İki düşman ailenin birbirini seven çocukları

Gerçek bir hikayeden uyarlanmıştır

"kardeşlerim" dizisinin Aybike-Berk çifti hakkında kendi çapımda yazdığım bir hikaye.

bir gecede hayatı mahvolan bir kız.

İlk kurşun bir kadını öldürdü. İkincisi bir çocuğun içindeki masumu. Üçüncüsü henüz patlamadı. Ama patlayacak. Kara Soylu, annesini gözlerinin önünde kaybetti. Kardeşi Tunç kaçırıldı. O gün, her şey sustu. Kara, sadece nefes alan bir hayalete dönüştü. Aradan geçen on yılda geçmişi geride bırakmadı. Unutmadı. Affetmedi. Zümrüt’le tanıştığında içindeki intikam ateşi yeniden harlandı. Ve Kara, artık sadece bir adam değildi. O, geçmişin izini süren bir dedektifti. Düşmanı belliydi: Dodo. Bir mafya lideri. Bir yıkım makinesi. Ve Kara’nın hayatını cehenneme çeviren her şeyin kaynağı. Adalet artık mahkeme salonlarında değil, karanlık sokaklarda aranıyor. Kimin yaşayıp kimin öleceği belli değil. Dost ile düşman arasındaki çizgi, namlunun ucunda siliniyor. Kara Zümrüt; geçmişin gölgesinde yaşayan bir adamın, aşk, intikam ve ihanetle örülmüş hikâyesi. Kurşunlar konuşmadan, hiçbir sır kapanmaz.

Karanlık bir sokakta yalnız yürüyen genç bir kız… Gözlerinden süzülen yaşlar, yalnızlığın ve kırılmışlığın sessiz tanığı. Toplumun dışladığı, adını bile anmak istemediği bir genç… Ama her dışlanan, susturulmuş değildir. Bu hikâye; adaletsizlikle, önyargıyla ve yok sayılmayla savaşan bir kızın sessiz ama derin çığlığını anlatıyor. Göz göze geldiğinizde, onun ne kadar güçlü olduğunu anlayacaksınız. "DIŞLANAN", yalnız kalanların sesi, görmezden gelinenlerin ʜɪᴋᴀʏᴇsɪᴅɪʀ.

Belkide en mutlu son ölümdür

Kırık kalplerden umuda

Gölgen okuldaki geziye gidecekken otobüs arızalandı ve kendilerini bir şeytani oyunun içinde buldu...

“Onu ilk kez o partide gördüm… ve o geceden sonra hayatım artık benim değildi.” Su Baysal, geçmişini geride bırakıp yeni bir şehirde kendine sakin bir hayat kurmak isteyen genç bir kadındır. Ne var ki, arkadaşlarının zoruyla gittiği o partide, hayatının en büyük hatasını—ya da en karanlık tutkusunu—yapacaktır. Efe Kandemir...Varlıklı, yakışıklı ve tehlikeli. O, partilerin yıldızı, kadınların peşinden koştuğu adam. Ama o gece gözleri yalnızca Su’ya takılır. Ve bir kez gördü mü, geri adım atmaz. Su, Efe’nin ilgisinin sıradan bir flört olduğunu sanır... ta ki onun bakışlarının arkasındaki kıskançlıkla beslenen takıntıyı fark edene kadar. Bir gecelik bir tanışma, yavaşça karanlık bir bağımlılığa dönüşür. Efe’nin ilgisi sınır tanımaz; sahiplenici tavırlarıyla Su’yu adım adım kendi dünyasına çeker. Su kaçtıkça Efe kovalar. Su sustukça Efe bastırır. Ve aşk, çok geçmeden bir esarete dönüşür. Bu bir aşk hikayesi değil. Bu, en karanlık arzunun, en tatlı kabusa dönüştüğü hikâye.

Bir kızın küçük hayat hikâyesi ve yaşadığı onca şeyler

Brawl Stars sevenler için güzel olabilir.

Kızıl ay gibi parlayan bir kız hayal edin. Geleceğin kurtarıcısı günümüzün seri katili..

Zorla evlenip zaman birbirlerini sevmeleri

Deneme 1.0 Öylesine bi hayat

Bu kitap hakında bilgi vermicem siz okuyup öreniceksiniz...

Bir insan babasının ölümüne neden olmuş birine aşk olabilir mi

Kitapta anlatılanlar gerçek hayattan ibarettir

Kitap nasıl yazılır

Sen ben ve o onun hikayesi

Kendi kaderime kurban gittim hayallerim, mesleğim , ailem kısacası her şeyim . Ben Güneş Öztürk, abimin sevdiği kızı alma isteği için ben bir kurban olarak seçildim, tek istediğim bir mesleğim olmasıydı, abim yüzünden tüm hayallerim gözümün önünde yok oldu sevmediğim bir adamla evlenmek zorunda kaldım . Ama yıllar , aylar , günler , saatler, saniyeler, saliseler geçtikçe sevmediğim adamın benim bir ailem oldugunu ogrendim

Kaptan kurgusu iki kaptanın arşında geçen gerilim

Ceren ve bilmediği ailesini bulmak için çıktığı bu yolda kendisine ailesinden en büyük ipucu gelir ve ailesini bulup intikamını alır..

Lena ve Ales. İsimleri bile bir araya gelince bir melodiyi andırıyor, tıpkı aşklarının bir fırtına gibi hem yakıcı hem serinletici oluşu gibi. Başlangıçta sıradan bir dostluktu onlarınki; masum, duru ve gerçek. Ancak zaman, bu dostluğu aşka dönüştürdüğünde, hayatlarını sonsuza dek değiştirecek bir yolculuğa adım attılar. Lena ve Ales`in aşkı, tutkunun en parlak renklerini barındırırken, altında karanlık gölgeler taşıyordu. Onlar her ayrılıkla dağıldılar, başkalarının hayatlarına savruldular. Ama her seferinde bir mıknatıs gibi birbirlerine geri çekildiler. Kimse, birbirlerinin yerini dolduramazdı. Bu çekim, aşk mıydı yoksa kaderin acımasız bir cilvesi mi? Zamanla ayrılıklar ve geri dönüşler onları hem birbirine bağladı hem de her geçen gün biraz daha yıprattı. Kalplerindeki yaralar öyle derinleşti ki, hayatın yükü dayanılmaz bir hal aldı. Birbirlerine hem sığınak oldular hem de fırtına. Sonunda, aşklarının ağırlığını taşıyamadılar ve hikayelerini trajik bir şekilde sonlandırdılar. Lena ve Ales`in hikayesi, aşkın yalnızca bir mutluluk değil, aynı zamanda yıkıcı bir güç olabileceğini de gösteriyor. Hayallerle başlayan ve trajediyle biten bu hikaye, insan kalbinin karanlık labirentlerinde kaybolmuş iki ruhun unutulmaz destanı. Lena ve Ales’in fırtınalı dünyasına adım atmaya cesaretiniz var mı?

SEVİLMİYEN AŞK