*"GÖLGE"* — Sara tarafından kaleme alınan bu kitap, insan zihninin en karanlık köşelerine bir yolculuk sunuyor. Her sayfasında okuyucuyu artan bir gerilim, gizemli bir sessizlik ve beklenmedik olaylarla karşılayan "GÖLGE", bir köyün sakinliğinin altındaki korkunç sırrı gün yüzüne çıkarıyor. Geçmiş ile geleceğin iç içe geçtiği bu hikâyede gölgeler yalnızca ışıkta değil, ruhsal yaralarda da saklıdır. Gerçeğin nerede bitip kâbusların nerede başladığını ayırt etmek ise okuyucunun cesaretine kalıyor.

“Telefonun ekranı hala ıslaktı; tıpkı onu bulan kızın avuçları gibi, titreyen bir sırla doluydu gece.” E linde bulduğu telefonun ölümler için olduğunu nerden bilebilirdiki? Belki insanlara güvenmemeliydi… -“Sadece ayak sesleri, uzaktan geçen bir araba ve… Telefonun içinden gelen o tek sinyal sesi:”Bip.”

Tecavüzcüleri avlayan bir katil

Bir felaketin ortasında doğan güneş onun felaketi olacaktı. Bir insan ne kadar güçlü olursa olsun pes ettiğinde her şey biterdi. Şimdi ise ne olacağı belli değildi. Gecenin karanlığına mı hapsolacaktı yoksa güneşin ışığında mı ölecekti çünkü onun için bir çıkış yolu yoktu...

"Bunlara katlanıyorum çünkü oyunun sonunda onlar da aynı acıyı çekicek Stephan, merak etme. Onun korkularında saklanan kişi benim."

Gökçe arkafaçına yazcağına yanlış komiser olan alparslan yazması ile hatta neler getireceğini bilmiyordu.

Norilsk’in ağır gökyüzü altında, görünmez zincirler insanların hayatlarını sessizce şekillendirir. Sandra, soğuğun ve karanlığın ortasında kendine bir yol ararken, geçmişin gölgeleri ve şehrin sert ritmi ona sürekli eşlik eder. Dostlukla ihanet, güçle kırılganlık arasındaki ince çizgide yürüyen Sandra, kendi içindeki seslerle yüzleşmek zorundadır. Buz tutmuş sokaklarda fısıldayan sırlar, her köşede saklı duran gölgeler ve çözülmesi zor bağlarla örülü ilişkiler arasında, Sandra`nın bildiği tek bir şey vardır. Gözlerini karanlığa dikenler, ya onun parçası olur… Ya da orada sonsuza dek kaybolur.

12 A sınıfı ara tatillerini değerlendirmek için kampa giderler ama kampta olacaklardan habersizlerdir

aciklama yok cunku niye olsun

Biri vardı...ne ismi belliydi ne de kim olduğu... Peki size soruyorum insanın kimi öldürdüğü onu yine de katil yapar mıydı...

USNSISMXMDKDJSNSKSMXLSÖSLÖXLXLC

Damian isimli psikopat bir çocuğun zombi kıyametinde yaşadıkları

Bu saklanbaç bizlerin normal bir şekilde oynadığımız bir saklanbaç değil. Çünkü bu saklanbaç korkularla kayıplarla dolu bir oyun.

O, kurbanının kanlı kalbini söküp elinde tutarken dünyanın en sıradan işini yapıyormuş gibi bakıyordu. O, insan bedenini bir harita gibi açıp en derin sırları oradan okuyabilen bir canavardı. Onun için kalp, sadece bir organ değil; korkunun, gücün ve hâkimiyetin simgesiydi. Soğukkanlılığıyla, dehşeti sanata dönüştürüyordu. Ve onun yanında bir çırak vardı. Henüz masumiyetini kaybetmemiş, ama karanlığın merdivenlerinden inmeye başlamış bir ruh. Öğrendikleri bilgi değil, ölümün diliydi. Bu hikâye, kanın sessizliğinde yankılanan bir soruyu işliyor: Bir çırak, ustasının gölgesinde mi kaybolur, yoksa kendi karanlığını mı yaratır?

Babasının yüzünden bütün bir hayatı mahfolan Nare, annasinin kaderini yaşamamak için bir savaş verir.

İhanetin rengi yoktur. Ama her zaman tanıyabileceğin bir kokusu vardır. Asırlar önce ihanete uğrayarak öldürülen bir kadın… Şimdi başka bir bedende, başka bir çağda uyanıyor. Geçmişten kalan borçlar hâlâ ödenmedi; ve düşmanlar hâlâ aynı, yalnızca maskeleri farklı. Bir ruh, yarım kalan intikamını almak için yeniden yürümeye başladığında, karşısına çıkan herkes ya bir hatıra, ya da yeni bir kurban olur. Sırların ile ihanetin aynı bedende nefes aldığı, ve her bakışın yeni bir yalan fısıldadığı bir hikâye bu. Kimseye güvenme, hatta ruhun bile fısıldar gizlice, ihanetle örülmüş ince ince Fısıldanan sırlar, gömülü geçmişler ve kanla mühürlenmiş vaatler… Hepsi, tek bir kelimenin anlamında birleşti: Mürai. "Mürai, ikiyüzlü demek. Senin ikinci yüzünü gördüm… ve diğerlerini mezara gömdüm."

