Şehir sessiz. Sokaklar boş. Gökyüzü soluk. Ama asıl tehlike, gölgelerin içinde değil. İçimizde. Dünya, adı konmamış bir salgının pençesinde. İnsanlar birer birer kayboluyor. Kimi bedenini kaybediyor, kimi aklını… kimi de inancını. Ve ortada kalan bir kız var: Ne tam insan, ne tam canavar. Adı Nox. Hayatta kalmanın değil, kendin kalmanın savaşını veriyor. Yalnız değil — ama güvende de değil. Gizli laboratuvarlar, çürümüş şehirler, hızla evrimleşen yaratıklar ve sadece onun görebildiği bir çocuk çizimi… Hasta Sıfır kim? Kurtuluş gerçekten var mı? Yoksa bu dünyanın sonu, birinin başlangıcı mı? Karantina başladı. Ama bu hikâye bir karantinadan fazlası. Bu... bir uyanış.

" Bu topraklarda kudret, sonradan kazanabileceğin bir şey değildir. Krallığın güçlüyse sende güçlüsündür, güçsüz bir soyun güçlü soydaşı olamazsın." "Senin özün Khazarn`a uğramış en kudretli Kraliçenin rahminde hayat buldu. Nerede olursan ol o özden kaçamazsın."

"İnandıklarınla savaşman gerekirse kime güvenirsin?" Seraya artık yalnız değil. Ama birlikte yürüdüğü yolda her adım bir ihanet kadar tehlikeli. Ejderha kanı, sürü sadakatiyle çatışıyor. Gerçekler yayılıyor, krallık çatırdıyor. Kayıplar artıyor, kalpler bölünüyor. Bu kez seçim bir kişi değil, bir dünya. “Küllerin altında hâlâ ateş varsa, o ateş seni de yakar.”

Krallar tahta hükmeder, ama halk kalbe boyun eğer. Seraya artık kaçmıyor. O savaş meydanında, yanında bir ejderhayla. Yalanlarla kurulan bu düzende her şey yıkılacak: kalpler ve krallıklar. Bu son savaş sadece bir intikam değil. Bir yeniden doğuş. “Üç kral düşecek. Ayakta kalan birilerinin yalnızlığı olacak."

Beş krallık, beş varis... Her biri farklı topraklarda, benzersiz güçlerle doğmuştu. Yüzyıllar önce yazılan bir kehanete göre, son varis doğduğunda dünya yeniden şekillenecekti. Ancak bu doğumla birlikte kehanette beklenmedik, karanlık bir değişim başladı. Son varis, doğar doğmaz kraliyet tarafından gizlice uzak bir diyara gönderildi; amacı, üzerindeki laneti ondan uzak tutmaktı. Kendisinin ve geçmişinin farkında olmadan sıradan bir hayat sürdü; ta ki 20 yaşına bastığında, gizemli bir rüya – ya da belki de bir hayalet – gerçeği fısıldayana kadar. Artık sıradan bir hayat mümkün değildi. İhanetin, karanlık büyünün ve acı dolu geçmişin izlerini takip ederek, saraya gizlice sızdı. Amacı netti: İntikam ve bu intikam yolculuğu, onu diğer dört varisler buluşturacaktı. Bir araya gelerek kehaneti düzeltmek ve dünyayı kurtarmak zorundaydılar. Ancak her kurtuluşun bir bedeli vardı...

Daha bir bebekken bile yaşamadığı şey kalmamış bir veliaht prenses hayatını denizlerde geçirmiş kimse ona tercih hakkı sunmamıştır geçmişini çok hatırlayamasada kendisine bir söz vermiştir korsan sözü kendisine yaşatılan hayatın intikamını alacaktı tüm gerçekleriyle lakin planına uymayan bir fırtına düşer kalbine toplamaya çalıştığı cam kırıkları bir anda kendiliğinden

