odaları evi oldu. Yaraları sardı, ama izi hep kaldı. Şimdi geçmişiyle yüzleşme zamanı. Katilleri karşısında, timi arkasında, görevler üstünde bir yük: İntikam mı, onur mu? Yoksa kendini affetmek mi? “Sancak Kızı”, sadece bir savaşın değil; bir kız çocuğunun sessiz çığlığının, onurlu direnişinin ve yaralı kalbinin hikâyesi… Sana verdiğim söz kadar keskinim, Vatan da sen de emanetimsin.

Yetimhanede büyüyen Asena KORKUT timine yeni gelen Deniz DEMİRİ bir yerden tanıdığını düşünür. Sis timinin ilk bakışta çok ciddi kişiler olduğunu düşünebilirsiniz ama onlar aslında yanana kaldıklarında bir o kadar da eğlencelilerdir.

Esra için herşey zordu geçmişi geleceği sanki birbirine girmiş gibiydi.. Adem sürekli işle kafayı bozmuş biriydi baş beladı bir kardeşi vardı. Onunla ilgilenmesi daha zordu. İşte bir sürü adam idare ediyordu ama kardeşi iflah olmaz biriydi. Kadınlardan nefret ediyordu zamanında sevdiğim dediği başkasıyla birlikte yakalamıştı. Bir kadın ona çok yabancıydı o artık sadece kadreşi ve işi başka yoktu olmazdı da Kul ne kadar düşünürse düşünsün kader diye bir şey vardır sessiz sessiz ilerletir daima işlerdi.

Kader Bağı çok yakında tanıtımı ile sizlerle

Düşünün, bir gün kaçırılmışsınız. Ertesi gün, gözlerinizi soğuk, buzlu ve karlı bir dağda açıyorsunuz. O anda fark ediyorsunuz: Kaçırılmışsınız. Bunu idrak ettiğiniz an, koşmaya başlıyorsunuz. Koşarken, Yüzbaşı Fısıltı ile çarpışıyorsunuz. Kim bilir, belki de o soğuk dağda, sıcak ve tutkulu bir aşkı başlatmışsınızdır.

Sadece mar kete gitmek istemiş dim. Bunlari neree den bilerdim ki? CALINTI RİSKİ KARSİSİNDA YASAL YOLLARA BAS VURUCAM!!!

Arka Kapak Yazısı: Lise sıralarından beri kalbinde taşıdığı ilk aşkı Semih`ten yıllarca karşılıksız kalan Filiz, umudunu asla yitirmedi. Her reddedilişte biraz daha güçlendi, hayallerine sıkıca sarıldı. Yıllar geçti, Filiz başarılı bir cerrah, Semih ise vatan nöbetinde, Özel Kuvvetler`de bir asker oldu. Kader ağlarını ördü ve yolları Şırnak`ta kesişti. Bir gün, Semih`in timinden ağır yaralı bir asker hastaneye getirildiğinde, ameliyat masasında onu bekleyen kişinin Filiz olduğundan habersizdi. Koridorlarda yaşanan o çarpışma, maskenin ardındaki Filiz`in güzelliğiyle Semih`i derinden etkiledi. O şimdi bambaşka bir kadın; başarılı, çekici ve artık ulaşılmaz. Yıllarca peşinden koştuğu Filiz`i reddeden Semih, şimdi kendi kalbinin esiri. Ama Filiz, geçmişin gölgesinde mi yaşayacak, yoksa kalbini yeni aşklara mı açacak? İntikam ateşi mi, yoksa affetmenin huzuru mu galip gelecek? Aşkın en zorlu sınavı, "Acil Servis: Aşk" ile başlıyor! Açıklama: "Acil Servis: Aşk", lise aşkı Semih tarafından yıllarca reddedilen Filiz`in doktor olması ve Semih`in özel kuvvetlerde asker olmasıyla yollarının Şırnak`ta yeniden kesişmesini konu alır. Filiz`in artık başarılı ve çekici bir kadın olmasıyla Semih, geçmişte reddettiği Filiz`e aşık olur ve peşinden koşmaya başlar. Hikaye, Filiz`in Semih`i affedip affetmeyeceği veya yeni aşklara yelken açıp açmayacağı etrafında gelişen askeri, dram, romantizm ve komedi unsurları içeren bir serüveni anlatır.

Ask için ölmek bir emirdi.