1990 yılının İstanbul’u… Rizeli bir ailenin kızı olan Deniz Akay Yılmaz, lise son sınıfta okuyan zeki, asi ve eğlenceli bir genç kızdır. Uzun altın sarısı saçları, mavi gözleri ve komik kişiliği sayesinde arkadaş grubunun en çok sevilen, aynı zamanda “beyni” sayılan kişisidir. Başarılarıyla tanınır; sınıf birincisidir ama ders çalışırken bile eğlenmeyi bilir. Sinirlendiğinde istemsizce Karadeniz şivesiyle konuşur, bu da arkadaşları arasında çokça gülümsemeye sebep olur. Deniz’in en yakın arkadaşlarıyla birlikte kurduğu 4 kişilik sıkı bir arkadaş grubu vardır. Hep birlikte İstanbul sokaklarında dolaşırlar, sahaflara giderler, Kadıköy vapuruna binip uzun uzun sohbet ederler. Ama Deniz’in içinde sakladığı bir sır vardır: Grubun içindeki bir çocuğa –Ali’ye– karşı gizli bir aşk beslemektedir. Ali, Deniz’in aksine biraz daha sessiz, içine kapanık ama çok iyi kalpli bir çocuktur. Fakat bir sorun vardır… Ali, okuldan başka bir kıza ilgi duymaktadır. Deniz hem arkadaş grubunun bozulmasını istemez hem de kalbindeki duyguları gizlemekte zorlanır.

Bedeni ceset kokan bir kadının karanlığıydı benimkisi. O ise beyazdı, temizdi; benim dokunamayacağım kadar... Sanki dokunursam bütün karalarım ona da bulaşacaktı. Hakkım olmadan sevdim onu. Benim gibi karanlık birini sevmeyeceğini bile bile fakat aşık olmak benim kararım değildi. O neden aşık etmişti ki beni kendine?

Kanun Kalbi 1: Savcı Adalet soğukkanlıdır. Kalp ise asla... Savcı Derin Karaca, mesleğini bir zırh gibi kuşanmış, kuralları duvar gibi örmüş bir kadındı. Geçmişin açtığı derin yaraları, adaletin katı diliyle susturmayı öğrenmişti. Ancak bir dava gelir ki... sadece dosyaları değil, kalbinin en derin sırlarını da açar. Ali Demir. Geçmişi karanlık, bakışları net. Onun gelişiyle Derin`in dengesi sarsılır. Artık sadece adalet değil, duygular da yargı salonunda yerini alacaktır. Bir savcının kalbi ne kadar susabilir? Ve en önemlisi: Aşk, yasaların üstünde midir?

Fakat güzel yenildik...