Atalar bağını şifalandırmak, onların ruhlarını onurlandırmak, geçmişten gelen travmaları iyileştirmek, karmik borçları çözmek ve bu mirası bir güç kaynağına dönüştürmekle mümkündür. Bu süreç, sadece bireysel değil, aynı zamanda nesiller boyu aktarılmış enerjisel zincirleri etkiler. Atalarımızın yaşadığı coğrafyanın enerjisi, kültürel mirası ve ruhsal DNA’mız, bizim kimliğimizi ve hayat deneyimimizi şekillendirir. Şifalandırılmamış bağlar, fiziksel rahatsızlıklar, duygusal blokajlar, tekrarlayan yaşam örüntüleri ve hatta aile içi çatışmalar olarak kendini gösterebilir.

Özel bir hastanede, psikoloji servisinde tedavi gören Yeşim GÜNGÖR, Psikoloji bölümü bitirmiş, stajını yaptığı hastahaneye çağırılan Sevda KARACA ile görüşmek ister. "Şimdi sizinle bu odada üç saat kırk beş dakika boyunca konuşacağız Sevda Hanım. Konuşma bittiğinde ise siz, bu odadan bir psikolog olarak değil bir insan olarak çıkacaksınız. Ve inanın ki bu dünyadaki en tehlikeli şey insan olabilmektir."

“uyum, ahenk, denge” Hayat, bazen bizi kendi gölgelerimizle yüzleşmeye zorlar. Bu kitap, bir aşk hikâyesinin ötesinde, gerçek yaşamın içinde kaybolmuş ruhları bulma yolculuğudur. Kendi özünü keşfetmek, kalbini ve zihnini dengelemek, içsel uyumu yakalamak… Her sayfa, okuyanı hem kendi gerçekliğiyle yüzleşmeye hem de içsel armonisini inşa etmeye davet ediyor. Armonia, aşkın ve kendini bulmanın gerçeğe dayalı, ilham verici öyküsü.

O, bipolar bozukluğu ile hem tutkulu bir aşık hem de tehlikeli bir canavar. O, çoklu kişilik bozukluğu ile her kimliğinde aynı adama aşık. Birbirlerine çekilen bu iki ruh, saplantılı bir aşkın girdabında kayboluyor. Aşkları onları uçuruma sürüklerken, zihinlerindeki karanlık her şeyi yok edecek.