Bir zamanlar, acı hissetmeyen bir savaşçıydı. Şimdi ise, bir kaybın ardında sürüklenen bir polis… İki farklı hayat, iki farklı dünya, ama tek bir kadının kaderi. Komutan Ellie, eski krallık döneminde bir savaşçıydı; duygusal acıyı hissetmeyen, karanlık ve tehlikeli bir dünyada varlık gösteren bir liderdi. Ancak bir oyun, ona ve askerlerine kuruldu. Gerçekleri halktan gizlemek için, kendi suçsuzluğunu kanıtlamak zorunda kaldı. Fakat içindeki gerçek, korkunç bir sırrı saklıyordu. Ellie, yalnızca savaşmayı değil, aynı zamanda kaybettiği her şeyi geri almak için mücadele etmek zorunda kaldı. Günümüz dünyasında ise, Polis Ellie, kendi düğününde hayatının dönüm noktasına gelmiştir. Bir trajedi, kendi nişanlısına ve davetlilerine karşı kurduğu korkunç bir pusuya dönüşür. O, sadece kaybolan küçük kardeşinin ölümünün ardındaki gerçeği bulmaya çalışıyordur, ama hiç bilmediği bir evrende, bambaşka bir gerçeğin peşine düşmüştür. Gerçek ile illüzyon arasındaki ince çizgide, dünyası hızla çökmektedir. Fakat, bir kahinin müdahalesiyle her şey değişir. İki Ellie`nin kaderi, birbirinin yerine geçer. Biri ölümün eşiğinde, diğeri intikam peşinde. Ruh avcıları, kahinler ve şeytani varlıklar, bu karanlık yolculukta onlara adım adım eşlik ederken, ikisi de tüm dünyayı değiştirecek güce sahiptir. Birinin ruhu, bir başka dünyada ölümü beklerken, diğeri kanlı bir yolculuğa çıkar. Kaderin öngörülemez yollarında, hangisi bu karanlık dünyadan kurtulabilir? İntikam mı, yoksa kendini keşfetme gücü mü? Bu iki Ellie, her şeyin sonuna kadar savaşacak, ama ruhlarını kurtarmak için bir yol bulacaklar mı? Yoksa karanlık, onları sonsuza kadar yutacak mı?

Bir Ruhan`ın zihninde yankılanacağını bilemezdin ancak bunu iliklerine kadar hissedeceksin.

bilirr4hösgagakmr

Belki de doğru yolu bulmak için önce kaybolmak gerekiyordur.

Genç yaşta dedesinin yarım bıraktığı kırallığı devam ettirmek için onun yerine geçen Elfidanın zorlu mücadelesi

`Bırak beni pislik herif` diye bağırdım o ise beni saçımı tabikide bırakmadı. Şuan evimizde iki adet katil herif vardı biri şuan beni tutuyor diğeri ise ablamı arıyordu ve onsesi duydum.

Mafyatik, abimin arkadaşı, zorla evlilik tarzında bir kitap.

´´Kimi zaman karanlık, sadece ışığın bittiği yer değildir... Onun yerine geçer.´´

Kimi zaman karanlıkş

> Bir zamanlar bir prenses vardı. Ve artık kim olduğunu bile hatırlamıyor. Savaş, onu sıradan bir insana çevirdi. Gücünü, geçmişini ve adını yitirdi. Hayatına yeniden başlarken, hafızasının gölgesinde bir yabancı onu izliyor: Syraen. Ve bazı sırlar, saklandıkça daha derinleşir. Tam kaderine boyun eğmişken bir krallık, bir nişan, bir kaçırılış ve nihayet... bir kaçış. Hafızasız bir kız. Sessiz bir koruyucu. Ve kim olduğunu hatırlamadan kendini yeniden yaratmak zorunda kalan bir ruh. Taç yok. Unvan yok. Ama hâlâ savaşacak bir kalp var. Bu, sadece bir geçmişin değil, bir kimliğin yeniden yazılış hikayesi.

