Her sır, bir bedel ister. Her güç, bir gölge taşır. Zamanın ötesinden gelen bir lanet… Ve bundan habersiz bir kız: Lydia. Annesinin kayboluşundan sonra geçmişinden kaçtığını sanıyordu. Ama bu kasabada hiçbir şey saklı kalmaz. Ormanda bir kurt dolaşıyor, aynalarda eski yüzler beliriyor. Ve Lydia`nın içinde, karanlık bir güç uyanıyor. Onu gözetleyen bir yabancı var—gölgeden gelen, konuşmayan, altın gözlü. Andrei onu korumaya mı geldi, yoksa karanlığı tetiklemeye mi? Aşkla, korkuyla ve karanlıkla örülü bu oyunda tek bir kural var: Ya gölgeye hükmedersin… ya onunla yok olursun. Peki ya sen? Benimle doğaüstü bir dünyaya katılmaya var mısın?

İhanetin rengi yoktur. Ama her zaman tanıyabileceğin bir kokusu vardır. Asırlar önce ihanete uğrayarak öldürülen bir kadın… Şimdi başka bir bedende, başka bir çağda uyanıyor. Geçmişten kalan borçlar hâlâ ödenmedi; ve düşmanlar hâlâ aynı, yalnızca maskeleri farklı. Bir ruh, yarım kalan intikamını almak için yeniden yürümeye başladığında, karşısına çıkan herkes ya bir hatıra, ya da yeni bir kurban olur. Sırların ile ihanetin aynı bedende nefes aldığı, ve her bakışın yeni bir yalan fısıldadığı bir hikâye bu. Kimseye güvenme, hatta ruhun bile fısıldar gizlice, ihanetle örülmüş ince ince Fısıldanan sırlar, gömülü geçmişler ve kanla mühürlenmiş vaatler… Hepsi, tek bir kelimenin anlamında birleşti: Mürai. "Mürai, ikiyüzlü demek. Senin ikinci yüzünü gördüm… ve diğerlerini mezara gömdüm."

Bu kitap cinsellik içermez fakat savaş, kan, dövüş sahneleri gibi her okuyucunun kaldıramayabileceği sahneler içerir. Bu yüzden bu uyarıyı göz önünde bulundurarak okuyunuz. Ve ayrıca kitapta 50’den fazla karakter var ve okumayı düşünürseniz not alarak okumanızı tavsiye ederim çünkü serinin ilerleyen kitaplarında bazı karakterleri yeniden göreceğiz. Eğer okuyacaksanız keyifli okumalar dilerim! İş için gittiği topraklardan köyüne yapılan saldırı haberinden ötürü ayrılmak zorunda kalan Maisha’nın evine geldiğinde kayıp oğlunu bulmak için terk ettiği suikastçi kimliğine geri bürünmesi. Ablasının öldürülmesinden sonra köleliğe zorlanan yedi yaşındaki Alex’in hayatta kalma mücadelesi. Ve 857. Boyutun hükümdarı olmak isteyen Rozamid kraliçesi Rosalva Damyanov’un sınırları zorlayarak şeytanın bile aklına gelemiyecek şeyleri başarmasının hikayesi.

Bir savaşta ya kazanırsın ya da kaybersin. Kazanırsan zaferini dilediğin vakit kutlarsın. Ama eğer kaybadersen bunun bedelini yıllar boyu ödersin. Masallarda hep prensler prensesleri kurtarır. Hep prensesler çaresizdir, tutsaktır, yalnızdır. Çünkü kurallar böyledir. Prenses, kuleye hapsedilmiştir ve kurtarılmak için prensini bekler. Ama artık kuralları baştan yazmanın vakti geldi. Şimdi prensesler prensleri içinde bulunduğu yalnızlıktan, çaresizlikten, ve esaretinden kurtaracak. Masallar baştan yazılacak, kurallar bozulacak ve yasak olanın kapısı aralanacak. Yasak olan şeyler insana hep cazip gelir. Çünkü kurallar çiğnenmek için vardır.

“Ölüm, sahneye çıkmadan önce prova yaptırmaz.” —Vaelric A. Bow Adım Vaelric. Bir zamanlar fısıltıyla bir ezgi söyledim. Sonra hayatımın tüm sesleri susturuldu. Şimdi hayatta kalmak için konuşuyorum—ama bu kez, hikâye benim değil. Starflame’de her 100 yılda bir Divavision düzenlenir. 12 ulus seçilir. 1’i kazanır. 10’u... yok olur. Kalanlara dua etmeleri bile yasaklanır. Erkeklerin sesi suç sayılır. Kadınlar Diva olur. Ben mi? Cezalı bir anlatıcıyım. Sahneye değil, gölgesine aitim. Ama size bu hikâyeyi anlatmazsam, ben de sonsuz sessizliğe karışacağım. Hazır mısınız? Bu defa sahne, sadece bir performans değil— bir hüküm töreni.

Kim olduğunu unutmuş, yaşam amacını kaybetmiş bir şövalye ve onun kaderini değiştirecek olan küçük bir kızın hikayesi..

İhanetin rengi yoktur. Ama her zaman tanıyabileceğin bir kokusu vardır. Asırlar önce ihanete uğrayarak öldürülen bir kadın… Şimdi başka bir bedende, başka bir çağda uyanıyor. Geçmişten kalan borçlar hâlâ ödenmedi; ve düşmanlar hâlâ aynı, yalnızca maskeleri farklı. Bir ruh, yarım kalan intikamını almak için yeniden yürümeye başladığında, karşısına çıkan herkes ya bir hatıra, ya da yeni bir kurban olur. Sırların ile ihanetin aynı bedende nefes aldığı, ve her bakışın yeni bir yalan fısıldadığı bir hikâye bu. Kimseye güvenme, hatta ruhun bile fısıldar gizlice, ihanetle örülmüş ince ince Fısıldanan sırlar, gömülü geçmişler ve kanla mühürlenmiş vaatler… Hepsi, tek bir kelimenin anlamında birleşti: Mürai. "Mürai, ikiyüzlü demek. Senin ikinci yüzünü gördüm… ve diğerlerini mezara gömdüm."