“İsmin ne?” diye sordum ona. Elindeki bardağımı inceliyordu. “Adım mı?” “Evet, adın.” “İsmim, Cordelia.” Ve o an, benim dünyam baştan yazıldı. … Kendisine bir lokanta ile birlikte, yaşayacak yer hediye eden sevgilinin kanını yerde bıraktıktan sonra kendine yeni bir hayat kurmaya çalışır. Rutinlerine bağlı, müşterilerine takıntılı bir kadındır, Coraline Sol. Akşamları saat sekizde, kendi yazdığı ve bestelediği şarkıları söyleyip; vegan ve glütensiz yemeklerini insanlara sunardı. Her gün farklı yemek ve farklı insanlarla karşılaşması, onun hayali olan şarkıcılık kariyerinde aç gözlü olmasını sağlıyordu. Tabii bunu köreltmeye de çalışıyordu. Hayatındaki her şey çok rutinli ve normal gidene kadar, karşı koyalayacağı hiçbir şey olmadığını sanıyordu. Oysaki onun tavrı, buz mavisi gözleri görene kadardı. Kendisi, en az yırtındığı şarkıcılık kariyeri kadar istiyordu mavi gözlere sahip olmayı. Bunda kendini kaptırmak dışında da bir sorun göremiyordu. Hatta mavi gözlerin sahibinin kadın olmasını da umursamıyordu. Müziklerine gitar sesini veren Jash ile takıntı yaptığı müşterisini sürekli bir arada gören Sol, kendini bir şeyler yapması için uyarır. Ama onun elinden gelen tek şey, mavi gözlere kilitlenerek bakmaktı. Kilitli kaldığı lokantasından çıkış yolu bulamayıp da bakmaya çekindiği mavi gözler ile baş başa kalır. Hayatının çok zorlu ve baş ağrıtıcı şekilde geçtiğini bilse de, mavi gözlü kadın için durum hiçte öyle değildi. Kadına göre Sol, çok mutluydu. Yediği önünde, yemediği yine önündeydi. Tetris taşları da hiçbir zaman onun üzerine düşmemişti. Sadece uyanması ve hatırlaması gerekiyordu.

Mavil... Bir safkan vampir, son varis, gölgeler içinde bir avcı. Lyra... Kendi isteği ile bir vampire dönüşen, artık geri dönülmez bir yolun içinde kaybolan genç bir kadın. Kan, güç, ihanet ve tutku... Mavil ile Lyra`nın yolları kesiştiğinde, kaderin ipleri çoktan örülmüştü. Ancak geçmişin hayaletleri peşlerini bırakmazken ve düşmanlar her köşeden sinsice yaklaşırken, içlerindeki en büyük savaş birbirlerine karşı olacak. Aşkın en tehlikeli hali, yaratıcı ile yaratılanın arasındaki sınırın kaybolduğu andır.

İşte o an tüm şehrin beklemediği bir şey oldu. İzmir’e kar yağmaya başladı. Yıllardır kar görmemişti şehir, şu an yaşanılan şey imkansızlıklarla dolu birçok olaya ev sahipliği yapacaktı. İzmir’e yıllar sonra yağan kar filizlenecek bir aşkın mucizesi miydi yoksa cezası mıydı bunu yaşayıp görecekti genç kızlar.

Pınar sadece sessiz sakin bir şekilde liseden mezun olmak istiyordu. Maalesef evren ona bu konuda pek yardımcı olmayacaktı.

"Asla yaptıklarından kaçamazsın, kaçamıyacaksın. Bunu sende biliyorsun." Yapımına milyonlarca dolar sarf ettiği nükleer santralde ortaya çıkan ani bir patlama nedeniyle bir kadın fizikçi çağıran Sayuri, yavaşça ona olan nefretinin aşka dönmesiyle hikâye başlar

Üniversite öğrencisi iki kızın kusursuz aşk hikayesi (Kitap yazarı tarafından gerçeküstücülük kullanılabilir çok takmayın)

Lalisa Monabal, 24 yaşında büyük bir bar mekana sahip. Kısa sürede büyüttüğü mekan herkes tarafından konuşulmuş ve bilinmiştir. Annesi ile yaşıyor babasını küçük yaşta kaybediyor. Sadece bir abisi var, internette bilinen isimlerden biridir kendisi. Lisa, 171 boyunda beyaz tenli siyah uzun saçlı bir kadın. Herkesle konuşmayı sevmez o kişi önemli biri ise, işi düştüyse ciddi bir şekilde konuşur. Genellikle kendi mekanının ortamında bulunmayı sevmez. Kim Jennie, 21 yaşında yakın zamanda kendi açtığı dans kursunda küçük bir kitlesi vardır. Tanınan biri olmasa da sosyal medya da bir kaç defa dansları ile gündeme düşmüştür. Annesi, babası ve en küçük kardeşi yurtdışına çıkarak Jennie ile abisini yalnız bırakmışlardır. İkisi de aynı site de altlı üstlü oturmaktadırlar. Jennie, 162 boyunda ölü beyaz güzelliğine ve uzun sarı saça sahiptir. Mükemmel fiziği ile fazla dikkat çekicidir. Oldukça samimi ve arkadaş canlısıdır.