Jjjjvcuiciicocvocicck

Bir efsaneyle başlamıştı her şey… Ama efsaneler net değildir. Tarafa göre değişir, anlatana göre şekillenir. Peki ya… Gerçekte olan her şeyi, orada bulunmuş bir Anka kuşunun anılarından izleseydik? Ejderhalar geri dönüyor. Taşıyıcılar uyanıyor. Ve seçim yapmak zorundalar. Şeref mi, lanet mi?

Gölgelerle örülü bir şehirde, bir çocuğun kaderle yüzleşme hikayesi. Fantastik ve sürükleyici bir yolculuk seni bekliyor!

Djjdkrkdjridjjrkriririttntitjtititjottokrkr

Merhaba!Yazar Deniz Isazade.Ilk kitapım Umarım beyenirsiniz♡

Diyardaki huzursuzluklar kara büyüyünün gücüne güç katmasına sebep oluyordu. Ekibimiz en başta yalnızca hayatlarını devam ettirmeye çalışsalar da kara büyüyü yok etmek için yola çıkarlar. Kan bağları yoktu ancak sevgi bağları vardı. Peki onlar bu yolda hayata tutunma bilecekler miydi? Kara büyü yok olucak mıydı?

“Bazen bir çiçek, insanın kendi köklerini hatırlamasına yeter.” Mehir Lema, rüyalarında beliren esrarengiz bir frezya çiçeğinin izinden yola çıkar. Ne tarih kitaplarında, ne haritalarda bulunan Mu adlı kayıp kıtanın sırları, onu beklemektedir. Gerçek ile rüya arasındaki çizgi silindikçe, Mehir hem geçmişin yankılarına hem de kendi ruhunun derinliklerine iner. Zamanlar arası bir yolculuk başlar: kadim yazıtlar, sembollerle konuşan taşlar ve denizin altına gömülmüş bir bilgelik… Frezya, kadim bilginin izini süren, ruhsal keşiflerle örülü, büyülü ve sarsıcı bir roman. Kimi çiçekler yalnızca “uyanmış” olanlara açar. Sen hazır mısın?

Eliza, karanlığın çağrısı ile kendini karanlık, vahşi, ölümlerin olduğu korkunç bir diyarda bulur. Karanlık onu içten içe mahvederken Eliza,hayatta kalmak ve gerçekleri öğrenmek için çabalar. Ta ki gerçekler de tıpkı karanlık gibi onu içine çekene kadar...

Elinde kılıcıyla hızlıca çıktığı merdivenleri üzerindeki zırhdan damlayan kanlar kirletirken ,öfke ve umut ile inip kalkan göğsü çatık kaşlarıyla yukarıda birisinin kalbini söküp atacağını hisetiryordu adeta .Ancak vardığı odanın kapısında gördüğü yüz, gözlerindeki yaşlar üzerinde her zamanki asaletini sergileyen kıysfetler yerine giyilmiş, basit beyaz elbise ,saçları karman çorman, kimseye asla göstermediği kırgın küçük kız bakışlarıyla karşısındaydı sevgilisi ve önündeki parlak yuvarlak ışıltılı kapı, yanındaki yaşlımı yaşlı büyücü duyduğu şeylerin gerçekliğini ortaya seriyordu "Amaris dur! "kız oğlanı baştan aşağı süzmüştü kandan iğrenirdi ama bazen kendiside kan dökerdi "Özür dilerim " oğlan duyduğu kelimelerle kalbin söküldüğünü hissetmişti savaş alanında bile bu kadar keskin acı hissetmemişti . Kız onun gözlerindeki acıyı görünce ağlam isteği nüksetmişti yüzünü buruşturup kendisini portalın içine bırakıp kaybolmuştu duyduğu tek şey ise Oğlanın hayır diyen sesiydi. Büyücüsüne güvenirdi kendisini kaybetmesini iyi bilirdi bu sırrı kendisini öldürür ama kimseye vermezdi. Meraba arkadaşlar ilk defa yazıyorum aslında okunup okunmayacağaından bile emin değilim . Sadece bunu paylaşmanın beni mutlu hissetireceğine karar verdim umarım bunu okuyan kişide kendisini mutlu edecek şeyleri yapar sevgilerimle .A.