İhanetin rengi yoktur. Ama her zaman tanıyabileceğin bir kokusu vardır. Asırlar önce ihanete uğrayarak öldürülen bir kadın… Şimdi başka bir bedende, başka bir çağda uyanıyor. Geçmişten kalan borçlar hâlâ ödenmedi; ve düşmanlar hâlâ aynı, yalnızca maskeleri farklı. Bir ruh, yarım kalan intikamını almak için yeniden yürümeye başladığında, karşısına çıkan herkes ya bir hatıra, ya da yeni bir kurban olur. Sırların ile ihanetin aynı bedende nefes aldığı, ve her bakışın yeni bir yalan fısıldadığı bir hikâye bu. Kimseye güvenme, hatta ruhun bile fısıldar gizlice, ihanetle örülmüş ince ince Fısıldanan sırlar, gömülü geçmişler ve kanla mühürlenmiş vaatler… Hepsi, tek bir kelimenin anlamında birleşti: Mürai. "Mürai, ikiyüzlü demek. Senin ikinci yüzünü gördüm… ve diğerlerini mezara gömdüm."

İhanetin rengi yoktur. Ama her zaman tanıyabileceğin bir kokusu vardır. Asırlar önce ihanete uğrayarak öldürülen bir kadın… Şimdi başka bir bedende, başka bir çağda uyanıyor. Geçmişten kalan borçlar hâlâ ödenmedi; ve düşmanlar hâlâ aynı, yalnızca maskeleri farklı. Bir ruh, yarım kalan intikamını almak için yeniden yürümeye başladığında, karşısına çıkan herkes ya bir hatıra, ya da yeni bir kurban olur. Sırların ile ihanetin aynı bedende nefes aldığı, ve her bakışın yeni bir yalan fısıldadığı bir hikâye bu. Kimseye güvenme, hatta ruhun bile fısıldar gizlice, ihanetle örülmüş ince ince Fısıldanan sırlar, gömülü geçmişler ve kanla mühürlenmiş vaatler… Hepsi, tek bir kelimenin anlamında birleşti: Mürai. "Mürai, ikiyüzlü demek. Senin ikinci yüzünü gördüm… ve diğerlerini mezara gömdüm."

Ajan olan Lara Kurt,hedefi olan Cevdet Yıldırım`ın yanında kimliğini gizleyerek Cevdet`in sağ kolu olur.Cevdet`in sol kolu olan Demir Akın,Lara`nın ajan olduğunu anlar ve bu olayı Cevdet`e anlatır.Aradan 2 ay geçer.Lara Cevdet`i beyaz limuzinin içinde öldürür ve arabayı denize atar.Arkasını döndüğü an Demir ile denk gelir ve maceramız başlar.

O an, her şey durmuştu resmen.

yekta yı kaçıran mafyanın bilmediği birşey vardı o da yektanın nasıl bir katil olduğuydu yekta adamın kendinden soğumasını beklerken bu mafyayı daha çok etkilemişti...

Siyah Tahta: Gerçeği Çizenler – Birinci Kitap Bir resim tahtası, bir lanet, ve ardında bıraktığı karanlık miras… Deren, babasının ölümünden sonra, yasaklı olan bir depoya girer. Depoda bulduğu eski resim tahtası, ona sadece çizim yapma gücü vermez, aynı zamanda geçmişin gölgelerinden gelen bir lanetin de kapılarını aralar. Her çizim, bir sırrı daha ortaya çıkarırken, Derin’in hayatı tehlikeye girer. Elena Yılmaz, Rus mafyasının acımasız lideri, intikam peşinde olduğu bir dünyada, Deren’i ve tahtayı ele geçirmeye kararlıdır. Ancak tahtanın gücü, sadece karanlık sırlar değil, bir aşkın da başlangıcı olacaktır. Derin, Elena’nın planlarını durdurmak için savaşa başlarken, içindeki duygularla ve geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalır. Siyah Tahta, bir sanat eserinin içindeki lanet, aşkla karışan intikam ve ölüm kalım mücadelesiyle dolu bir hikaye. Tahtanın sırrını çözmeye çalışan Deren, yavaşça bu tehlikeli oyunun içine çekilirken, hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Çizilen her çizim, onları karanlık bir sona daha da yaklaştıracaktır. Geçmişin hataları ve geleceğin bilinmeyeniyle örülü bu serüvenin ilk adımına adım atın. Bu tahtanın sırrını kimse çözmeyecek, çünkü bunu öğrenenlerin bedeli çok ağır olacaktır…

Son sınıf öğrencileri için her şey kolaydı. Mezun olup başka şehirlere gidip üniversite okuyacaklardı veya kendilerine iş bulurlardı genellikle. Öğretmenler onlara bulaşmaz, kendi hallerinde olurlardı ancak Luna`ın cinayeti her şeyi değiştirecekti.

Keyifli okumalar dilerim

DESTEK OLUR MUSUNUZ PINTEREST HESABIM @POLE_buzzdevrii