devam ediyor Zamansal sorun güncellendi
Aşkı Derun
@dogruyol
Okuma
0
Oy
0
Takip
0
Yorum
0
Bölüm
0
Sahne:
Mihrimah, saraydan gizlice çıkıp Manisa sokaklarında gezer. Refakatinde muhafız bulunmaz; zîrâ kendisi herkese odasında olduğunu bildirmiştir. Serseriler yolu keser.
⸻
Serseri 1:
– Hey hatun, bu saatte tek başına gezmek sana münasip midir? Gel, bize arkadaşlık edesin.
Mihrimah (çekinerek):
– Çekiliniz önümden! Benim yolum sizden ayrıdır.
Serseri 2 (gülüp yaklaşır):
– Dilin pek keskin, ama endamın daha cezbedici. Bizimle gel, biraz muhabbet edelim.
Mihrimah (sesi titreyerek):
– Haddinizi bilin! Benimle böyle konuşmaya cüret edemezsiniz!
Serseri 3:
– Cüret mi? Asıl senin bu hâlin cüret ister. Tek başına, bu kıyafetlerle… Hem de böylesi güzel…
(Mihrimah geri çekilir. Tam o sırada Ahmet gelir, elindeki su kırbasını yere bırakır. Kaşlarını çatıp ileri atılır.)
Ahmet (gür bir sesle):
– Çekiliniz, reziller! Bir hanımın yolunu kesmek Osmanlı diyarında yiğitlik midir?
Serseri 1 (alayla):
– Haddini bil delikanlı. Üç kişiyiz, sen bir.
(Ahmet bir adım atar, yumruğu ile serserinin çenesine vurur. Diğerine dirsekle karşılık verir, üçüncüsünü yere serer. Kısa bir hengâmeden sonra hepsi kaçar. Mihrimah korku içinde ellerini göğsüne bastırarak izler.)
Mihrimah (nefes nefese, titreyerek):
– Allah sizden razı ola… Eğer siz olmasaydınız, hâlim harâb olurdu. Minnetdârım efendim.
Ahmet (yumuşak, ama hâlâ celâlli):
– Hatun, korkmayasınız. Artık selâmettesiniz.
(Ahmet eğilip kırbasını alır, Mihrimah’a uzatır.)
Ahmet:
– Yorgun ve telaşlı görünürsünüz. Buyurunuz, şu sudan içiniz.
(Mihrimah titreyen elleriyle kırbayı alır, bir yudum içer. Gözlerini Ahmet’e kaldırır. Aralarında derin bir bakışma olur.)
Ahmet (ihtiyatla):
– Haddimi aşmaz isem suâl edeyim… Daha evvel görmedim sizi buralarda. Kimsiniz? Kıyâfetiniz, varlıklı bir aileye mensup olduğunuzu işâret eder.
Mihrimah (başını önüne eğerek, yutkunarak):
– Ben… ben saraydan bir câriyeyim. Hünkâr hazretlerinin hizmetinde bulunurum.
(Ahmet şaşırır, ama belli etmez. Gözlerini ondan ayıramaz.)
Ahmet (hafifçe tebessüm ederek):
– Öyle mi? O hâlde yollarımızın kesişmesi bir nasîbdir. Zîrâ nice câriyeler görmüşümdür amma… böylesini görmedim.
(Mihrimah’ın yüzü kızarır. İlk defa kalbi, korkudan başka bir şeyle çarpmaktadır. İkisi de birbirlerinden derin bir şekilde etkilenmiştir.)