Gazze’nin dar sokaklarında bombaların gölgesinde büyüyen küçük Yusuf, yoksulluğa, kayıplara ve savaşın acımasızlığına rağmen kalbine sıkı sıkıya sarıldığı tek şeyle ayakta kalır: okumak ve öğrenmek. Çocuk yaşta sevdiklerini savaşta kaybeden Yusuf, beynin ne kadar hassas ve kıymetli olduğunu fark eder ve bir gün doktor olma hayali kurar. Annesinin fedakârlıkları, öğretmeninin desteği ve kendi inadıyla savaşın ortasında bile derslerinden kopmaz. Yıllar içinde imkânsızlıkların içinden sıyrılarak burs kazanır, yabancı bir ülkeye gider ve zorluklarla dolu bir yolda ilerleyerek beyin cerrahisi alanında profesör olur. Artık yalnızca bir doktor değil, kendi halkı için bir umut sembolüdür. Her ameliyatında sadece beyinleri değil, aynı zamanda karanlıkta kalmış hayatları da onarır.